Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → французский / [ A ] / Allure

Allure перевод на французский

1,485 параллельный перевод
Junior'ın bu hâle soktuğu tek kişi benim sanıyordum.
Je suis pas le seul à qui Junior donne cette allure.
Ve yürü, yürü. Hızlı, hızlı, hızlı.
Et on avance, on avance, à toute allure, allure, allure.
Normal boyda, normal görünüşlü bir adammış.
Allure et stature moyennes.
Alelade bir köylü gibi göründüğüne aldanmayın.
Ne vous fiez pas à son allure de paysan.
Nasıl yürüyeceğimize zayıflar karar verecek.
Laisser les faibles dicter l'allure.
- Tempoyu hızlandıracağım.
Je force l'allure.
Ve eğer işler gözüktüğü gibi gitmezse onların benim istediğim doğrultuda yönlendirilmelerini sağlayacaksın.
Si les choses ont une autre allure... veille à ce que ça aille comme je le veux.
Bize öyle bakamazsın.
Tu n'as pas notre allure
- Sesimizi duy. Öyle bakma bize.
- Sobre dans no sens tu n'as pas notre allure
- Niçin? O çok güzel. - Sorun onda değil.
- Elle a de l'allure!
Bazen tipimin sadece aşağılıklara çekici geldiğini düşünüyorum.
Il doit y avoir quelque chose dans mon allure qui attire les trou ducs.
Çok görkemli bir görüntüsü var.
- BEAUCOUP D'ALLURE, CE CAPITAINE.
- Yaptığını görüyor musun?
- Tu as vu son allure?
- iyi görünüyor.
Belle allure
- Yürüyüş şekline ve hareketlerine bakıyorlar. Hareketleri ufak açılarda görmek önemlidir.
C'est important pour voir l'allure et les mouvements sous tous les angles.
Bir cocugu vurmaktan neden keyif alayim? Hizla hastaneye goturmek icin mi?
pourquoi je m'amuserais à tirer sur un mec pour l'emmener ensuite à toute allure à l'hôpital?
Guney Afrkali serseriler... tuhaf yuruyen bir homoseksuel...
Des routards sud-africains... Un homosexuel à l'allure bizarre...
Çok iyi!
Quelle allure!
Hem Millet'nin naçizane Toplayıcılar'ını hem de Breton'nun Toplayıcı tablosunu içeriyordu.
Il combinait les humbles gestes des glaneuses de Millet.. .. et la fière allure de la glaneuse de Breton.
Kalemiz ve atlarımız güçlü.
Dans la steppe infinie, bétail et chevaux ont belle allure
Eski numaralarına döndüğün anda ilk kurbanını kokladığın anda, hazır çorba karışımından hiçbir farkın kalmayacak.
Dès que tu recommenceras tes vieux tours, avant d'avoir flairé une victime, tu auras l'allure de... Voyons... De poudre de soupe instantanée.
Bu gidişle düşmanları kapatacak yerimiz kalmayacak.
A cette allure, on n'aura nulle part où les enfermer.
Biz Barone'lar oldukça iyi arınıyoruz, değil mi?
Nous, les Barone, on a de l'allure, hein?
Hoş görünüyorsun. Çok hoş.
Tu as vraiment belle allure.
Sen de hoş görünüyorsun.
Toi aussi, tu as belle allure.
Bomba giysileri seni yalnızca daha yakışıklı bir ceset yapar.
Les tenues anti-bombe améliorent l'allure du cadavre.
Yürüyüşü var, sohbeti var, Dövmesi var.
Il a de l'allure, de la tchatche... et un tatouage.
Bence orada gayet başarılıydın.
Tu avais très fière allure.
- Harika görünüyorsun Rick.
- Quelle allure, Rick!
İnatçı B'Elanna Torres ve genç Harry Kim Delta Flyer ile hazineleri aramak için Voyager'dan hızla uzaklaşırlar.
L'impétueuse B'Elanna Torres et le jeune Harry Kim s'envolent à toute allure à bord du Delta Flyer en quête de leurs trésors.
Asansör hızla ve hızla düşmeye başlar...
L'ascenseur s'est alors mis à descendre à toute allure.
Tamam, bu söyleyeceğim söz sizin anlayabileceğiniz birşey değil ama, bu olayda gidebileceğim kadar yol gittim ve izninizle, şimdi yere yıkılacağım.
Je sais qu'il est peu probable que tu comprennes ce que je dis, mais je crois que je suis allé aussi loin que je pouvais à cette allure, donc, avec ta permission, je vais m'effondrer maintenant.
Aklını mı kaçırdın sen be kadın?
Femme, as-tu perdu la raison en même temps que ton allure?
Baksana Kitty. Üzerinde ne kadar güzel görünüyorum.
Vise un peu l'allure que j'ai là-dessus.
- Üç dakika daha ilerde olabilir!
- A 3 minutes, à cette allure!
İyi gidiyor Jimmy. Hızını koru.
Maintiens l'allure.
Stil ve sac!
L'allure, la coupe de cheveux.
- İyi görünüyor.
- Quelle allure!
- İyi görünüyorum.
- J'ai de l'allure.
Ama saldırılar... kişisel olursa, ve Gary Winston'ın internet sayfasında karısı... porno yıldızı gibi gösterilirse.
Mais quand ça prend une allure personnelle, "Les sites web sataniques de Gary Winston... qui numérisent le visage de ma femme... à des fins pornographiques..."
Çok iyi görünüyorum.
J'ai fière allure.
Filmde bunu yapamazsın, çünkü belirli bir bardaki belirli bir adamı belirli bir cüceyi kullanıyorsun... -... belirli bir boyda belli bir görünüşte, değil mi?
Au cinéma, tu n'as pas ça parce que tu filmes un gars particulier... dans un bar particulier avec un nain particulier... d'une taille particulière, qui a une certaine allure, pas vrai?
Şahitlerin ifadesine göre, kurban son sürat asansörden fırlayıp bir pencereye çarpmış, 86 kat düşerek hayatını kaybetmiş.
La victime a surgi de l'ascenseur à toute allure et a traversé une baie vitrée, tombant du 86e étage.
Bu görüntüsüyle sana epey keyif verdiği belli.
Je parie qu'elle peut t'en donner pas mal, si j'en juge par son allure.
Ben yetişmeye çalışıyordum.
J'essayais de suivre l'allure.
Harika görünüyorsun.
Vous avez fière allure.
Bu rakamlar çok daha iyi duruyor.
Ces chiffres ont plus d'allure.
Yoksa sen ve Bear bunu için mi yaratıldınız?
Vous et Bear en avez l'allure.
- Nasıl görünüyor abla?
Quelle allure il a?
Onlar mı?
Tu as vu leur allure?
Hoş görünüyorsun!
Tu as belle allure.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]