Yurttaşlar перевод на испанский
518 параллельный перевод
Prenses Cornelia gelmeden önce, yurttaşlarımızın üstündeki ayıbı temizlemeliyiz!
debemos eliminar la vergüenza de nuestros camaradas!
Rusya'nın yurttaşlarına!
¡ A LOS CIUDADANOS DE RUSIA!
Yurttaşlar, duydunuz mu?
¿ Compatriotas, se han enterado?
Ekselansları, bu mükemmel adada size bazı şikayetleri olan muhtelif yurttaşlar bulunmakta.
Su Excelencia, hay diversos ciudadanos en esta isla soberana... que vienen a usted con quejas.
Gemiyi ele geçiren cesur yurttaşların partisi olmalı bu.
Debe ser que un grupo de ciudadanos valientes capturo el barco.
Ama yurttaşlarımın İngiltere'ye yaptıklarını gördükten sonra, Norman olduğum için.
Pero avergonzada de ser normanda y ver lo que mis compatriotas han hecho en Inglaterra.
Pskov ve Novgorod'un iyi yurttaşları!
¡ Buenos ciudadanos de Pskov y Novgorod!
Yasalara uyan, sadık yurttaşlar
¿ Acatar la ley, súbditos leales?
Sizlere bu gerçekleri ispatladıktan sonra siz 12 kişilik sadık, zeki mert yurttaşların Adam ve Matt'i cinayet sebebiyle suçlu bulacağınızı umuyorum.
Y... cuando haya demostrado estos hechos, caballeros, espero que ustedes, como ciudadanos leales, inteligentes y viriles, encuentren a Adam y Matt Clay culpables de asesinato.
Bu ulus Tomanya İmparatorluğu'na katılacak ve yurttaşları büyük liderimiz tarafından bize ihsan edilen kanunlara uyacaktır.
Esta nación se anexiona al imperio tomán y su pueblo obedecerá las leyes de nuestro gran jefe,
Bütün namuslu yurttaşlar, yoksulları dar gelirlileri, açları korumak için elimden geleni yapacağımı biliyorlar.
El decente y común ciudadano sabe que haré todo lo que esté en mis manos para proteger a los menos favorecidos a los subpagados y a los desnutridos.
Alman yurttaşların kalbi acıyor çünkü aptallığınız yüzünden günahsız kadın ve erkekler ölüyor...
Los corazones del pueblo alemán lamentan que esos hombres y mujeres tengan que morir por culpa de vuestra guerra...
Kendi yurttaşlarını iyi bilirler.
Ellos siempre conocen a sus compatriotas.
Artık dönmeliyim. Biliyorsunuz, Alman yurttaşları için sokağa çıkma yasağı var. Tabii, bu doğru.
Bueno tengo que irme, hay toque de queda para la población civil alemana.
Yurttaşları onu göreve uygun bulursa, fakir bir adamın bile vali olacağını düşünen bir köylüydü o.
Creyó que hasta un pobre podía ser gobernador si sus compatriotas le creían indicado.
Milattan önce 5. yüzyılda bir zorbanın yönetiminde zulüm çeken Atina yurttaşları onu sürgüne gönderdiler.
En el siglo V AC. los atenienses, después de haber superado la opresión de un tirano, lograron mandarlo al exilio.
Yıllar sonra paralı askerlerden kurulu ordusu ile zorba geri döndüğünde aynı yurttaşlar ona şehrin kapılarını açmakla kalmadılar hükümet üyelerini idam ederken onun yanında durdular.
Cuando años más tarde regresó, con un ejército de mercenarios, los mismos ciudadanos no solo, les abrieron las puertas, sino que le aplaudieron mientras mataba a unos miembros del gobierno.
Vergimizi ödeyen yurttaşlarız!
Pagamos nuestros impuestos.
Yurttaşlarım!
¡ Compatriotas!
Romalılar, yurttaşlarım sabırlı olun sözüm bitinceye kadar!
¡ Romanos... compatriotas... sed pacientes hasta el final!
- Yurttaşlarım...
- Queridos compatriotas.
Sevgili yurttaşlarım, bırakın tek başıma gideyim. Benim hatırım için Antonius'la kalın.
Queridos compatriotas, dejadme ir solo... y os pido que os quedéis con Antonio.
Dostlar, Romalılar, yurttaşlar, kulak verin bana!
Amigos, romanos, compatriotas, prestadme atención.
Ah, o ne düşüştü o, yurttaşlarım!
¡ Qué caída, queridos compatriotas!
Durun yurttaşlarım!
¡ Quietos, compatriotas!
Ama dinleyin yurttaşlar, beni dinleyin önce!
- ¡ Escuchadme, compatriotas! - ¡ Haremos un motín! ¡ Escuchadme!
Dayanın yine de yurttaşlar, başınızı dik tutun!
¡ Compatriotas, erguid la cabeza!
Benim için önemli olan Custoza'da yurttaşlarımın bugün yaşanan savaşı kaybedeceklerini bildiğim halde kazanmış olmalarıdır.
