Yılan перевод на испанский
18,065 параллельный перевод
- Sistem varsayılanı tetiklememi istiyorsun.
Y que desencadenes un fallo del sistema.
İşten tanıdığım ve arkadaşım sayılan bir kızla çıkıyor.
Conozco del trabajo y considero una amiga.
Yılan balığını yakalamak zordur ama yakalandığında tadı çok da iyi değildir.
La anguila escurridiza, una vez capturada, no es tan deliciosa.
O yılan balığını istiyorum. Usta Chang!
Quiero la anguila. ¡ Maestro Chang!
- Yılan balığını yakalamak için...
Para capturar a la anguila escurridiza...
- Tanrım, yine şu yılan balığı benzetmesi...
Dios, más anguila.
Akers tam bir yılan. Hiç iplemiyorum bile.
Akers es una serpiente.
Örnek verirsek, beyaz yılan ile kara yılan arasında bir fark yoktur ikisi de sokar.
Por ejemplo no hay diferencia entre una serpiente blanca y una negra, las dos muerden.
"Yeni yılan derisi botlarıma bakın."
"Miren mis nuevas botas de piel de pitón".
Bir sürü yılan var ama hiçbiri yumurtlayan türden değil.
Muchas serpientes, pero no de las que ponen huevos.
Şu lanet olası yılanı unutup neden Pariah'a yollanmıyoruz?
¿ Por qué no olvidamos esa maldita serpiente y nos vamos a Pariah?
Üstelik sonunda aradığımız yılanı bulduk sanırım.
Además creo que encontramos la serpiente después de todo.
Yılanın başı.
La cabeza de la serpiente.
- Yapmamız gereken şey yılan kalpli bu orospu evladının...
Debemos asegurarnos que ese desalmado no trate de...
Yılanın kıvrıldığı yuvası.
El nido donde la víbora se enrosca.
- Yılanın dili çatallandı.
La lengua de la serpiente es bífida.
Yılan başka ne yalanlar söylüyor?
¿ Qué otras mentiras dijo la serpiente?
- Yılan John mu?
¿ John es la serpiente?
Yılan İblis'e hizmet edecek mi?
¿ La serpiente invoca a la Bestia?
Yılan sadece birini giyecek.
La serpiente usa nada más que una.
Yani Yılan İblis'e yardım edip bir taçla mı ödüllendirilecek?
Entonces ¿ la serpiente sirve a la Bestia y es recompensada con una corona?
Korkma. İyi bir yılan olduğunu biliyorum.
No tengas miedo, sé que eres buena.
Ben Feng Banxian, yılan kutusunun büyücü sihirbazı!
¡ Yo soy Feng Banxian, el mago de la caja de la serpiente!
Kutuda bir yılan var. Bana güvenir misin?
Hay una serpiente en la caja. ¿ Créanme?
Aaaaah! Yılan!
¡ La serpiente!
Trende hızlıca hareket edip yılanı ortadan kaybetti.
¡ Puede subir y bajar de trenes en un instante!
Peki, aramıza yeni katılan?
Y nuestra nueva amiga, ¿ también?
Televizyonunu şimdi açanlar için söyleyelim, 19 yaşındaki bombacıyı yakalamak için yapılan 19 saatlik aramanın en önemli gelişmesi yaşanıyor.
Si acaban de sintonizarnos, al parecer ha habido un importante avance en lo que ha sido una búsqueda de 19 horas de un sospechoso de 19 años del bombardeo del Maratón de Boston.
O yıllarda ve öncesinde kaç bilim kurgu hikayesinde karşılaşılan uzaylıların İngilizce konuştuğunu düşünsenize.
¿ Cuántas historias de ciencia ficción de esa década y las previas mostraban alienígenas que hablaban en inglés?
Leonard Nimoy filmin kadrosuna katılan son kişiydi ve kendisine neden ayak dirediği soruldu.
Leonard Nimoy fue el último en sumarse al elenco, y le preguntaron por qué se hizo rogar.
tüm yıl boyunca çocukların ağlamları yankılanır.
Hay gritos de los niños haciendo eco todo el año.
Dostlarınızın ve işçilerinizin ifadeleri taraflı algılanıp gözardı edilecektir.
