Ürkütücü перевод на испанский
2,573 параллельный перевод
Yok. Hayır, henüz eve çağırmadığım bir kaç ürkütücü yabancı var daha.
No todavía quedan unos pocos extraños espeluznantes que no han entrado en mi casa aún.
- Bu konuşulmaz. Ha ha ha ha ha! - Aslında oldukça ürkütücü.
¡ Innombrable! El es realmente escalofriante
Cadılar Bayramı'nın ürkütücü sesleri.
Los espeluznantes sonidos de Hallow...
Bu çok ürkütücü.
Esto es muy raro.
Biraz ürkütücü.
Es espeluznante.
Pekala, bu biraz ürkütücü.
De acuerdo, esto es raro.
Colin'in kız arkadaşına ürkütücü bir ilgin vardı.
Y tu tuviste esta horripilante fascinación con su novia.
Bu ürkütücü.
Que espeluznante.
Reklam sahte gibi görünüyor ayrıca ürkütücü.
El anuncio parece falso, y espeluznante.
Adını yazmış olması biraz ürkütücü.
Dejar un nombre es un poco espeluznante.
Korku, ürkütücü cinayetler ve grafik odalarla doludur.
Rebosaba miedo, asesinatos, decorados gráficos...
20'lerde kentler ürkütücü, ama şiirsel yerlerdir.
Las ciudades daban miedo en los años 20 pero, a la vez, eran poéticas.
Fransa'da Brezilyalı Alberto Cavalcanti bu ürkütücü deneysel filmi çekti.
También en Francia, el brasileño Alberto Cavalcanti trabajó en esta película experimental.
Riefenstahl yücelikle, günün ötesinde ışıyan muhteşem ve ürkütücü bir şeyle ilgilenmiştir.
A Riefenstahl le interesaba lo sublime, la grandeza y lo temible, que se esconden en la vida cotidiana.
1930'lara, sesli sinemanın ilk on yılına bakarsak yeni film türleri, baş döndürücü ve yaratıcı arkadaşlarımız tanışlarımız, sevgililerimizdir sanki. Ama ürkütücü yabancılar da vardır :
Si pensamos en los años 30, la primera década del cine sonoro, queda claro que los nuevos géneros se convirtieron en el mejor de los casos, en amigos ingeniosos, familiares y seres queridos.
- Çok ürkütücü bu.
- Esto es repulsivo.
Onun ürkütücü bulurdum. Ama değil.
Pensaba que daba miedo, pero no lo da.
Çok ürkütücü. Sen nasılsın, Toby?
Morir sola, eso es muy aterrador.
Bu da bir hayli ürkütücü.
Y eso da miedo.
Manzara ürkütücü ama yine de terapiye gidip destek gruplarına katılabilir.
Si, es un pronóstico desalentador, pero hay grupos de apoyo y terapia.
Belki yeterince ürkütücü değil.
No lo suficientemente escalofriante.
Tamam, bu yeterince ürkütücü.
Muy bien, ése es lo suficientemente escalofriante.
"Tamam, oğlum, orada korkutucu canavarlar olacak ve bazı ürkütücü insanlar, elleriyle sana dokunacak, fakat sen bununla baş etmelisin çünkü sen artık yaklaşık bir buçuk yaşında oldun."
Es como "Está bien, hijo, ahora, saldrán unos monstruos asquerosos y una gente horrible pondrá sus manos sobre ti pero deberías poder manejarlo porque ya tienes como... un año y medio".
İskoç yönetmen Lynne Ramsay'in "Sıçan Avcısı" Bresson gibi ürkütücü bir şekilde, objelere ve fiziki dünyaya bağlıdır.
Y la película del director escocés Lynne Ramsay, Ratcatcher está totalmente ligada a los objetos y el mundo físico...
"Geçen Yıl Marienbad'da" daki bu ürkütücü sahnede bir adam bir kadına bakarken bir şey hatırlar.
