Yarısı перевод на испанский
47,774 параллельный перевод
Küçük Jay, NYPD'nin yarısı seni arıyor.
Little Jay, la mitad de la policía de Nueva York te está buscando ahora mismo.
Ne, New York'un yarısı ona mı aitti?
¿ Qué, es dueño de media Nueva York?
Washington'ın yarısını vurarak mı?
¿ Disparando a medio Washington?
Oha be. Sınıftaki insanların yarısıyla yiyişmişsin.
Vaya, te has liado con la mitad de la clase.
Girdiğim deliğin yarısına geldim.
Estoy a mitad de camino por la autopista Hershey.
Kalan tırnaklarım yüzünden böyle konuşuyor olabilirim ama Sophie eğer memelerinin yarısı ortada süzülmüyorsan Barbara'ya doğru bir örnek olmuyorsun demektir.
Puede que esto sea lo que queda de mis uñas hablando, pero Sophie, si no estás arreglada y con medio pecho afuera, ¿ realmente estás dando el ejemplo correcto para Bárbara?
Yaptığımın yarısını anlamıyorum bile.
Ni siquiera sé lo que estoy haciendo la mitad del tiempo.
Yarısını ister misin?
¿ Quieres la mitad?
Gece yarısına kadar orada oluruz.. ve Meksikalı yetkililerle görüşürüz.
Bueno, podemos estar en Tijuana para medianoche e interactuar con las autoridades mexicanas
Biri 1.75, diğeri 1.80 üzeri... ve yarısı genişlikte.
Uno de un metro setenta y cinco y el otro un metro ochenta... y la mitad de ancho.
Senin yaptığın ebeveynliğin yarısını yapabilirsek, çocuğumuz çok şanslı olacak.
Si tenemos la mitad de los padres que son, nuestra kid'll tener suerte.
Diğerinin yarısı.
Solo mitad de bueno.
Fırtınanın doğuda etkisini devam ettirirken Ulusal Meteoroloji Kurumu ağır hava şartlarının devam edeceği uyarısında bulundu. Kısaca sağanak yağış bu akşam ve yarın da etkisini sürdürmeye devam edecek.
Mientras esta tormenta continúa barriendo el Este, el Servicio Meteorológico Nacional ha emitido advertencias de clima severo en este momento, por lo que vamos a seguir viendo fuertes lluvias a lo largo de esta tarde y por la mañana.
Gece yarısından sonra inip güvenlik önlemi alacağız. Şafak sökmeden saldıracağız.
Aterrizamos justo después de medianoche, fijamos un perímetro, llevamos a cabo el asalto antes de que amanezca.
Bu, ihtiyacımız olanın sadece yarısı.
Esta es sólo la mitad de lo que necesitábamos.
Yaşı 29'dan fazla olup sevgilisinin ailesiyle resmen tanışanların yarısı sonunda nişanlanıyor.
Más de la mitad de los que tienen una reunión formal con los padres de su amante, después de los 29 años terminan comprometidos.
Kalbinin yarısı kocan olduğuna göre onu da alacağım.
Y como tu esposo tiene la mitad de tu corazón, también tendré el suyo.
Yarısı gitmiş.
Ha desaparecido la mitad.
Burası deminki yerin yarısı kadar bir alana sahip.
Esta nave tiene la mitad de la extensión de la última que vimos.
Bir tür bilgisayar modelleme çalışmaları yapılıyor. Bunlara göre, örneğin, Amerikalıların yarısı günde bir porsiyon daha fazla sebze ve meyve yese her yıl 20.000 kanser ölümü önlenecekmiş.
Hay estudios que sugieren que, si la mitad de los americanos comieran una porción más de frutas y verduras al día, se pueden prevenir 20.000 muertes de cáncer al año.
Halkın sadece yarısı yalnızca bir porsiyon fazla yeseydi 20.000 kişi kanserden ölmeyecekti.
Si solo la mitad hubiese comido esa porción extra, 20.000 no hubiesen muerto de cáncer, y morirían si no hacen esto.
- Gece Yarısı Adamları.
- Los Hombres de Medianoche.
İlk teori, katillerin gece yarısından sonraki bir zamanda değişik türdeki ve miktardaki uyuşturucuları teslim etmeye veya almaya geldiği ve, ya para ya da kötü uyuşturucu olasılığından dolayı kavga çıktığı, ardından şüpheli veya şüphelilerin silahlanıp olayın böyle sonuçlandığı yönünde. "
La primera teoría - - Los asesinos fueron a la casa luego de la medianoche para entregar o llevarse diferentes tipos y cantidades de narcóticos, se sucedió una discusión por la cantidad de dinero o la calidad de las drogas y los sospechosos, armados con cuchillo y revólver, procedieron... "
Vulcan bunun yarısı.
El Vulcan tiene apenas la mitad de eso.
Bugün karışık geldiyse yarın sana daha da ihtiyacım olacak.
Porque si crees que hoy ha sido intenso, voy a necesitarte mañana.
Şikago'da yarım kalan bir mevzu varmış meğer.
- Sí, bueno. Resulta que tengo un asunto pendiente en Chicago.
Başkan Yarıdmcısı'nı incitmek gibi bir niyetim yok.
No intento hacer daño al vicepresidente.
Ben daha demin tuvaletten bir rakunun yarısını çıkardım.
¿ Dónde estás?
Yerli Amerikalı bizi savunmuş ve yaralanmış savaşçılarımızı razı etmek adına önerim, oylamayı yarına ertelemektir.
En el espíritu de compasión y deferencia a nuestros guerreros heridos de los nativos indios... de los nativos norteamericanos, persuasión, sugiero que lo pospongamos hasta mañana.
