Aberdeen перевод на французский
116 параллельный перевод
Üç mil hızda günde bir saat, ikiyüz bir gündür yoldayız. Plymouth ile Aberdeen arası mesafe kadar diyebilirim.
À faire les cent pas une heure par jour à trois nœuds depuis 201 jours, environ la distance entre Plymouth et Aberdeen.
Ben şimdi gidiyorum. Parazit makinesi projesi için Aberdeen'e.
Je pars seul pour Aberdeen, surveiller les travaux.
Kaptan, Aberdeenli bir bar müdaviminin alkış tutmasını öğrenmesine gerek yok.
Un gars d'Aberdeen n'a pas besoin qu'on lui dise comment applaudir.
Sanırım kimseler size o harika Aberdeen sislerinden bahsetmedi.
Je doute qu'on vous ait déjà conté la beauté du brouillard d'Aberdeen.
Eşim Maureen, sıfır sıfır berabere biten Aberdeen - Raith Rovers maçında bir şişe Bell viskiyle kaçtı.
Ma femme Maureen est partie avec une bouteille de whisky durant le match entre Aberdeen et Raith Rovers, qui s'est terminé par égalité sans but.
Pozisyon duyarlılığı Aberdeen defansında baskı oluşmasını önledi.
Son sens du placement a permis à la défense d'Aberdeen de ne pas craquer.
Arkansas, Colorado, Seattle, Washington Los Angeles, Aberdeeen, Washington'lular.
Ils sont de Washington, Seattle, de l'Arkansas, du Colorado, de Los Angeles, d'Aberdeen, de Washington.
Aberdeen'den gelen Flying Scotsman gece treni ikinci perona yanaşmak üzeredir.
Quai numéro 2, le Flying Scotsman entre en gare.
Evet, Knox Petrolleri, Aberdeen.
Knox Oil and Gas, Aberdeen.
Aberdeen'de tanışmıştık.
Danny. On s'est vus à Aberdeen.
Bu konuda Aberdeen Laboratuarı'nda çoktan veri toplamış durumdayız.
Aberdeen a déjà des éléments.
Helikopteri al, Aberdeen'e git ve oradan da Houston'a uç.
Prenez l'hélico, allez à Aberdeen et rentrez à Houston.
Ayrıldıktan hemen sonra, Bayan St. Clair Aberdeen Shipping Şirketi'ne hatrı sayılır değerde bir paket geldiğine dair. bir telgraf almış.
Peu après son départ, Mme St Clair a reçu un télégramme lui annonçant qu'un paquet de grande valeur était arrivé pour elle aux bureaux de la compagnie postale d'Aberdeen.
Sen, Aberdeen balıkçıları arasında saygıdeğer bir ticarethanesi olan baldırı çıplak bir çiroz tüccarısın.
Tu es V.R.P en harengs fumés pour un grossiste d'Aberdeen.
Lord Melchett, belki Aberdeen sokaklarında beni çırılçıplak kamçılamak da ister?
Et Melchett aimerait-il me fouetter à cul nu à travers les rues d'Aberdeen?
Sorun bakalım, kiminle tanışmayı tercih ederlermiş, Filo Komutanı Flashheart'la mı, yoksa, Aberdeen'deki umumi helaları temizleyen adamla mı, veyahut, hep hayran oldukları Wee Jock Poo-Pong Mcplop'la mı?
Demandez s'ils préféreraient connaître le colonel Flasheart ou le type qui nettoie les pissotières d'Aberdeen, et ils choisiront tous le vieux Jock Kalciff McPuant.
Washington D.C.'ye gidecek 179 numaralı tren... Newark, menlo Park, Trenton, Philadelphia, Aberdeen ve Baltimore'a da uğrayacaktır.
Le train No 179 à destination de Washington D.C., desservira les gares de Newark, Menlo Park, Philadelphie, Aberdeen et Baltimore.
Kasabadaki her evin köşe taşı Edinburg'dan, Glasgov'dan, Aberdeen'den getirildi.
Les pierres de tous les bâtiments de la ville viennent d'Edimbourg, de Glasgow, d'Aberdeen.
Bir aydan kısa sürede, Aberdeen'de dört kadın kaybolmuş.
Quatre femmes d'Aberdeen ont disparu en un mois.
Aberdeen'deki kurbanların her biri yerel gazetede kişisel ilan vermişler.
Les victimes d'Aberdeen avaient répondu à des petites annonces.
Çünkü, internet hesabını Aberdeen'daki kurbanlardan birinin kredi kartı ile açtırmış.
II a ouvert son compte avec la carte d'une des victimes.
İddiaya girerim ki Aberdeen'deki kurbanları da kontrol edersen tamamen aynı bulgularla karşılaşacaksın.
Les victimes d'Aberdeen donneraient le même résultat.
Lort Aberdeen haklıydı.
Lord Aberdeen avait raison.
Hatırlıyor musun ne güzel eğlenirdik? Sen olmadan...
On a bastonné ces enculés d'Aberdeen.
İmkansız! Aberdeen en iyisi!
Aberdeen se laissera pas faire.
İçimden bir ses senin Aberdeen Strangler'a tıpatıp benzediğini söylüyor.
Vous savez que vous ressemblez à l'étrangleur d'Edimgbourg en Ecosse? J'ai rien dit.
Eğer iş arıyorsan, Aberdeen'i dene.