Amigos y de trabajadores testimonio, que se presume sesgada, será fácilmente descartado.
Ben bu işte 20 yıl çalıştım, yanılan kesin benim.
Ah, tras 20 años en esto, debo estar equivocado.
Bu işin kendisi ilgi çekiciydi ve tarafıma yapılan cinsel saldırılar sanki sona ermiş gibiydi.
El trabajo en sí era interesante, y por un tiempo parecía... que la insinuación sexual que me había incomodado había acabado.
Ona karşı yapılan bu suçlamalarla, veya başka şeylerle bağlantısı olabilecek şeylerle, bir bağının olanaksız olduğunu size söylüyorum.
Y les digo que no es posible... que esté ligado con el tipo de cosas... que se han alegado aquí.
Yargıç Clarence Thomas'ı 30 yıldan fazla bir süredir tanıyorum. ve Bayan Hill tarafından yapılan bu suçlamaları, sadece gülünç değil aynı zamanda tamamen tutarsız buluyorum. and in opposite to his principles and his personality.
Conozco al Juez Clarence Thomas desde hace más de 30 años... y encuentro los alegatos de Anita Hill, no sólo ridículos, sino totalmente inconsistentes... y opuestos a sus principios y su personalidad.
Film kiralama kayıtları ve Angela Wright'a yapılan gibi sahte.
Es como esta falsa cosa de videocentro y esa Angela Wright.
Bu tam da bu kütüphanede, onlarca kez yapılan anlaşmalarla aynı. Benden öncekilerin yaptığı anlaşmalar ama ben yapmayacağım.
Y es el tipo de acuerdo que se ha hecho en esta biblioteca... infinidad de veces... por mis antecesores, pero no por mí.
Asıl mesele yapılan karalamalar bana ve şirketime atılan iftiralar.
La cuestión es el escándalo, las calumnias vertidas sobre mi fondo y sobre mí.
- Kesinlikle! Anlaşılan, eğer Manhattan'da... ya da Paris'te veya Londra'da yaşamıyorsanız... Güzel, kışkırtıcı, cesur parçalar... görme şansınız yok gibi.
Exacto y creo que solo por no vivir en Manhattan o París o Londres no significa que no mereces poder mirar algo hermoso y provocativo y desafiante.
Vulva şeklinde Eleanor Roosevelt için yapılan anıt nerede?
¿ Y dónde está el monumento a Eleanor Roosevelt que tenga forma de una vulva?
Geçen yıl asılan bütün adamların isim listesi.
Tiene los nombres de todos los hombres ahorcados el año pasado.
O yıl yapılan idamların hepsinde.
En todas las ejecuciones ese año.
Hiçbir şahit olmadan yapılan Yahudi Soykırımı davası mı?
¿ Un juicio del Holocausto y sin testigos?
Yılan ne istiyor?
- ¿ Por qué?
Burası Morgan Havaalanı. Tüm gizli operasyonlar ve gizli saklı işler için kullanılan o meşhur uğrak yer.
Es el Aeródromo Morgan, el legendario lugar más frecuentado para transacciones clandestinas y operaciones encubiertas.
Ama yaralanırım ve iki hafta boyunca hastanede yatarım ve tüm gün uyuyup jole yerim ve doyasıya Televizyon izlerim ve tüm bunlar sigortam tarafından karşılanır.
Pero sí me lastimo, y me tienen que internar en el hospital dos semanas, y duermo todo el día, y como gelatina, y veo mucha televisión, y todo lo cubre mi seguro.
Mary-Kate ve Ashley Olsen tarafından yapılan bir Elizabeth ve James.
Es un "Elizabeth and James" de Mary-Kate y Ashley Olsen.
Ben de "Kes lan!" deyip seni böyle ışınla vururum.
Y diré : "Cállese", y le daré con la neurona, así...
Anlaşılan Carrick Krupa'yı öldürtmeden önce dosyayı çalmış.
Parece que Carrick robó el archivo justo antes de que mataran a Krupa.
Anlaşılan protestocular yıllardır babasının peşinde.
Parece que los manifestantes van tras su padre desde hace años.