Arés перевод на французский
625 параллельный перевод
Ama çok değil, yarım dönüm.
Mais vingt ares, c'est peu.
Oregon'da bir dönüme kaç elma ağacı düşüyor biliyor musun?
Combien y a-t-il de pommiers dans 40 ares?
Jüpiter ve Ares.
Jupiter et Mars.
Dunny-on-the-Wold'beş para etmez'bir yer. Suffolk Bataklıklarında, üzerinde bomboş bir hükümet konağı olan, çeyrek dönümlük cıvık bir bataklık.
Dunny-on-the-Wold est un canton à trois sous... quelques ares de gadoue dans les marais du Suffolk avec une mairie abandonnée.
Ares memnun olacak.
Arès sera content.
Ares'in kudreti altında savaşma onuru ancak en güçlü savaşçıya verilir.
L'honneur de garder les chevaux d'Arès revient au meilleur guerrier.
Peki şimdi, Ares için değerlimiyim?
Alors, suis-je digne d'Arès maintenant?
Ares'i gururlandır, tamam mı?
Rends Arès fier, hein?
Ares yüzüne güldü.
Arès t'a souri.
Ares'in üzerine yemin et.
Jure-le, sur la tête d'Arès.
Savaş tanrısı Ares'in üzerine yemin ederim ki, günbatımına kadar vadiyi terkedeceğim.
Je jure sur la tête d'Arès, le dieu de la guerre, que j'aurai quitté la vallée avant le crépuscule.
Ares, savaş tanrısı.
- Arès, le dieu de la guerre.
Ares.
Arès.
Ben Ares'im, savaş tanrısı.
Je suis Arès, le dieu de la guerre.
Evet, Ares'i duymuş muydun önceden?
Tu as déjà entendu parler d'Arès?
- Ares mi?
- Arès ou Zeus?
Ve bende Ares'in soğuk olduğunu düşünüyordum.
Moi qui croyais Arès cruel.
- Bu Ares'in en sevdiği çatışma türü.
Le conflit préféré d'Arès.
- Ares'in gücü ve Hermes'in ( Tanrılar'ın habercisi ) hızıyla dövüştü.
Elle avait la force d'Arès et la rapidité d'Hermès. Xena!
İşçilerinin meyvelerinin tadını çıkarıyor musun, General Kirilus? - Ares.
Tu profites du fruit de tes efforts, général Kirilus?
Selamlar sana, Ares.
Gloire à toi, Arès.
Uğradığına sevindim, Ares.
Content que tu sois là, Arès.
Lord Ares... siz haklıydınız.
Seigneur Arès! Tu avais raison.
Ares'in şanı için savaşta bir orduya liderlik etmek.
Mener une armée à la bataille pour la gloire d'Arès.
- Benden vazgeç, Ares.
Oublie-moi, Arès.
Kenara çekil Ares.
Dégage, Arès!
Fateler ( Kader Tanrıçaları ) değil. Ares değil. Yediğim birşey değil.
Ni le destin, ni Arès, ni ce que j'ai mangé.
Ares, bu tapınma hakkında konuşmak zorundayız.
Arès, il faut parler de ce culte.
Ares.
Arès!
Klasik... ama satıcı adamı oynama, Ares.
Oui! Mais trêve de boniments.
Ares'e karşı gideceğiz.
On va se battre contre Arès.
Ares... bizim Ares'e karşı gitmemizi istiyor.
Pour Arès. Elle veut qu'on se batte contre lui.
Ares sırrı çaldı ve Agathon adındaki bir savaş lorduna verdi. İşte bu bizim karşısına çıkacağımız şey.
Arès en a volé le secret et l'a donné à un certain Agathon.
Ares'in eski bir numaralı dişisi... chakramın sahibi?
Ton ex-favorite, la femme au chakram.
Yeni Zeyna... şey... daha çok Ares'i durdurmakla ilgileniyor.
Mais celle d'aujourd'hui ne pense qu'à arrêter Arès.
Ayrıca Zeyna Ares'e karşı gidebileceğini de düşünüyor. Hepimiz ikincisinde biraz titriyoruz, doğru mu?
- Elle se voit contre Arès, ce qui ne nous emballe pas.
Ares'in yeni ordusunda subaylar.
On est des officiers d'Arès maintenant.
Direkt olarak araya girmek mi, Ares?
Tu interviens en personne?
Peki bu nasıl, Ares?
Alors, Arès?
Furyler ( Eski Yunan'da kötülüğü cezalandıran 3 Tanrıça )! Ares, savaş Tanrısı'nın bizim yargımıza ihtiyacı var.
Furies, Arès, le dieu de la guerre, veut un jugement.
Babası Ares'in tapınağından eve geldi... sarhoş ve kızgındı.
Son père est revenu du temple d'Arès... ivre et furieux.
Tapınaktaki rahip seni Ares'e kurban etmesi gerektiğini söylemişti.
Le prêtre lui avait sans doute dit de te sacrifier à Arès.
Ah, ama ben biraz kaçığım Ares, ve kısıtlı seçneğim var.
Je bats la campagne, Arès. Je n'ai pas trop le choix.
Ben, Ares, Savaş Tanrısı... bu kefaretin hareketinde bulunmanızı istiyorum!
Moi, Arès, le dieu de la guerre, je demande votre présence à ce rachat!
Efsaneler Ares'in savaşçılarının görünüşünü aldığını... ve onlar savaş için uzaktayken eşlerini ziyaret ettiğini söylüyor.
D'après les légendes, Arès prend l'apparence de ses guerriers pour aller voir leurs femmes.
Ares ve Annem şu şeyi yaptılar. Bana hamile kaldı.
Arès et maman font joujou et elle tombe enceinte.
Yıllarca bunun gibi şeyler devam etti... ve sonra bir gece Ares'in tapınağında... birisi, belki sarhoş bir rahip... belki sen, baklayı ağzından çıkardı.
Les années passent, puis un soir, au temple d'Arès, quelqu'un... un prêtre ivre, ou bien toi, crache le morceau.
- Neden korkuyorsun, Ares?
- De quoi as-tu peur?
Ares bana geldi. Hope'u öldürmeni engellemem gerektiğini ya da senin öleceğini söyledi.
Arès m'a dit de t'empêcher de tuer Hope
Ares'in Fateler'le anlaşmasını hatırlamıyor musun?
A cause d'Arès et des Parques.
Ares Hope'un öldüğünü düşündüğü zaman o borcu serbest bıraktı... bu beni durduramazdı.
Arès a rompu leur accord. Mais ça n'aurait rien changé.