Öldüğünüz перевод на испанский
62 параллельный перевод
Bay Bedeker, asla pişman olmayacaksınız. Öldüğünüz güne kadar ki o da anlaşma gereği birkaç bin yıl boyunca gelmeyecek.
Sr. Bedeker, nunca lo lamentará, hasta el día de su muerte,... que por derecho no deberá ser todavía por varios miles de años.
"Çok teşekkürler. Savaşıp uğruna öldüğünüz şey buydu" mu diyeceksiniz?
¿ "Muchas gracias, por esto peleasteis y moristeis"?
Öldüğünüz anda. Evet bayan. - Oh, Bay- -
No olvide recoger las invitaciones, asegúrese que se repartan cuando me muera.
Herbiriniz, er ya da geç öldüğünüz yere dönersiniz.
Todos vuelven al lugar en el que fallecieron
Öldüğünüz zaman. " dedi.
Cuando mueres. "
"Öldüğünüz güne kadar birbirinizden ayrılmayın."
"Permanezcan juntos hasta el día de la muerte."
Ailelerinize çatışmada öldüğünüz bildirilecektir.
A sus familias se les dirá que murieron en combate.
Ve bu böyle devam ediyor... Öldüğünüz güne kadar.
# Y así va a ser hasta que mueras #
Grek ve Roma mitolojilerinde öldüğünüz zaman Şaron'a, sizi Hüküm Kapılarından geçirecek olan sandalcıya bir ücret ödemeniz gerekir.
En la mitología griega y romana al morirte, tenías que pagar el peaje a Caronte el barquero que te llevaba a través de las Puertas del Juicio.
Bu her gün için doğru, biri dışında- - öldüğünüz günün dışında.
es cierto con cada día excepto- - el día en que mueres.
- Ama öldüğünüz zaman sizi izleyecek bir seyirciniz kalmaz.
Y no tienes audiencia cuando estás muerto. Abuela...
Öldüğünüz söylendi, "bayım".
Pero por supuesto, señor. Se supone que está muerto, señor.
Nasıl öldüğünüz umurumda değil.
No me he explicado bien.
Öldüğünüz zaman.
Cuando estés muerta.
Öldüğünüz zaman, ölürsünüz. Herşey biter.
Y yo realmente pienso que cuando usted se muere, usted se muere.
Ölmemişler'den olunca hayatınızı düşünecek bol bol vaktiniz oluyor. Ölümünüzü de. Öldüğünüz ânı, ayrıntıları, haksızlığı hatırlarsınız.
Estar no muerto te deja mucho tiempo para pensar sobre tu vida y su final revivir la hora de tu muerte, sus detalles la injusticia de todo.
Lordum, altı ay önce öldüğünüz haberini aldım ve üzüntü spazmı geçirdim.
Milord. Escuche noticias de su muerte hace seis meses. Y experimente un espasmo de pesar.
Ona, öldüğünüz söylenmiş.
Ahora sabe que usted está vivo.
Ben buranın ortağıyım! Bay Bailey, öldüğünüz açıklanınca bu şirketteki hisseniz satıldı.
Sr. Bailey, sus participaciones en esta compañía se vendieron...
Ekibim adına, ilkeleriniz uğruna öldüğünüz için teşekkür etmek istiyorum.
Bien, en defensa de los nuestros, déjeme agradecerle el morir por nosotros.
Bilirsiniz işte, huzur içinde öldüğünüz yer.
El lugar adonde uno va cuando muere en paz.
Öldüğünüz zaman, Ren ortaya çıkar.
cuando mueres, es cuando Ren entra en escena.
Ve sizin öldüğünüz gün Tanrı kimin doğru söylediğini anlayacaktır.
Y cuando usted muera, Dios sabrá quien decía la verdad.
Babamla sen yıllar önce Katie'yi arabayla paten dersine götürürken öldüğünüz için üzgünsünüz demek?
¿ Tú y papá están tristes de que se mataron llevando a Katie a sus clases de patinaje hace años?
Yeterince hızlı olamazsanız ve bir noktaya 3 atış yaparlarsa, öldüğünüz farz edilecek. Tamam mı?
Si van demasiado despacio y él consigue colocar tres balas dentro de determinada área, pueden considerarse muertos, ¿ de acuerdo?
Bize hepinizin çarpışmada öldüğünüz söylendi.
Dijeron que murieron todos en un accidente.
Yani öldüğünüz zaman işiniz bitecek!
Esta vez, si los matan, ¡ es su fin!
Bu da teknik olarak öldüğünüz anlamına gelir.
