Ahlaki перевод на французский
1,558 параллельный перевод
Bu yüzden, ahlaki olarak Davadan çekiliyorum ve istifa ediyorum
Pour des raisons d'éthique, je me dois de démissionner.
Hangisinin daha ahlaki olduğuna karar verecek olan sen değilsin.
Ce n'est pas à toi de juger ce qui est le plus éthique.
Ahlaki değerlere önem veren bir doktor olmadığını söylemek zorundayım, ama üzerinde çalıştığı davalar çok ilginç.
je vous met en garde sur certaine thèses mais les cas étudiés sont fascinants.
Verdiğim kararın, ahlaki olarak tartışmaya açık olduğunu çok iyi biliyorum.
Nul n'est plus au fait que moi de l'ambiguïté de ma décision.
Aynı ahlaki değerleri taşıyoruz sanmıştım.
Je croyais qu'on avait les mêmes valeurs.
Sana bir ahlaki soru. Bir ebeveyn öğretmeni bir şeyler içmeye götürebilir mi?
Un parent peut-il inviter une prof à prendre un verre?
Michael, oğluna doğruyu söylemesini gerektiren ahlaki bir sorumluluğu olduğunu biliyordu.
Le sens de l'éthique de Michael le poussait à dire la vérité à son fils.
Eğer bu suçtan hüküm giyerse sözleşmesinin ahlaki ilkeler maddesini ihlal etmiş olacak. CEO'luktan alınacak. Bizi tutan da o olduğu için en büyük müşterimizi kaybetme tehlikesindeyiz.
Si elle est reconnue coupable de ce crime elle violera la clause morale de son contrat elle sera virée de la présidence, et comme c'est elle qui nous a engagés nous risquons de perdre notre plus gros client
Benim ahlaki değerlerim var, tamam mı?
Ses enfants étaient à l'intérieur.
Bir de ahlaki şart koymuşlar : 21 yaşına kadar ayık kalabilirsen Breakwater Adası'nı alacakmışsın.
Une clause morale dit que si vous restez clean et sobre jusqu'à 21 ans, vous aurez ça. Breakwater Key.
Ahlaki şart maddesi bu adama gerçekten de lazımmış.
Il a besoin d'une clause morale.
Ahlaki yönden utanılacak bir şey yapmıyoruz.
On n'a vraiment pas à avoir honte.
Ama burası Amerika. Burada biz iğrenç ahlaki ve askeri maceramız için özür dilemeyerek başka ülkelerin kültürlerinin ırzına geçeriz. - Unutmuşum.
Mais ici, c'est les USA, où on corrompt sans aucune honte la culture des autres pays dans une quête de suprématie morale et militaire
Bu ahlaki bir mesele değil. İyi çocukların içinde Tanrı korkusu vardır.
Ce n'est pas qu'ils obéissent à une morale, ils craignent par-dessus tout Dieu.
Çok ahlaki.
Très moral.
- Evet. Tatsız bir adam ve hiçbir ahlaki değeri yok.
C'est un homme importun qui n'a aucun principe.
Bu sadece basit bir kötü kader, bu sanat şovunun yaptığı şekilde gündemi desteklemek için ve sonra ahlaki davranışlar için hiçbir sorumluluk olmamasını talep etmek te bunu cesaretlendiriyor.
- Tu n'es pas la seule! Dana a fait une nuit blanche. J'ai hâte d'entendre ça!
Ayrıca odanın, herhangi bir ahlaki değeri sorgulamayan garip, güzel kadınlarla... dolu olduğunu görüyorum.
Je vois aussi la pièce remplie de filles étranges et belles... l'idéal serait des filles de petite vertu.
Bu benim ahlaki sorumluluğum.
C'est mon devoir moral.
Artık ahlaki açıdan gözümde pek bir değer taşımıyorsun anne.
Tu n'es plus la garante de la morale, maman.
Ahlaki suçtan yargılanmış ve kamu hizmeti cezası almış.
Accusé d'obscénité en public. A plaidé coupable - et a fait du TIG.
Burnumuzu ahlaki üstünlüğüne sürtme. Bu üstünlük değil, ahlaklılık.
Vous vous trouvez supérieure.
Ahlaki kodu biraz aşıyor ama eğer başarılı olursan, büyük bir iş anlamına gelir.
Ça respecte pas vraiment le code moral mais je suppose que si tu arrives à tes fins, ça peut rapporter gros.
Ahlaki zulmünü alkışlıyorum ama bu kağıtlar suçlamalarını onaylamıyor, oğlum.
