Ölüşü перевод на испанский
259 параллельный перевод
Terry'nin gidişi, ve hiç görmediğim koşumun ölüşü, beni büyük bir hüzne boğdu.
La partida de Terry y la muerte del vecino que nunca vi, me dejaron desamparado.
Bir vampirin ölüşü asla hoş bir manzara değildir.
Cuando muere un vampiro, nunca es lindo.
Ölüsü kim bilir ne kutsaldır.
¿ Cuánto más muerto?
Pamuk Prenses'in ölüsü ormanda yatmakta.
Blanca Nieves está muerta en lo profundo del bosque.
Tek düşündüğüm, "Öldü mü?" Ölüsü, ormanda, çamur içinde mi?
Pensando si estará muerto, caído en el barro, en el bosque
O 16 milin de her bir adımında bir mahkûm ölüsü vardır.
Y en esos 26 km, murió un convicto por cada metro.
Basit, Sevgili Watson, her birinin hayatta olmaktan çok daha fazla ölüsü para ediyordu.
¿ Y qué es? - Elemental, querido Watson. Todos valían más vivos que muertos.
- Bundan ölüsü olamaz.
- Más muerto, imposible.
Ölüsü bulunmadan kaçmam lazım.
Debo huir antes que lo encuentren.
- Ne ölüsü, dipdiri hem de. Sayende, kuduruyor.
- Está pero que muy vivo y gracias a usted, coleando.
İlk insan ölüsü karşısında olduğu gibi, son ölen insanın da karşısında, "Bunun böyle olması gerek." demiştir akıl.
Aceptad que, desde el primer cadáver hasta el muerto hoy,... así ha de ser.
Duyulmuşsa iş, ya Cassius'un ölüsü çıkar buradan, ya Sezar'ın. Öldürürüm kendimi.
Si esto se sabe, Casio o César no regresarán, pues yo me mataré.
Bu gece çadırımda yatsın ölüsü bir askerin şeref örtülerine bürünerek.
Sus huesos descansarán en mi carpa esta noche, como un soldado... con el debido honor.
Ölüsü işimize yaramaz.
Muerto no nos sirve de nada.
Burada durup karımın ölüsü üzerinden bağırmanız.
¿ De qué sirve discutir sobre el cadaver de mi mujer?
Hiç yerde yatan binlerce buffalo ölüsü gördün mü, evlat?
¿ Alguna vez ha visto un cazador aterrado, hijo?
Gece, gece uzanıyorsun ve önündeki ovaya bakıyorsun binlerce buffalo ölüsü var.
Despierta una noche y oye una estampida, millares de búfalos, los ve y los oye, pero no hay ni uno. Está aterrado. Totalmente aterrado.
Her yanın buffalo ölüsü ile dolu. Evet, her tarafın ölü buffalolarla dolu.
Hasta que no puede dejar de apretar el gatillo y disparar y matar...
Annesinin ölüsü üzerine yemin ediyor, bu dairede hiç dinamit yoktu, diyor.
Jura por la tumba de su madre que aquí nunca ha habido dinamita.
Ölüsü ne işimize yarar?
¿ De qué nos sirve un cadáver?
Birini öldürmek yetmezmiş gibi, ölüsü üzerine bir de hayat mı kurayım?
¿ No es bastante matar a un hombre, sin construir una vida basada en eso?
Ölüsü de canlısı kadar tehlikeli.
Es tan peligroso muerto como vivo.
Ayağa kalk Hydra'nın ölüsü ve kemikleri.
Levantaos, muertos, los caídos de la hidra.
Eğer yapmazsan Alfakent'in ölüsü kadar kayıpsın dmektir.
Si no... estás perdida como la muerte de Alphaville.
Biliyor musun ki, ölüsü, dirisi, her insanoğlu seni lanetliyor?
¿ Sabes que tus parientes, vivos y muertos, te maldicen?
