Zıt перевод на испанский
17,207 параллельный перевод
- Ve iki zıt kutup asla bir araya gelmez.
Y los dos nunca se encontrarán.
Anlatılanlar doğru mu yanlış mı bilmiyorum ama eğer öyleyse, umarım Başkan ve First Lady zıt görüşlerini oturup halledebilirler.
No sé si este cuento es verdad o no pero si lo es, ojalá el presidente y la primera dama puedan resolver sus diferencias.
Bu gece dışarı çıkıp bu maskeli ucubeyi bulana ve onu ait olduğu yere, parmaklıklar ardına tıkana kadar her sokağı arayacağız.
Saldremos esta noche y peinaremos cada manzana hasta que encontremos a este loco enmascarado y lo pongamos tras las rejas, donde pertenece.
Tıpkı benim şu an sizi dualar eşliğinde kızı kurtarmaya göndermek yerine sizi uçağın birine tıkıp buralardan çok uzaklara gönderme şansım olduğu gibi.
De la misma forma que puedo elegir dejarle ir con mi bendición y decirle que traiga a esa jovencita a casa a salvo, o puedo decirle ahora mismo, puedo meterle en un avión y mandarle muy lejos de aquí.
Kız arkadaşım tarafından tıngırtılandın.
Mi novia te acaba de dar con la tranca.
Bana sorarsanız, Devriyeci Çocuklar artık, Batıran Çıtırlar olarak anılsın.
Si me preguntas, los Beatsie Boys... deberían llamarse los Millies Metepatas.
Bir de bu yetmezmiş gibi, sizin sokaktopu kavganızda ısıtıcımız bozulmuş.
Y para empeorar el asunto... nuestro radiador se ha roto durante su reyerta callejera salvaje.
Mount Sinai'de bulunan Yeshiva tıp okuluna gittim. En iyi arkadaşım Yacob Peralberg ve onunla her şeyimizi paylaşırız.
Fui a la universidad de Medicina Yeshiva, residencia en Mount Sinai... mi mejor amigo es Yacob Peralberg... y lo compartimos todo como buenos amigos.
Bakın şimdi. Pimento'yu, tırnak aç kapa "gömmeden" önce tırnak aç kapa "soruşturma açmamız", tırnak aç kapa bir "ceset" bulmamız ve tırnak aç kapa "ölüm belgesi" almamız lazım.
Ahora, antes que comillas, cierre de comillas, enterremos a Pimento, debemos, comillas, cierre de comillas, abrir una investigación, encontrar un, comillas, cierre de comillas, cuerpo, y obtener un, comillas, cierre de comillas, certificado de defunción.
Dün İlçe Emniyet Müdür Yardımcısı ve 2 ayrı soruşturma yürüten Kıdemli Memurlarla yaptığımız toplantının ardından, bu soruşturmayı Sycamore ve Livingston operasyonları ile birleştirmek için yeterinden de fazla kanıtımız olduğu sonucuna vardık.
Tras la reunión que tuve ayer con el subjefe de policía y el inspector jefe de las otras investigaciones, se ha concluido que hay pruebas suficientes, bueno... pruebas más que suficientes para relacionar esta investigación con la investigación de Sycamore y la investigación de Livingstone.
-... aygıtıma ulaştınız.
- Soy yo, Scott.
Bir tarafta biz varız kayıt işiyle uğraşanlar diğer tarafta da, sanatçıların avukatları.
Por un lado, estamos los ejecutivos.
Açıkçası, bizim Kuveytli olmadığımızın kanıtı ne, efendim?
Pero, sinceramente, señor Qué prueba tenemos de que no somos de Kuwait?
Ve biz bütün meyve bahçesine sahip olacağız özgürce toplamak için zaman kısıtı yok
Y vamos a tener tu huerto entero... recogido en cualquier momento, de a gratis.
Sizin hiçbirinizin bununla ilgili bir kanıtınız yok.
No tienen pruebas, de que alguno de... nosotros tenga algo que ver con eso.
- İyi çıkıtınız.
- Está buena.