En esta escena de El año pasado en Marienbad un hombre recuerda cómo miraba a una mujer.
- Peki. Vaktiniz ve ürkütücü konuşmanız için teşekkür ederim. - Graham Hanım- -
Bueno, gracias por su tiempo y por su asombrosa condescendencia.
Biraz ürkütücü.
Un poco escalofriante.
1965 yapımı ünlü filmi "El", ürkütücü bir sembolik filmdir.
Su famosa obra de 1965, La mano es una de las más simbólicas de la historia del cine.
Trnka'nın filmi ürkütücü bir hayatı anlatır. Çek Miloş Forman ise hayatı gülünç ve saçma bulur.
Si Trnka hablaba de la angustia vital su compatriota Milos Forman veía la vida como algo cómico, absurdo.
Kan kırmızı görüntüler ve sessizlik, boğulma sahnesini ürkütücü kılar.
Con el rojo sangre y la quietud de la imagen el estrangulamiento resulta estremecedor.
sabahtan beri bir sürü ürkütücü şeyler oldu
Después del duelo, pasaron muchas cosas que no les encuentro explicación.
30'lardan itibaren Mısır'da, Arap filmleri çekiliyordu. "Siyahi Kız" ın bu ünlü sahnesinde, oğlan maskeyi çıkarır ve ürkütücü bir şekilde izleyicinin gözlerine bakar. Bu, Afrika'da 60'larda, cesur siyahi uzun metraj filmlerin yolunu açar.
Como hemos visto, se ha hecho cine árabe en Egipto desde los años 30 y este famoso momento de The Black Girl en el que un chico se quita una máscara y mira inquietantemente a los ojos del público fue el valiente inicio en la elaboración de largometrajes hechos por negros en África en los 60.
İnsanoğlunu daha ürkütücü yapmanın yolunu bulmuşlar.
Han encontrado una manera de que el Ser Humano dé aún más miedo.
Biliyorum biraz ürkütücü.
Sé que es espeluznante.
- Vay canına. Burası biraz ürkütücü gözüküyor.
Este lugar es tétrico.
Bu ürkütücü yaşIı pislik, genellikle bir işaret takar, "Öleceksin". "
Ese viejo casi lleva un cartel en el que pone "Vais a Morir".
- Evet. Diğer sirk hayvanları beni biraz ürkütücü buluyor da.
A los otros animales les puedo parecer intimidante.
Kocaman ve bir o kadar ürkütücü...
Tan grande como la vida y dos veces más aterradora...
Evet. Görünüşe göre oldukça ürkütücü şeylerle ilgileniyormuş.
Parece que andaba metido en cosas muy raras.
Çok ürkütücü.
Bastante macabro, en verdad.
- O da neydi böyle? - Üstelik ürkütücü.
Qué demonios fué eso?
Çok ürkütücü.
Esto es aterrador.
Bu büyüleyici, mucizevi, dehşetli ve ürkütücü bir şey.
Es algo mágico, milagroso, horrible, temible.
Deniz bayağı ürkütücü görünüyor.
La costa da miedo.
Ama hadi Drakula 1 ve 2, onlar ürkütücü.
Pero vamos... Drácula uno y dos, son escalofriantes.
Hiç de ürkütücü değil.
No es temible en absoluto.
Korkunç ve ürkütücü... -... aynı zamanda.
Eso es horrible y aterrador a la vez.
Burası gerçekten ürkütücü olmaya başlıyor.
Este lugar realmente comienza a espantarme.
Payaların, yaşam alanına, ürkütücü topraklarına doğru, kanoyla yol alıyoruz.
Me dirijo en una canoa hecha con cañas, a lo largo del río en el territorio de los Payas.
- Gittikçe ürkütücü olmaya başlıyorsun.
piel más suave que he visto.
Jang Jun Ha'nın yüzü de biraz ürkütücü.
Llévensela ahora.