Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → испанский / [ Y ] / Yasama

Yasama перевод на испанский

3,509 параллельный перевод
Eğer yasama organı fiziksel delilleri yargılama dışında tutmak istiyorsa bunu açıkça belirtmelidir.
Si el legislador hubiera pretendido excluir pruebas físicas de la norma, lo habría dicho claramente.
Rakamlarınız olmasaydı, sigorta poliçesini gelecek yasama yılından önce geçiremezdik.
¿ Puedo pedir un pequeño favor para mi ordenanza? Su madre viene de Montreal para decirle adiós.
Rakamlarınız olmasaydı, sigorta poliçesini gelecek yasama yılından önce geçiremezdik.
No podríamos haber presentado la factura del seguro ante la Casa... antes del próximo año sin sus estadísticas.
Sırf bir hayat kurtarmak için, onun yaşama amacı buydu.
Para salvar una vida, eso es por lo que vivía.
Yaşama şansı olmayan insanlar ölüyor böylece biz de yaşama şansı olan insanları kurtarabiliyoruz.
Las personas que podrían disfrutar de una vida plena se están muriendo para que podamos mantener pacientes que no van a durar siquiera un año vivos.
Her şeyini kaybetmişti. Ama o içinde yaşama ve hayatına devam etme arzusunu bulmuştu.
Perdió todo, pero encontró en sí mismo el deseo de vivir, de superarlo.
Yaşadığınız acı olaylardan sonra normal yaşama döndüğünüze seviniyor olmalısınız.
Debería alegrarse de estar volviendo a la normalidad despúes de lo que ha pasado.
"Yaşama geri dön"?
"iRevivir?" Hecho.
Yaşama gücünü artırırlar ve gençlik verirler.
Eh, restaurando la vitalidad y la juventud.
Yaşama sürenizi artırması garantidir.
Garantizada para añadir años en tu vida.
Ayrıca kimseyle paylaşılmayan bir yaşama hayat demem.
Y me encuentro a mí mismo recordando que una vida no compartida no es vivir.
Sana dostun olarak bir yaşama sebebi verdim.
Le he dado a tu vida un propósito como tu amigo.
Sana bir yaşama şansı daha verdim.
Te di la oportunidad de tu vida.
* Bana yaşama, sadece otur ve surat as deme *
* No me digas que no viva * * Solo siéntate y no hagas nada *
Çaktığımı öğrenince bir bakıma memnun oldum çünkü son senemi tekrar yaşama şansım olacak.
Me puse muy contenta cuando descubrí que iba a suspender porque me dará la oportunidad de repetir mi último año una y otra vez.
Bu arada, parayı arayalım ve bu sürede başka yerlere bakalım... kendimizi yepyeni bir yaşama hazırlamak için çılgın gibi koşalım.
Mientras tanto, hallamos el dinero y ni bien miren para otro lado... Escapamos a conseguirnos una vida nueva.
Kendi hayatını yaşama zamanın geldi.
Es hora que sigas con tu vida.
Hayalini kurduğun yaşama ne oldu?
¿ Qué pasó con el sueño de tu vida?
Nedense, yazarın hikayesinin gerçek yaşama dayalı olduğunu sanmıyorum.
De algún modo, no creo que el autor basara sus historias... en tus hazañas de la vida real.
Zoe ile takılmaya başladıktan sonra tüm ölümümü tekrar yaşama işine ihtiyacım kalmadı, ben de bıraktım.
Cuando empecé a salir con Zoe, no sé, todo lo de "revivir mi muerte" no lo necesitaba, así que paré.
O zaman artık onunla beraber yaşama.
Entonces ya no lo hagas.
Oh, Edith, bu dünyada yaşama sebebim sensin.
Oh, Edith, tu eres lo único en este mundo que tiene sentido para mí.
Yaşama sevincimi.
felicidad, mis ganas de vivir.
İngiltere'ye ait şeyleri burada yaşama olayından da nefret ediyorum.
Y odio esto de traer Inglaterra por partes.
İnsanların yaşaması gerektiği gibi yaşama hürriyeti.
La libertad de vivir como los seres humanos deberían vivir.
Şiddet dolu bir yaşama son veriyorsun. Sadece bu yüzden.
