Yüz yüze перевод на испанский
3,108 параллельный перевод
Hayret. Ölümle yüz yüze gelmek bile günü yaşamanın kıymetini bilmeni sağlayamamış.
Me sorprende que este encuentro con la muerte no te dé más ganas de vivir el momento.
Bir katille yüz yüze geldiğime hala inanamıyorum yani kurban ben olabilirdim.
Aún no puedo creer que me viera cara a cara con el asesino. O sea, podría haber sido yo.
Çünkü eğer bir gün makineye bağlı kalmak zorunda kalırsam eşimin "Ne yapmak istersin?" diyen bir doktorla yüz yüze olmasını istemem.
Porque, si algún día termino conectado a una maldita máquina, no quiero que un doctor le pregunte a mi esposa "¿ Qué hacer?".
Onunla yüz yüze konuşup adaylığı kabul ettirmesi için
Quiero enviar a alguien a St.
Bunu yüz yüze konuşmamız daha doğru olur.
Lo hablaremos en persona. ¿ Puede venir directamente?
Ne olursa olsun yüz yüze konuşma.
Pase lo que pase, ningún contacto cara a cara.
Seninle yüz yüze görüşmek çok hoş.
Es bueno verte cara a cara.
Hayır. Konuyu yüz yüze konuşmamız gerekecek artık.
No, habrá que hablar en persona.
Saldırganla yüz yüze gelmen cesareti olmalıydı.
Debe de haber requerido mucho valor enfrentar a tu agresor.
Onları birbirine döndürdük, yüz yüze. Onları yakmadan önce.
Los pusimos de frente, antes de encenderlos.
Gel yüz yüze karşıma, o zaman bakalım ne kadar korkutucusun.
Ponte delante para que veas mi miedo. ¿ Dónde estás, amigo?
Neredesin lan. Yüz yüze geleceğiz.
Nos veremos cara a cara.
Daha yeni yüz yüze tanıştığımızın farkındayım ancak bunu bir birleşme olarak görüyorum.
Sé que recién nos hemos conocido cara a cara, pero esto es como una especie de reunión
Benimle yüz yüze karşılaşmadın hiç.
Necesitas conocerme en persona
Yüz yüze konusmak daha iyi olur dedim.
Me pareció mejor que habláramos en persona.
Yüz yüze söylemek istiyorum.
Se lo quiero decir en persona.
Kongre üyesi Furlong aradı, yüz yüze görüşmek istiyormuş.
Llamó el congresista Furlong. Le gustaría verla.
Ve okuyucularımı benimle yüz yüze zaman geçirme zevkinden mahrum bırakmıyorum.
Y como tal, encuentro que mis lectores... desean la oportunidad de conocerme personalmente.
Öldü. Kardeşimi kaybetmek beni gerçeklerle yüz yüze getirdi.
Perder a mi hermana me devolvió a la realidad.
Sen ve patronun artık yüz yüze görüşmüyor musunuz?
¿ Tú y el jefe no congeniáis?
Ama Kral, eğer babanızla yüz yüze konuşursa onu reddedemez.
Pero el rey no rechazará a tu padre. No si se lo pide a la cara.
Seninle yüz yüze konuşmam gerek.
Necesito hablar contigo, en persona.
Sullivan onunla yüz yüze gelmiş.
Sullivan se enfrentó a él en persona.
Ben yüz yüze görüşmeyi tercih ederim, siz de etmez misiniz?
Prefiero un cara a cara, ¿ usted no?
Eğer korkak tavuksanız, kelepçeyi seçip teslim olursunuz. Ancak karşınızdaki ile yüz yüze gelmek istiyorsanız tabancayı seçersiniz.
Si eres, de hecho, un gallina, elegirás las esposas y te rendirás, pero si estás dispuesto a enfrentarte a un oponente cara a cara, elegirás la pistola.
Yüz yüze konuşuruz.
Podemos hablar cara a cara.
Teleseks kızıyla. Teleseks kızıyla yüz yüze görüşeceğim.
La chica del teléfono, voy a conocer a la chica del teléfono.