J'applaudis ta conception de l'atteinte à la morale mais ces papiers ne viennent pas confirmer la moindre de tes accusations.
Bazen onlara yardım etmek için ahlaki çizgiyi biraz geçebilirsin.
Il faut parfois transgresser la morale pour venir en aide à quelqu'un.
Oğlum, hayatta bazı seçimler yapacaksın, ahlaki seçimler o ve ben asla yapmak zorunda kalmayacağız.
Dans ta vie, tu seras amené à faire des choix moraux, des choix qu'on a jamais eu à faire.
Bizler "hayvanlara ahlaki davranış grubu" üyeleriyiz!
Nous militons pour le droit au respect des animaux.
Bu ahlaki hilakarlık.
C'est une morale plutôt douteuse.
Ahlaki değerleri savunana da bakın. Bay "Eli Uzun Mağaza Canavarı."
"Alan les Doigts de Fée" nous montre la voie.
Bu aptalca, televizyondaki şiddet gençlerin ahlaki değerlerini yıkıyor.
C'est dément. La violence à la télé détruit les valeurs morales des ados.
O bir oğlan, 13 yaşında, ve ahlaki disipline ihtiyacı var.
C'est un jeune de treize ans, il a besoin de discipline morale.
Ahlaki disiplin... bunu veriyoruz zaten.
La discipline morale? On lui a pourtant appris.
Ahlaki-ikilem zamanı.
Dilemme moral.
Bunun yerine, isimsiz, kim olduğu belirsiz politikacılar, ahlaki çoğunluğun sözde koruyucuları, neyin doğru ve yanlış olduğuna karar veriyor.
Des politicards anonymes, sans visage, soi-disant défenseurs de la morale, décident de ce qui est bien ou mal.
Eğer bir canlı acı çekiyorsa, bu acıyı dikkate almayı reddedecek ahlaki bir açıklama olamaz.
Si un être souffre, il n'est pas moralement justifiable de refuser de prendre en compte cette souffrance.
İnsanlık ailesinde, saygı ahlaki zorunluluk olmasına rağmen
Bien qu'entre humains, nous reconnaissions le principe du respect :
( her insan bir kimsedir, bir "şey" değil ), bir güç dengesizliği olduğunda ahlaki saygısızlıklar görebiliyoruz. Güçlü olanın güçsüz olana sanki bir "şey" miş gibi davranması gibi.
un être humain est une personne, non une chose, un traitement moralement irrespectueux a lieu lorsque ceux qui détiennent le pouvoir traitent les plus faibles comme de simples objets.
Onlar da bunu ahlaki bir mesele yaptı. Buna mecburdular.
Ils ont tourné ça en une question de valeurs morales.
Psikolojik ve ahlaki değerleri gözardı etmek, itaat etmek, hepsi gereklidir.
L'amoralité psychotique. L'obéissance aveugle. Tout ça est requis.
Hayır hayır, etik ve ahlaki yönden savunulabilir şirketlere yatırım yapmaktan ibaret.
Non, il s'agit... d'investir dans des sociétés moralement défendables.
Ama ahlaki sebeplerden değil.
Pas pour des raisons morales :
Ahlaki mecburiyete göre, doğru şeyi yapmadık.
D'un point de vue éthique, on a eu tort.
İyi ve kötü gibi ahlaki kavramlar bizi bağlamıyor.
On ne s'encombre pas de concepts moraux sur le bien et le mal.
Vatikan beni ahlaki sorunlarla uğraşmam için gönderdi.
Je viens régler certains problèmes moraux.
Eğer o Tanrı'nın adamıysa, bence ahlaki değerleri yüzünden daha çok kanunları çiğnedi. Bana kalsaydı itiraf anlaşması bile olmazdı.
En tant que prêtre, il est encore plus soumis aux lois sur la conduite morale.
İnsan doğruyla yanlışa ahlaki meseleler olarak mı bakmalı?
Doit-on voir le bien et le mal comme des questions éthiques?
Ahlakî ve etnik açıdan yanlış bir şey bu.
C'est mal moralement et ethniquement.
Siz eşcinsellerin ahlaki olarak çökük olduğunu kabul ediyor musunuz?
Laisse-moi te dire un truc, Jenny :
İlericiyiz ve suçlanmaktan ahlaki açıdan iflas ediyoruz.
Cette salope m'a raccroché au nez!
Buna ahlaki sorumluluk denir.
Je te l'ai dit, je suis partante.
- Hangi ahlaki sorunlar Piskopos?
Quelle sorte de problèmes moraux?