Dejar una vida de violencia,... así de fácil.
- Evet. Bay Donatello ve benimle brilikte yaşama isteği gösteriyor mu?
¿ Expresó su deseo por vivir con el Sr. Donatello y conmigo?
Yaşama nedenin için değil.
No una razón para vivir.
Onların, kendi ayakları üstünde durabilmesine yardım etmeli ve onlara yaşama fırsatı vermeliyiz.
Debemos ayudarles a aguantar y proporcionarles un medio para vivir.
Yaşama arzusunu kaybetti.
Ha perdido el deseo de vivir.
Ne bir kadınla ne de bir erkekle ortak yaşama dayanan nitelikte bir bağ kuramadım. 12 yıl boyunca birlikte büyüdük.
- Nunca había tenido una relación con una mujer ni tampoco con un hombre de un grado de calidad simbiótica tan grande, así que doce años se quemaron rápidamente.
Yaşama iştahı var sende.
Tienes apetito de vida.
Ailesi ne kariyer tercihini onayladı, ne de dini bir yaşama girişine destek oldu.
Su familia no aprobaba su elección de carrera, ni apoyaron que entrase a la vida religiosa.
Onun ülkesinde yaşama sırası bende.
Ahora, me toca vivir en su país.
Benim yaşama nedenim onlar.
Para eso vivo.
Artık yaşama Hero.
Muere, Hero.
Doktor % 95 yaşama şansım olduğunu söyledi.
El médico me ha dicho que tengo el 95 por ciento de probabilidades.
Tatlım en iyi intikam yaşama sıkı sıkı bağlanmaktır.
Cariño, ¿ no sabes que una buena vida es la mejor venganza?
Hayatını, her şeyden korkarak yaşama noktasına geldi.
Sabes, llegamos al punto en que ella vivía su vida temerosa de todo.
Bi'düşün? Nora felaketinin tekrarını yaşama riskimin olduğunu biliyorum ama beni suçlayabilir misin?
¿ Pensarás en ello? Sé que me arriesgo a repetir totalmente la debacle de Nora,
Suren ve onu nefret ettiği bir yaşama zorlamasıyla da.
Y la de Suren, forzándola a vivir una vida que ella odia.
Sizi bilmem ama ben artık daha basit bir şekilde yaşama zamanımızın geldiğini düşünüyorum.
A veces pienso que es hora de que vivamos de manera más sencilla.
İhtişamlı yemekler yemek uğruna nasıl olur da kendime onun ölümünden faydalanmaya izin veririm? Çünkü ben bir kadının yaşama sevincini söndürdüm.
¿ Cómo podría permitirme a mí mismo beneficiarme de su muerte para... nadar en esplendor porque le quité la voluntad de vivir a una mujer?
"Yaşama sanatı aldırmamanın ve dayanmanın... "... hassas karışımından oluşur. "
Todo el arte de vivir se encuentra en una fina mezcla de dejar ir y aguantar.
Zar zor ulaşıyoruz. Valinin araştırmasına göre polisleri banliyölerdeki daha iyi paralı işlere, daha az yaşam masrafına daha güneşli havalarda yaşama kaybediyormuşuz.
Estamos apenas lográndolo y la investigación del alcalde sugiere que estamos perdiendo candidatos por paga mas alta más beneficios en los suburbios, o por menor coste de la vida y mejores ventajas en climas más soleados.
Grup tartışmamıza başlamadan önce sorumluluk ve vahşi yaşama saygı hakkında bir şeyler söyleyecek kimse var mı?
¿ A alguien le gustaría decir algo antes de que hablemos sobre la sociedad, la responsabilidad y el orgullo de explorador?
Normal yaşama dönmeye çalışıyorum.
Intento volver a la vida normal.
Bütün dünyayı ve yaşama sebebimizi mahvetti.
Ha llevado este mundo a la ruina. Y con ello razón para vivir.
Yaşama şansını böyle elinin tersiyle itecek misin?
¿ De verdad vas a negarle la oportunidad de vivir?
- Bunu temiz yaşama borçluyum.
Se lo debo a una vida limpia.
Düzgün yaşama giden yolun yarısı Eddie.
Intermedia a una vida en condiciones.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]