Beyler, yüz yüze görüştüğümüzde de telefondaki gibi özel biri mi öğrenmeliyim.
Chicos, tengo que ver si es especial en persona como lo es por teléfono.
Şu anda yakalanmış ve hapsedilmiş olarak Ahsoka, işlemediği suçlardan ceza almakla yüz yüze.
Ahora capturada y encarcelada, Ahsoka se enfrenta a una pena por delitos que no cometió.
Çünkü ölümle yüz yüze gelmek intikamdan daha çok istediğim bir şeyin olduğunu fark etmemi sağladı. Ben de bu yüzden buradayım ya.
- Por eso estoy aquí.
Kaçınılmaz olarak gerçek dünyayla yüz yüze gelmemiz gerekiyor. Kaçınılmaz olarak kötü kararlar alıyoruz.
Inevitablemente, cuando debes lidiar con el mundo real, inevitablemente, tomas decisiones incorrectas.
Denetimcisiyle yüz yüze görüşmesi gerek yoksa onu kaybederiz.
Necesita a su responsable ya, cara a cara, o vamos a perderle.
Evlilik, aileden, sorumluluk, mecburiyet 23 yıl boyunca insanlarla yüz yüze yakınlaşarak görüşmek ne demek bilmezsin. Bir of çeksem karşıki dağlar yıkılır, Chris.
Mira, lo que desconoces sobre matrimonio y familia y responsabilidad y obligación y responder a la gente en un mano a mano a nivel personal durante 23 años, podría llenar un puto almacén, Chris.
Artık kimse yüz yüze tanışmıyor, hayatım.
Nadie conoce a nadie en persona hoy día, querida.
Bu adam hakkında duyduğum onca şeyden sonra yüz yüze görüşme talebine hayır diyemezdim.
Con toda la mierda que he oído sobre este tipo, no hay forma de que... diga que no a un cara a cara.
Ardından bir yüz yüze görüşme geliyor.
Que es seguido por una cita real.
Eve gidip onunla yüz yüze konuşmak zorundayız.
Vamos a tener para ir a la casa y hablar con él cara a cara.
Umarım bu sayede yüz yüze görüşmelerini sağlarız.
Ojalá que estos chicos nos den nuestro "cara a cara".
Bak, sadece seninle yüz yüze 5 dakika konuşmaya ihtiyacım var.
Escucha, solo necesito cinco minutos cara a cara.
Seninle yüz yüze konuşmak istedim.
Quiero hablar contigo como una persona.
Yüz yüze de tanışmış olmaktan memnun oldum.
Es genial ponerle caras a los nombres.
Sonunda yüz yüze görüşebildiğimize sevindim.
Es bueno verte. En persona, quiero decir.
Yüz yüze söylemek istedik.
Queríamos decírselo en persona.
Yüz yüze görüştüğümüze çok sevindim.
Es bueno poner una cara a todo esto.
Bu doğru olsaydı bu konuşmayı şu an yüz yüze yapıyor olurduk Ryan. Bu arama tamamen farklı bir şey hakkında.
Si ese hecho fuera cierto entonces sospecho que tendríamos esta conversación en persona, Ryan así que claramente esto es sobre otra cosa totalmente distinta.
Sonunda yüz yüze tanışabilmek güzel Nicole.
Es bueno conocerte al fin, Nicole.
- Haklı. Bello, Odin'in tesliminden şüphe duyuyor. Bu da onu yüz yüze buluşmaya zorlayacaktır.
Y ahora que Bello está dudando de la habilidad de Odin para distribuir, eso forzará una reunión.
Bu bugüne kadar yediğim en iyi etli sandviç! Kamyonunu çalan adamın yanına gittin ve yüz yüze gelince ondan bir sandviç mi aldın yani? Dur.
¡ Es el mejor sándwich de carne que he tenido nunca!
Tabii yüz yüze bir şekilde.
Y quiero decir en persona.
Bay Trask, yüz yüze konuşmamız gereken bir mevzu var.
Sr. Trask, hay algo de lo que tenemos que hablar cara a cara.
Bello sadece yüz yüze iş yapar.
Bello solo hace negocios en persona.