Nasıl önceki orospuların yerini siz aldıysanız tıpkı öyle.
Igual que ustedes reemplazaron a las putas que habían antes.
Tıpkı kardeşmişiz gibi eksiksiz, dürüstçe tartışarak istihbaratımızı paylaşacağız ve ne yazık ki peşinde koşacağımız umutlarımız ve hayallerimiz değil olasılık sanatı olacak.
Tendremos una discusión completa y franca, compartiremos nuestra información como hermanos y hermanos y perseguiremos, no nuestras esperanzas y sueños, por desgracia, sino el arte de lo posible.
Yalnızca sızıntıyı tıkamam gerekecek.
Solo tengo que cargarme la filtración.
Eğer içinizde birisi, bir daha geç kalırsa buruşmuş taşaklarınızı keser ve boğazınızdan içeri tıkarım.
Si alguno vuelve a llegar tarde, les arrancaré sus bolas arrugadas y se las meteré por el esófago.
Ama o, annesi ve kız kardeşi, öyle yoksullar ki odalarını bile zor ısıtıyorlar.
- Está mucho mejor. Pero él, su madre y su hermana, viven de una manera tan mísera, que apenas se pueden permitir calentar sus aposentos.
Durup dinliyorsunuz tıkırtı duyarsanız, kötü demektir. Ama buğday sesi duyarsanız iyidir.
Permanecéis allí y escucháis... y si escucháis golpes, eso es malo, pero si escucháis el sonido del grano, es bueno.
Yüzde 12 ile 15 arasında yanıt almamız gerekiyor ama ya bir, ya iki tane geliyor.
Deberíamos haber obtenido un 12 o 15 por ciento de respuestas. Pero hemos conseguido una o dos.
Yine de kutsal davamıza gemiler, silahlar, savaşacak adamlar temin etmek için yeterli ve dostun Duverney başaracağımız şeyi duyduğunda kral için kıymetli bir yatırım olduğuna dair elinde kanıt olacak ve Fransız parasıyla klanları bir araya getireceğiz.
Pero sí lo suficiente como para conseguir barcos, armas y soldados para nuestra santa causa. Y cuando tu amigo Duverney escuche lo que vamos a lograr, tendrá la prueba para el rey de que es una buena inversión.
Ayrıca eczacı Efendi Raymond'dan ve Saint Germain Kontu'nun konağından toplanan kanıtı da göz önünde bulundurmalıyız.
También debemos considerar las pruebas, las cuales han sido recogidas tanto de la botica del Maestro Raymond... como de la residencia del Conde Saint Germain.
Bu olduğundaysa tıpkı geçmişteki gibi tek başımıza kalacağız.
Y cuando eso ocurra, nos dejarán tranquilos... como lo estuvimos en el pasado.
Şüpheci yaklaşacağınızı düşünmüştük, bu yüzden kanıt getirdik.
Pensamos que sería un poco escéptica, así que hemos traído pruebas.
Tıpkı buradaki konuklarımız gibi.
Hay lugares que intimidan un poco. Como nuestros huéspedes de aquí.
Bir araya gelirsek, istilacılarımıza sunacağımız savaş pahalı ve ıstıraplı bir savaş olacak. Elindeki adamlarını feda etmek yerine buradan tıpış tıpış gitmeyi yeğleyecekler.
Si nos unimos todos, la lucha que ofreceremos a nuestros invasores tendrá un coste tan elevado y doloroso, que escogerán huir antes de arriesgarse a ser humillados por nosotros.
Kimmy, Mento işe yaramıyınca........ araba yıkamacıdaki hediye dükkanından satın aldığım Fransız manikürlü takma tırnağı taktım.
Esta, Kimmy, es una uña adhesiva con manicura francesa que compré en la tienda del lavaautos, ya que el Mento no funcionó.
Delilli bir dava sunabilmek için bulabildiğimiz kadar kanıt bulmalı ve bu kanıtları da anlattıklarımızı destekleyecek biçimde düzenlemeliyiz.
Necesitamos buscar tantas pruebas como podamos... para corroborar nuestro relato y construir una narrativa del caso con pruebas.
