Akıyor перевод на французский
2,356 параллельный перевод
Zaman hızla akıyor.
C'est une horloge. L'instant fatidique approche.
Hakim medya ve hükümet bunu kimse tahmin edemezdi dedikleri zaman, ağızlarından yalanlar akıyor.
Quand les grands médias et le gouvernement racontent que personne n'aurait pû prévoir ça, ils mentent comme des arracheurs de dents.
Çünkü her yerimden cazibe akıyor.
Parce que je suis charismatique.
Derslerin duyulmaya başlandı bedava alkolsüz biralar oluk gibi akıyor.
Tes cours commencent à s'améliorer. Les bières gratuites coulent à flots.
Haftalardır burnu akıyor. Grip ilacı verdim ama geçmedi.
Il a le nez qui coule depuis des semaines.
Bu da Elliot, iki yaşında. Burnu akıyor ve ateşi var gibi.
Elliot a le nez qui coule et un peu de fièvre.
Evet, doğal gaz yine akıyor.
Le gaz afflue à nouveau.
Suyumuz akıyor.
Il y a l'eau courante.
Şimdi Tom'un her yerinden üzüntü akıyor.
Maintenant, la tristesse se déverse de Tom.
Alan, sana nasıl söylesem bilemiyorum kâküllerin yüzünden akıyor.
Je sais pas comment te le dire, mais... ta frange dégouline sur ton visage.
Öğretmenleriniz bunları size söyleyemiyor çünkü korkuyorlar. Korkmalılar çünkü bu okul binasının her köşesinden korku akıyor.
Les profs n'avoueront pas qu'ils ont peur, à raison, puisque l'armature de cette école s'effondre.
Şuna bak, teleprompter hâlâ akıyor.
Oh, regarde, le prompteur continue.
- Her yere sıvı akıyor.
- Le liquide coule.
Kum, muhabbetin kalitesine göre akıyor.
Le sable tombe en fonction de la qualité de la discussion.
Gözlerinden sevecenlik akıyor, değil mi?
Je sens comme une certaine tendresse dans tes yeux, n'est ce pas?
Ama zaman boşa akıyor.
On perd du temps.
Sürekli akıyor, bir türlü halledemedim.
Ce truc n'a jamais cessé de fuir.
" Sular halen akıyor derinlerden.
" Il faut se méfier de l'eau qui dort.
Su sessizce akıyor.
L'eau coule sans un bruit.
Baba, kanım akıyor!
Je perds mon sang!
Zaman da akıyor.
J'ai la batterie et un planning serré.
Damarlarında Kusanagi kanı akıyor.
Tu as du sang Kusanagi dans les veines.
Şunlara bir bakın yüzlerinden mutluluk akıyor.
Regardez-les qui l'agrippent avec passion.
- Suyumuz hala akıyor.
Nous avons encore l'eau courante.
Kanın akıyor.
- Henry. Tu es blessé.
Denver akıyor hacı bu aralar.
Denver, c'est le top.
Dere yaklaşık 9 km Watson'a kadar akıyor.
Le ruisseau s'arrête à 10 km, à Watson.
O beni duyuyor, bu yüzden akıyor gözyaşlarım.
Il m'entend, et j'en pleure.
Buradaki insanlar bizim akıl hocalarımız olsaydı kurtuluş savaşımız on yıl geç olurdu..... çünkü Stanley Washington şekerleme yapıyor..
Si ces gens avaient été nos pères fondateurs, la guerre d'indépendance aurait eu lieu dix ans plus tard, parce que Stanley Washington faisait la sieste,
Elektrik akımı sızıyor.
- Quoi? - Il va sauter.
Akıl kulağımı kullanıyorum ve benim müziğimmiş gibi numara yapıyor.
J'utilise mon 3e œil pour faire comme si c'était la mienne.
Bana St. Claire'i hatırlatıyor. Kaldığım akıl hastanesini.
Elle me rappelle Ste-Claire, l'hôpital psychiatrique où j'ai vécu.
Sistemi sinir vericilerini etkileyen hormonların akınında. Psikoaktif kimyasalların yolunu açıyor, değil mi?
Son organisme est plein d'hormones affectant ses neurotransmetteurs et ouvrant la voie à l'action de produits psychotropes.
Zaman su gibi akıp geçiyor ve ve yeni erkeklerle tanışmak zorlaşıyor.
- Elle ne va pas en rajeunissant, et c'est vraiment dur de rencontrer des hommes dans cette ville.
Sıcak hava akımları ile yükselirken kemiği de vücuduna paralel bir şekilde tutarak hava direncini azaltıyor ve kısa sürede ideal yüksekliğe ulaşıyorlar.
Porté par une colonne d'air chaud, et en ayant pris soin de positionner l'os parallèlement a son corps pour réduire la résistance de l'air, il atteint bientôt l'altitude voulue.
Deniz tabanına çöker çökmez enkaz okyanus akıntıları ile taşınan planktonların istilasına maruz kalıyor.
Dès l'instant où elle s'échoue au fond, l'épave est attaquée par un envahisseur : le plancton, transporté par les courants marins.
Sürü, okyanustaki soğuk su akıntısıyla sığ bölgeye sürüklendi ve bu köpek balıklarına bir fırsat yaratıyor.
Un courant océanique froid a entraîné le banc dans ces eaux peu profondes. Une aubaine pour les requins.
Krallar ipek otu bitkisini arıyor ama akıllarında tozlaşmadan başka bir şey var.
Les monarques raffolent des asclépiades, mais la pollinisation n'est pas leur objectif.
Damlacıklar ağacın gövdesi boyunca akıp oradan da köklerine ulaşıyor.
Les gouttes découlent vers le centre du tronc et descendent jusqu'aux racines.
Muhtemelen soğuk su tankı akıtıyor.
Le réservoir à liquide de refroidissement a dû rompre.
17 yaşında 188 boyunda, akıcı bir Fransızcası var piyano çalıyor, yüzmede şampiyonlukları var ve fütürist vurmalı şiirler yazıyor.
Il a 17 ans 1m88, parle couramment le français joue du piano, est un champion de natation Et écrit de la poésie futuriste percutante.
- Sular akıyor.
Oh, l'eau fonctionne.
Bu, güzel, akıllı ve mükemmel olmandan kaynaklanmıyor.
Et c'est pas parce que t'es superbe, brillante et merveilleuse.
Gündüz trafik akışını etkilememek için Montmartre civarında gece inşaat çalışması yapılıyor.
On fait des travaux de nuit à Montmartre pour ne pas perturber la circulation de jour.
Magi'ye gelen veri akışı artık yanlızca Matsushiro'dan gelenlere kalıyor.
Backup de Magi demandé à Matsuhiro.
Peki o sustuğunda kimden akıl alıyor?
Et sinon, qui écoute-t-elle? Sa mère allemande.
Ödül, "Finalde Baba Katili Akımı" na saygınlık kazandırıyor.
Ce Prix est un honneur pour le Mouvement des Parricides.
Akılda kalıyor, hoşuma gitti.
C'est percutant. Ça me plaît.
Bugün plajda yaşlı bir adamla tanıştım, akıntıları iyi tanıyor.
Aujourd'hui, à la plage, j'ai rencontré un vieux qui connaît les courants.
Akıllı, hırslı, kendini işe adıyor.
Vive, ambitieuse, très dévouée.
Banka sermayesini sana akıtıyor resmen, farkında mısın Gru?
Avez-vous une idée du capital que cette banque a investi en vous, Gru?