Ne ölüsü?
¿ Qué muerto?
- Eşek ölüsü gibi ağırsın.
eres pesada como el plomo.
- Yerli ölüsü. Ne?
- El indio muerto.
İkramiyesi, bedava yerli ölüsü.
Éste es el indio muerto del anuncio.
Ne vardı? Dün sabah ölüsü bulunmuş.
Bueno, fue encontrado muerto ayer por la mañana.
Gavur ölüsü gibi!
Es como un montón de ladrillos.
Haklısın. İnsan Sorrento dönüşü kedi ölüsü bulmak istemez. Havayı bozar.
Así no se lo encontrarán muerto cuando vuelvan de Sorrento... y se ahorran el mal momento.
Ölüsü hiçbir işimize yaramaz.
No nos sirve muerto.
Görmek istediğim tek güzel şey o çavuşun ölüsü.
Sólo quiero ver la muerte en la cara de ese sargento.
Dirisi 10.000 dolar, ölüsü 5000 dolar.
$ 10000 vivo. $ 5000 muerto.
Unutma şerif, dirisi 10.000 dolar ediyor ölüsü sadece 5.000.
Recuerde, alguacil, él vale $ 10000 vivo y sólo $ 5000 muerto.
Onların ölüsü daha değerliydi.
Muertos eran más valiosos.
Ludmilla'nın ölüsü efendinin ofisinde yatıyor. ... ve Toni arpıyla şarkılarını birbiri ardına çalıyor.
Ludmilla yace muerta en el cuarto del maestro y Toni toca para ella una canción tras otra en su arpa.
Çölde bir yerlerde ölüsü yatıyor olabilir!
¡ Podría estar por ahí... - muerto en el desierto!
Adamın ölüsü bile canımı sıkıyor!
¡ Ya me he disgustado!
Yani bilemiyorum, nasıl olur da başka birisi benim Charlton Heston'ın otobiyografisini okurken aldığımdan daha fazla keyif alabilir veya sabah kalkmaktan ve bütün gece beklemiş soğuk, içinde hamam böceği veya sinek ölüsü olmayan bir bardak kahvenin sabah onu içmemi beklemesinden.
Y no entiendo que alguien pueda divertirse... más de lo que me divierto yo leyendo a Charlton Heston. Y cuando me levanto por la mañana... y veo la taza de café frío desde la noche anterior, y si no se ha caído ninguna cucaracha ni ninguna mosca, soy tan feliz al levantarme y ver el café como me gusta,
Çeltik tarlama bebek ölüsü atmışsınız!
¡ Has sido tú! ¡ Has tirado al niño en mi arrozal!
Komşunun camını kırıp içeri hayvan ölüsü attığın için?
Para romper un cristal de su vecino o tirar un animal muerto dentro. Un gato.
Sarısakalların ölüsü dirisinden daha tehlikelidir.
El Barba Amarilla más peligroso es aquél que está muerto.
Dişlerinle parçalayacaksın ve 1,5 saniye içinde böcek ölüsü gibi olacaksın.
Aplástela entre sus dientes.... Y en un segundo y medio estará como un escarabajo muerto.
Bilinçsiz iyi ama ölüsü daha makbul.
¡ El único problema es que aún me muevo! Inconsciente está bien, pero muerta es mejor, ¿ verdad?
Kimsenin ölüsü para etmez.
Willy, nadie vale nada muerto.
Muhasebecinin ölüsü bir işimize yaramaz.
El contable no nos vale muerto.
Şu anda ölüsü, dirisinden daha değerli.
Porqué vale más muerto que estando vivo
Seninkinin ölüsü ne kadar ediyor?
¿ Cuánto vale su muerte?
Marcy, onun ölüsü bu kadar değerli ise, hiç geceleri uyurken, aklına...
Hey, Marcy, Sabiendo que vale tanto alguna vez, Durante la noche mientras él duerme,