¿ Qué me importa que mis compatriotas hayan ganado hoy una batalla en un sitio llamado Custoza ; ... si sé que van a perder la guerra. Y no sólo la guerra :
Yurttaşlar ne dedi?
¿ Qué dicen los ciudadanos?
Aziz Catesby, lütfen Dük Hazretlerine gidiniz ve benimle birlikte, Belediye Başkanı ile yurttaşların da burada olduğunu kendisiyle tüm ülkenin menfaatine ilişkin son derece acil ve önemli konularda görüşmek istediğimizi bildiriniz.
Volved junto al gracioso duque, y decidle que el Corregidor, los regidores y yo hemos venido... para, sobre cuestiones de la mayor importancia... relacionadas con el interés general, celebrar una conferencia con su gracia.
Sayın Lordum merak ediyor, önceden haber vermeden böyle ordu gibi yurttaşları peşinize takıp burada niye toplandınız diye.
No se imagina con qué fin reunís grupos de ciudadanos para venir en su busca.
İşte, size büyük saygı ve sevgi duyan yurttaşlarınızın şiddetli ısrarları karşısında, onlarla birlikte...
Por ello, de acuerdo con los ciudadanos, vuestros dignos y sinceros amigos, y a su vehemente instigación...
Kabul buyurun, Sayın Lordum, yurttaşlarınızın dileği bu.
Aceptad, milord, os lo ruegan vuestros conciudadanos.
Hadi, gelin yurttaşlar.
¡ Vamos, ciudadanos!
Dövüşe, kahraman yurttaşlar!
¡ Al combate, bravos milicianos!
Ve siz, Atinalılar siz dünyanın başkentinin yurttaşları, siz onun kültürünün temsilcileri siz ileri gelenler, elçiler, Pers'te Darius'la hala işbirliği içinde bulduğum sizler babama karşı da böyle davranmıştınız Atina'nın desteği için bizim yanımızda rehin olarak kalacaksınız.
Y vosotros, atenienses, ciudadanos de la capital del mundo, representantes de su cultura, dignatarios, emisarios, a quienes me encuentro conspirando con Darío igual que conspirasteis contra mi padre, os tomo como rehenes para conseguir los caprichosos favores de Atenas.
Senin yurttaşların?
¿ Y tus compatriotas?
"ve toplumun en sevilen " yurttaşlarından birini anmış oldu. "
En conmemoración de uno de nuestros ciudadanos más queridos ".
Tüm yurttaşları sadakatle babam Grandük Charles'ın yönetimini benimsemeye çağırıyorum. Krallığın huzuru için bu gerekli. İmza, Nicolas.
Y emplazo a los ciudadanos a la unidad leal e incondicional bajo la regencia de mi padre y por la paz del reino.
Yurttaşlar, General Lamarque hasta. Öleceği söyleniyor.
Él ha defendido nuestras libertades.
Sınırın diğer tarafında yurttaşlarına iyi davranman gerekir.
- ¿ Y qué? - Analicemos el caso.
Başbakan Reynaud durumun ciddi ama umutsuz olmadığını söyledi ve tüm yurttaşları sakin olmaya davet etti.
El presidente Reynauld ha dicho que la situación es seria, pero hay esperanza, y ha pedido a los ciudadanos que mantengan la calma.
Değerli yurttaşlar, burada kanlarının son damlasına kadar düşmana karşı savaşmış kahraman askerlerimizi ağırlama şerefi bize ait.
¡ Ciudadanos! Tenemos todos el privilegio... de acoger a los gloriosos soldados, que con su sangre... han repelido a la furia enemiga.
Sonra da, yurttaşlar küçük Prenses'e bağlılıklarını sunabilsinler diye tüm ülkede tatil ilan edildi.
Un gran día de fiesta fue proclamado... en todo el reino... para que todos, nobles y plebleyos,... pudieran rendir homenaje a la princesita.
Yurttaşlarım ve görünmez dinleyici dostlar, antik zamanlarda kutsal Sina'nın kutsal tepelerinden bizi koruyup ve burada, bu mahkeme salonunda bu mahkeme salonunda...
Compañeros ciudadanos y amigos de la audiencia invisible... En las montañas santas del Sinaí en los días de la antigüedad dictó Dios la ley. Y aquí, en esta sala...
Şunu söylemeliyim ki, bazı yurttaşlarımın da düşündüğü gibi, şiddeti uygulamak beni tiksindiriyor.
Admito que se han dado casos de violencia al menos para poner orden, y cuya aplicación por mis paisanos es absoltutamente detestable.
Rusya'nın yurttaşlarına mı? Bunun anlamı...
¿ A los ciudadanos de Rusia?
Yurttaşlar!
¡ La patrie!
Yurttaşlar zevkten çılgına döndü!
El pueblo expresa su alegría.
Yurttaşlar, lütfen buraya kayıt olun.
Acérquense a mí, camaradas...
Ve böylece, güzel kentimiz ve güzel yurttaşlarımız adına,
En nombre de esta ciudad... y de nuestros conciudadanos,... agradezco a George Tiffany... su generosa contribución.