Binlerce Hamilton parodisi var ve yarısı da üniversite başvurusu.
Oh, mi Dios.
- Evet. Şikago'da yarım kalan bir mevzu varmış meğer.
Sí, bueno, resulta que tengo asuntos pendientes en Chicago.
O zaman elimizde bir yarış var.
- Y esto sería una competencia.
On yıldır profesyonel olarak triatlonda yarışıyorum. 66 Iron Man Yarışı bitirdim, devamlı antrenman yapmaya ve yarışmaya bayılıyorum.
Competí en triatlones por 10 años, termine 66 carreras Ironman, y amo entrenar, y competir todo el tiempo.
3,9 kilometre yüzer, 180 kilometre bisiklet sürer, sonra da maraton koşarsınız. Ultraman ise bu mesafenin neredeyse iki katıdır. 2009 yılında en hızlı Amerikalıydım ve bu yarışın genelinde 6. sıradaydım.
Y el UltraMan es lo mismo pero el doble de distancia, y en el 2009, fui el americano más rápido y el sexto lugar general en esta carrera.
Birkaç Iron Man yarışında kariyerimde ilk beşe giren en iyi performanslarımı sergiledim ve Ultraman Dünya Şampiyonluğu'nu kazanmayı başardım.
Hice algunas carreras IronMan, que están en mis 5, mejores en desempeño de mi carrera, y gané el campeonato mundial UltraMan.
Bunun nedeni de yoğun arazi kullanımı gerektirmesi. Yarım kilo hayvansal ürün üretmek için dört kilo besin gerekebilir, sığırlar için konuşuyorum. Ancak otla besleme durumunda bu miktar bazen on katına çıkar.
Se necesitan 3.63 kilos de alimento para obtener 0.45 kilos de producto animal, y en los animales de pasto es 10 veces más, y puede ser 70 u 80 veces más si se alimenta con grano.
Uzay yarışını onun sayesinde kazandık.
- Ganamos la carrera espacial gracias a él.
O zaman yarım saat önce yakılmış olmalı.
Así que debe haberse encendido hace 30 minutos.
Yarış arabası yapmaktan bahsetmiyorlarmış... çünkü yarışlarda kurallar var. Motorun ne kadar büyük olabileceği veya kullanabileceğiniz lastiklerle ilgili kurallar...
Y no se referían a un coche de carreras porque en las carreras hay reglas sobre el tamaño del motor y el tipo de ruedas que puedes usar.
Bir Aston Martin test sürücüsünün size arabanızı nasıl kullanacağınızı öğreteceği, istediğiniz herhangi bir yarış pistine tüm masrafları ödenmiş bir seyahat.
Un viaje con todos los gastos pagados a un circuito de carreras de tu elección, donde un piloto de pruebas de Aston Martin te enseñará a conducir tu coche, pero no con el motor capado a solo 500 caballos,
Devam ediyoruz. İlginçtir Ürdün'le. Tüm dünyadan özel kuuvetlerin yarışıp hangisinin en iyi olduğunun belirlendiği bir yarış düzenlemek için sahte bir şehir kurmuşlar.
Seguimos, nos vamos a Jordania, extrañamente, donde el gobierno ha construido una ciudad simulada para que las fuerzas especiales de todo el mundo puedan ir y competir para ver cuál es mejor.
Bu araç, Hammond, 1989'da 24 saat Le Mans yarışını kazandı.
Este, Hammond, fue el coche que ganó las 24 Horas de Le Mans en 1989.
Dünyanın en heyecanlı at yarışının şehri :
Hogar de la carrera de caballos más emocionante del mundo :
18. yüzyıl Cannonball Yarışı gibi tek fark kokain yerine eski usül morfinle.
Era como una Cannonball Run del siglo XVIII, pero con morfina en lugar de cocaína.
Milwaukee'de bir traktör çekme yarışında olsaydık mükemmel olurdu.
Sería perfecto si estuviésemos en una Competición de tractores en Milwaukee.
Hammond lastiklerini değiştirdikten sonra biz de Uffizi ziyaretimizi yarıda kesip Hammond'ı şehir dışına çıkardık.
Después de que Hammond pusiera un nuevo set de neumáticos... James y yo abandonamos nuestra visita a la Galería Uffizi... y le escoltamos fuera de la ciudad.
Mugello yarış pisti.
y le invité a parar aquí... en el circuito de Mugello.
Bay Hammond yarışı kaydetmesi için bir helikopter ayarlamış.
El Sr. Hammond parece haber organizado un helicóptero para grabar el evento.
Yarım saniye ve 1.5 km / s maksimum hız için 100.000 Pound. 240 yıldır bağımsızlar ve yapabildiklerinin en iyisi bu.
Son 120.000 por medio segundo y un kilómetro más de velocidad máxima 240 años de independencia y esto es lo mejor que pueden hacer.
Sezonun başında Portekiz'deki yarış pistindeyken Jeremy Clarkson dedi ki ve bunu televizyonda dedi... Eğer onun McLaren P1'i Hammond'un Porsche 918'i... veya benim Ferrari Ferrari'mden daha hızlı değilse evini yıkabilecektik.
Jeremy Clarkson dijo, cuando estábamos en un circuito en Portugal, y lo dijo en televisión, que si su McLaren P1 no era más rápido que el Porsche 918 de Hammond o mi Ferrari LaFerrari, podríamos derribar su casa.
Sahiplerine yarış arabası kullandıklarını hissetmek için, Tüm saklama kutuları kaldırıldı.
Para dar a los propietarios el sentido de que están conduciendo un coche de carreras, todos los recipientes de almacenamiento se han eliminado.