Yönde перевод на испанский
2,675 параллельный перевод
Aksi yönde.
En la dirección opuesta.
Benim anlamam şu yönde. Onunla evlenmeyi reddettin, sen de onu evlatlıktan reddettin.
Pero tengo entendido que, rehusaste casarte con ella... y vos la repudiaste.
Entropinin her zaman arttığını söyleyerek termodinamiğin ikinci kanunu zamanın neden tek bir yönde aktığını açıklayabilir.
Pero diciendo que la entropía siempre aumenta La Segunda Ley de la Termodinámica puede explicar por qué el tiempo solo corre en una dirección.
Bu yönde bir etkileşimi olmuş mu sizce?
¿ Le parece como si estuviera siendo influenciada en esa dirección?
Hangi yönde?
- ¿ En cuál dirección?
En azından yakın zamanda olayların dramatik bir şeklide beklenmedik yönde değiştiğini söyleyebiliriz.
Bueno, por decirlo suavemente, hace poco tuvimos un dramático cambio de eventos.
Bu, kabaca bizimkiyle aynı büyüklüğe sahip Andromeda galaksisi. Yüz milyarlarca yıldızlık bir ada. Şu yönde 25 milyon, milyon, milyon kilometre mesafede.
Es la galaxia Andrómeda, casi del mismo tamaño que la nuestra una isla de cientos de miles de millones de estrellas a 25 trillones de kilómetros en esa dirección.
KFR haritası ilk fark edildiğinde, evren her yönde tam olarak aynıydı.
Cuando el CMB se detectó por primera vez parecía como que el universo era igual en todas las direcciones.
Doğru yönde ilerliyor.
Bueno, él está moviéndose en la dirección correcta.
Bu yönde baskı da yaptın mı?
¿ A menos le has aconsejado sobre sus opciones?
Burada geçirdiğim sürede değiştim. Hayatımdaki insanlar bu değişimin iyi yönde olduğunu düşünmedi.
Para muchos de mis allegados, mi estadía aquí no me cambió para bien.
Burada geçirdiğim sürede değiştim. Hayatımdaki insanlar bu değişimin iyi yönde olduğunu düşünmedi.
Mi tiempo aquí me cambió en formas que no todos en mi vida pensarian fuerón para bien
Anladığım kadarıyla Başkan Martinez'in sağlık durumunda beklenmeyen bir şekilde pozitif yönde bir değişim olmuş.
Entiendo que la salud del Presidente de Martínez ha tomado un inesperado, vuelco, a su vez para mejor.
Herkesin dikkati başka bir yönde iken,... kaçmalıydık.
Tuvimos que escabullirnos cuando todos en la ciudad estaban mirando algo más.
Karanlık Yolcumun kontrolü ele almasına izin vererek doğru yönde ilerlediğimi sanıyordum.
Pensaba que estaba en la dirección correcta. Mi oscuro pasajero regresó por detrás, al timón.
Niyetim o yönde.
Es mi intención.
Deliller bu yönde, ancak...
La evidencia indica eso, excepto... ¿ Qué?
Eğer elinizde bu iki bilardo topu gibi basit bir fiziksel sistem varsa birini diğerine vurduğunuzda zamanın akabileceği iki yönde de bir fark bulamazsınız.
Entonces, si tienes un sistema físico muy simple, como dos bolas de billar, cuando golpeas una contra la otra... no hay diferencia entre una dirección del tiempo y la otra.
Benim gayem bu yönde. En üst düzey komedyen olmak.
Ese es mi propósito, ser el más grande comediante.
Ama... ben bu yönde ilerlemek istiyorum.
Pero... este es el estilo que quiero seguir.
Tam aksi yönde gidince zaman geriye mi gidiyor?
¿ regresamos en el tiempo si viajamos en la dirección opuesta?
İyi yönde değişirsin umarım.
Con un poco de suerte para mejor.
Durum müsaitse ben de bu yönde hüküm veririm.