Si tu cherches du boulot, va à Aberdeen.
Aberdeen, Maryland'den John Barrett. Virginia Richmond'dan Robert Gordon.
John Barrett d'Aberdeen, dans le Maryland, et Robert Gordon, de Richmond, en Virginie.
Aberdeen'deki silahtar okulunda Grimm'le çalışıyordunuz değil mi?
Vous avez été placé avec Grimm à l'école d'armurier d'Aberdeen. - Exact?
Yüzbaşı Dean Westfall da Pensacola'daymış ama iki aydır Marylan'deki Aberdeen Tecrübe Sahası'nda geçici görevdeymiş. - Tecrübe Sahası mı?
Aussi de Pensacola, mais en stage ces deux derniers mois au centre d'essais d'Aberdeen, Maryland.
Aberdeen'deki sistemlerde parmak ve avuç izi kullanılmıyor.
Aucun système de sécurité ne fonctionne ainsi à Aberdeen.
Ben dönene kadar Westfall'un Aberdeen'de ne iş yaptığını bulun.
Je veux savoir ce que faisait Westfall à Aberdeen à mon retour.
Westfall'un Aberdeen'de ne yaptığını hala öğrenmedik mi?
On sait ce que faisait Westfall à Aberdeen?
Aberdeen'de sadece kayıtlıymış.
Il était juste rattaché à Aberdeen.
Gecenin bu saatinde Paris'e nasıl ulaşacağım? Aberdeen'deki havaalanı kapanmak üzere.
Comment puis-je aller à Paris autrement à cette heure de la nuit?
- Aberdeen'di!
- Aberdeen.
Öyleyse sormama izin verin. Aberdeen'e giden bir tren varken Majesteleri neden karayoluyla seyahat ediyor?
Mais, puis-je vous demander pourquoi votre Majesté voyage par la route, alors qu'il y a un train pour Aberdeen?
Gerçekten içimi rahatlatmak istiyorsan, seni, Aberdeen istasyonuna götürüp... kuzeye giden bir trene koymama izin ver.
Si vous voulez vraiment me rassurer, vous me laisserez vous conduire à la gare d'Aberdeen et vous mettre dans un train vers le nord.
Aberdeen'de pek çok bar grubuyla çalmış ve müzik konusunda, kesinlikle hayatımdaki en yardımsever insandır.
C'était une sorte de musiciennes inspirées... elle jouait dans divers groupes et dans les bars d'Aberdeen... C'est définitivement la personne qui m'as le plus aidé dans ma vie. ... En rapport avec la musique...
Gençliğimde, Aberdeen'i Amerika'daki herhangi bir şehirmiş gibi düşünmemle nasıl bir yabancılaşma hissederdim?
Ce que je devais ressentir, quand j'étais adolescent (? )... Car je pensais que aberdeen était une ville comme les autres dans les U.S.A
Aberdeen'de, onlar ortalama inekti.
Vous savez a Aberdeen...
Annem ve esrarla ilgili hatırladığım başka bir anım ise şudur : Masanın üstünde sekiz tane'Aberdeen Hard Buds'ım vardı, Myer ve bir kaç arkadaşla parti veriyorduk.
La seule autre fois dont je me rappelle que j'ai fumé avec ma mère c'était quand j'avais ma plantation de'Hard Aberdeen Buds'on était sur la table et on s'est assis avec Mike et quelques amis et on buvait et on jouait a ce jeu avec la marijuana vous savez avec un "bong", on tirait des douilles et elle arrivait, vraiment bourrée and odious...
Aberdeen'den Montesano'ya giderken, bir gezimde Montesano, Aberdeen'den 30 km falan uzaklıkta daha küçük bir şehirdir.
Quand j'ai bougé d'Aberdeen à Montesano qui est à environ à 30 km d'Aberdeen c'est un petit village
Daha anlaşılır konuşuyor olduğunu ve ortalama Rock'n Roll'dan daha gerçekçi olduğunu hissettim.
J'avais l'impréssion que... qu'ils "parlaient" c'était bien plus clair que les musiques et le rock qui passait a Aberdeen
Creedence Clearwater grubu vardı. Krist'in Aberdeen'deki evinde doğaçlama çaldık, evi büyüktü.
Nous avons fait des reprises de Creedence Clearwater Revival on a jammé chez Krist a Aberdeen c'était une très grande maison!
Çünkü ben Punk-rock dinleyen birinin Aberdeen hayal versiyonunu yaşıyordum sadece.
Parceque je vivais à la façon d'un Punk Rocker! Version Aberdeen.
Aberdeen'de kendi küçük sanat dünyası hayalimde yaşadım ve kendimi Olympia'da da gözlerden uzak tuttum.
Je vivais dans mon propre monde d'art imaginaire a Aberdeen et je fesais la meme chose à Olympia.
Lenore Simpkins. 18'inci Cadde, Aberdeen kavşağında bulunmuş.
Lenore Simpkins, trouvée par terre dans la rue sur la 8ème et Aberdeen.
Şimdi Aberdeen'e gitmenin bir faydası yok.
1,3 livre meilleur marché que notre ligne profilée.
Hastane biraz yol dışında ama. Aberdeen'de.
à Aberdeen.
Aberdeen'den gelen Rock dinleyen kişiymişim gibi küçümseyici hissettirdi.
Degrading be seen as a guy Aberdeen that played rock and that he did not know even the'wipers'.