Gözaltındayken vuruldu ve dalağı alındı o yüzden ameliyat sonrası durumunu ve tıbbi ihtiyaçlarını göz önünde bulundurmalıyız.
Disparado bajo custodia policial, fue sometido a una esplenectomía así que debemos tener en cuenta su estado post-operatorio y las necesidades médicas continuas.
Bu şehir balık gibi içinizi temizleyip iç organlarınızı gırtlağınıza tıktığında gelip bana zırlamayın.
Cuando esta ciudad te destripe como a una trucha y te ahorque con tus entrañas, no vengas a mí lloriqueando.
Tıbbi kayıtlarınızı istettik.
Hemos solicitado su historia clínica.
İmza kampanyasına destekçi toplamak, internette tık sayımızı artırmak değil.
No nombres en una petición ni clics en el ciberespacio.
- Kayıt cihazınız kapalı.
- Su grabadora está apagada.
Bilemem, ama şunu söyleyebilirim kızın tırnak içlerinde hatrı sayılır miktarda deri parçasına rastladık.
Bueno, no lo sé, pero puedo decirle que una cantidad considerable de su piel fue encontrada bajo las uñas de ella.
Peki, böyle bir durumda yapılması gerektiği gibi, onu hastaneye götürmek yerine, suç mahallindeki bir kanıtı mı aldınız yani?
Entonces, en vez de llevarlo al hospital, que es lo que se supone que debe hacerse cuando algo así pasa, ¿ sustrajo pruebas de la escena del crimen?
Başka şekilde ayarlamadığınız sürece 7 / 24 kayıt edecek şekilde ayarlandı.
Va a grabar todos los días, a menos que usted lo cambie.
Baştan sona senin tıbbi gözetimin altında ne yaptığımızı.
El como lo que estábamos haciendo era bajo su supervisión médica, - todo fue algo normal.
Dün gece tıpkı sizin gibi anayolda birilerini rahatsız etmişler.
Alguien más que anoche sufrió un acoso en la carretera.
Ve yabani sümbüllere koşarız ve yıldızçiçeklerine, o kadar renklidir ki gözlerini acıtır.
Y contempla a estas Cannas, y a estas Dalias, tan coloridas, que te duelen los ojos.
Biliyorsun bunun için... kocandan zılgıt yiyecek olan kişi benim.
¿ Sabes? , yo soy el que se lleva la bronca por esto de tu marido.
Söylediklerine dikkat et, kayıt altındayız.
Cuidado con lo que dices. Nos están grabando.
İlk önce Thurmond Bradley'e gidelim sonra Peder T.'ye uğrarız.
Pasemos primero por Inversiones Thurmond Bradley, y luego haremos una visita al Padre T.
100 sene sonra hayatlarınız kayıt edilmiş zaman çizgisini asgari düzeyde değiştiriyor.
Dentro de 100 años, sus vidas tendrán un efecto mínimo en la línea temporal.
Hemen kurulumu bıtırmemız gerek.
Necesitamos una tienda para los medios.
Common Caddesindeki hız Iimıtı bir aylığına resmi olarak 45 km'ye indirildi.
La velocidad máxima se redujo a 40 km / h en Common Street por un mes.
Karakterden çıkarsanız ve "Kamera kayıt" derlerse, karakterin biraz bile dışındaysanız bir anı daha zayıf ya da daha abartılı oynayabilirsiniz.
Si sales y dicen : "¡ Rodando!", si te saliste demasiado, puedes subinterpretar o sobreinterpretar un momento.
Yemek masasına açtığımız mektupları diziyor ve zarflara Spock'ın eski tanıtım fotoğrafını koyuyorduk.
Teníamos la mesa del comedor llena de todas las cartas que abríamos, y llenábamos los sobres con una de las primeras fotos de Spock.
T adamımızı tankerin arkasına götür ve arka tamponun içinden başlayıp öne doğru her yeri ara.
T... lleva a mi hombre a la parte trasera del camión, comienza desde atrás y ve avanzando al frente.