De ser posible, esa es la forma en que hago las cosas.
En azından duyduklarımız bu yönde.
Al menos, eso es lo que estamos oyendo.
Eşit ve ters yönde tepkiler.
Reacciones iguales y opuestas.
Evet, buradaki varlığım bir şeyleri değiştirmiş olabilir, muhtemelen kötü yönde.
Sí, mi presencia aquí podría haber alterado cosas, posiblemente para peor.
Yüz bu yönde. Yönlendirmek içinde bura ve burası.
Cara en esa punta y giro por aquí y aquí.
Bende, ama iyi yönde değil.
Yo también, pero no en el buen sentido.
Çünkü şu ana kadarki gelişmeler hep bu yönde seyrediyor.
Porque hasta ahora, eso es todo lo que puedo decir que está pasando en esta reunión.
Bu yönde karar verirsen sana plan yapmaktan yardım ederim.
Te ayudaré a montar un plan si es lo que decides.
Bu işin düzgün yönde gitmediğini nasıl göremiyorsunuz?
¿ Cómo no puedes ver que esto marcha en la dirección equivocada?
- Ama iyi yönde.
- En el buen sentido de la palabra.
Her zaman iyi yönde değil.
No siempre para mejor.
Ona biraz zaman tanıyın. Duyguları ona kötü yönde hükmedebilir.
Esto es sensible con el tiempo, necesita afirmación positiva antes de que recaiga.
Araştırmacıların görüşü de bu yönde.
Este es el tipo de razonamiento bueno con los examinadores.
Rory bu tarafta ama kan tam tersi yönde.
Rory está por allá pero la sangre está en la dirección opuesta.
İspat mecburiyeti ters yönde işler.
La carga de la prueba se invierte.
Ters yönde gidiyorsunuz.
Vas por el camino inadecuado.
- Ters yönde gidiyorsunuz.
- Estás yendo en vía contraria.
Ters yönde gidiyorsunuz.
Estás yendo en vía contraria.
Umarım bu konuşma tahmin ettiğim yönde gitmiyordur.
Espero que esto no vaya hacia donde creo que está yendo.
Ufak bir çekiliş yapıyoruz da, bilirsin, doğru yönde bir şey söylesen?
- ¿ Perdona? Bueno, tenemos una pequeña apuesta, y, ya sabes, una ayuda en la dirección correcta.
Çıplak resim çizmek sizi tamamen dürüst bir yönde çizim yapmaya zorlayacak.
Pintar desnudos los obligará a crear desde un lugar de total honestidad.
Hayatındaki büyük değişiklikler o yönde olacak diye bir şart yok.
Los grandes cambios en la vida no vienen de esa forma tan rápida.
Üzgünüm Bayan Martin, fakat kavgayı gören öğrencilerin söyledikleri bu yönde değil.
Lo siento, Srta. Martin, pero eso no es lo que me han contado otros estudiantes.
Tam ters yönde dönüyor.
Va en la dirección opuesta.
Ama tekerlekler üstünde dönen böylece güneşi takip edebilen ve tepesinin açılması için içine bir mekanizma konmuş olan bu kulübeyle Edison bu yönde ilk adımı atmış oldu.
Sin embargo, al construir esta caja sobre ruedas que giraba siguiendo al sol y cuyo techo se abría al accionar esta manivela Edison dio los primeros pasos en esa dirección.
Hayattaki gibi intikamda da her etkinin esit ve aksi yönde bir tepkisi olur.
En la venganza, como en la vida misma, toda acción tiene una reacción igual y opuesta.
Umarım ebeveynleri onu ters yönde ikna etmeden mihraba gireriz.
espero que lleguemos hasta el altar.
Bu tarz fidye olaylarinda esas gerekce fidyedir. Tecrubelerimiz bu yonde oldu.
Lo secuestros instrumentales como este, donde el único objetivo es el dinero, es lo que recomendamos.
İddiası o yönde.
Eso dice.