- Así que técnicamente, estan muertos. - ¡ Si!
Tekne ancak hepiniz öldüğünüz zaman dönecek.
Vamos. El yate regresa cuando todos están muertos.
- Bize öldüğünüz söylendi.
Pensamos que estaba muerto.
Bunun sadece seks yaptığınız ve öldüğünüz bir film olmasını istemiyordum. Zira bu yapılmıştı.
Yo no quería que solo fuera que tu tengas sexo y luego mueras, porque eso ya se ha hecho.
Muhtemelen aileniz ve arkadaşlarınız öldüğünüz gerçeğini kabullenemiyorlardır.
Su familia y amigos... posiblemente no acepten el hecho de que usted haya muerto.
Haberiniz olsun öldüğünüz zaman ona ben bakmam.
Les aviso desde ya que no voy a encargarme de él cuando mueran.
Öldüğünüz zaman mı yere yatmak istiyorsunuz?
¿ Quieren acostarse cuando estén muertos?
Yani Titanic'te öldüğünüz gün.. ... bile olsa sabah güzel bir güne uyanırsınız.
Es decir, aunque hubiera exhalado su último suspiro en el Titanic, seguiría habiéndose despertado aquella mañana en un día precioso.
Öldüğünüz zaman bu parçalar sonsuz bir yaşam ve ölüm döngüsü içinde evrene geri dönecek.
Y cuando os morís, esas partes volverán al Universo en un ciclo sin fin de muerte y renacimiento.
Öldüğünüz zaman bu parçalar sonsuz bir yaşam ve ölüm döngüsü içinde evrene geri dönecek.
Y cuando muramos, esas piezas serán devueltas al universo en el inacabable ciclo de muerte y renacimiento.
Eğer ben gelecekten gelip bunu önlemiş olsaydım dünya hayatta kaldığınız dünya ve öldüğünüz dünya olarak iki farklı gerçekliğe ayrılacaktı.
El mundo se separaría en dos líneas : y un universo en el cual moriste.
Bölüm sonu dövüşleri yok, veya öldüğünüz için penaltılar...
No hay peleas con jefes ni castigos por morir...
O meyveyi yediğiniz gün şüphesiz ki öldüğünüz gün olacaktır. " Yaratılış 2 : 16-17
pero del árbol del conocimiento del bien y el mal no deberás comer porque el día en que comas de él seguramente morirás. " Génesis 2 : 16-17.
Öldüğünüz takdirde...
En caso de muerte...
Bayılarak öldüğünüz için önemsememiştim ama ölürken duyduğum acıyı hatırladıktan sonra sizi ne kadar korkutmuş olduğumu ancak anladım.
No tome en serio que todos ustedes tenían corazones débiles. Pero ahora que he experimentado la muerte, sé lo doloroso y tenebroso que puede ser.
Çünkü hakkımda bilmediğiniz şey, sığınağı yapan kişi olduğumdu. Endonezya Savunma Bakanlığı için çalışan ve az önce içinde öldüğünüz sığınağı yapan kişi.
Porque lo que no sabes de mí, es que voy a construir bunkers el de Indonesia Ministerio de Defensa, para ser exactos, tengo el bunker construido, en el que ha muerto.
Nasıl yaşadığınız nasıl öldüğünüz bana bağlı değil.
Cómo viven cómo mueren no depende de mí.
Görünüşe bakılırsa öldüğünüz söylentileri çok abartılmış.
Parece que los rumores de su muerte se han exagerado mucho.
Bence, öldüğünüz zaman bir şey gelecek ve sizi götürecektir. Hemşire!
Creo que algo viene por ti cuando mueres.
Hep nasıl öldüğünüz konusunda takıntı yapıyorsunuz.
Siempre obsesionados con cómo murieron.
- Öldüğünüz anda alırım tabii ki.
Al momento de su muerte, claro.
Yakıcı Lavlar, zemine dokunmanın yasak olduğu dokunursanız öldüğünüz güzel bir klasik çocuk oyunu.
Lava caliente es el delicioso y clásico... juego infantil en el que está prohibido... tocar el suelo, o estás muerto.
Burada sadece yanlışlıkla bir kza geçirip öldüğünüz zaman da yemeğinize yanlışlıkla elimden bir zehir falan düştüğünde kurtulacağım sanmıştım.
¡ Pensé que la única forma de salir de esto era si su linda familia moría en un desafortunado accidente o si alguien dejaba caer pequeñas gotas de... de arsénico en sus bollos!
Öldüğünüz zaman bir ışık patlaması gördünüz mü?
¿ Cuando creíste morir, viste un gran destello o una luz?