Avrupa перевод на французский
5,413 параллельный перевод
10 senedir Avrupa'daki her müzayede ve galeride bunu arıyormuş.
Pendant 10 ans, il a été a la recherche, dans chaque vente aux enchères et chaque galerie à travers l'Europe. - Arrêtez.
NATO, operasyonel yönden tehlikeye düştü ve tüm Avrupa El Zuhari'nin saldırılarına açık durumda.
L'OTAN est opérationnellement compromise et l'ensemble de l'Europe est exposée à une attaque d'Al-Zuhari.
Avrupa'daki NATO üslerinin tüm detaylarını indirdim.
J'ai téléchargé les détails de chaque base de l'OTAN en Europe :
Sanırım Avrupa'daki muhteşem bir yıllık tecrübemi konuşturabilirim ya da kendi şirketimi satın alabilirim.
J'ai pensé que je pouvais dilapider ma bourse durant une année magnifique en Europe, ou acheter ma propre entreprise.
Şu anda Avrupa'da 15 ofisim var ve istediğim zaman gidebiliyorum.
J'ai maintenant 15 bureaux en Europe et je peux y aller quand je veux.
Avrupa'nın neresinde olduğunu merak etmiyor musun, babacığım?
Tu ne voudrais pas savoir où en Europe?
- Avrupa uzun zamandır orada duruyor.
L'Europe est là-bas depuis un moment.
İsimleri ve Batı Avrupa'daki Rus kökenli birçok ajanın yerini biliyorum.
Je sais que les noms et emplacements des nombreux Agents russes basées en Europe de l'Ouest.
Doğu Avrupa'dan gelen bir grup gençle beraber.
Il est avec un groupe de jeunes gens qui viennent de l'Est.
Ancak sonra, Doğu Avrupa'da çalışırken oyununu yükselttin.
Mais lorsque tu es parti pour l'Europe de l'Est, tu t'es dépassé.
Avrupa'da mı?
C'est en Europe?
Avrupa Borsasında bir çok iş yapan bir şirket için çalışıyor.
Elle travaille pour une compagnie qui fait beaucoup d'affaires sur les échanges européens.
Commerzbank kulesi Avrupa'nın vadeli döviz merkezidir.
Ce Commerzbank bâtiment est le siège du European futures exchange.
Hatta Avrupa'dan çıkmadım.
Je ne suis jamais sorti de l'Europe.
Şimdi yaşananlar da bu. Avrupa'da borç krizi yaşanıyor.
C'est ce qui se passe avec la crise des dettes souveraines en Europe.
Burada sadece part-time olarak çalışıyorum böylece kilisem için para biriktirip Avrupa'daki ünlü katedralleri gezebileceğiz.
Je ne travaille ici que part-time pour soulever des fonds pour que ma paroisse puisse aller en Europe voir les cathédrales connues.
Bir kaç hafta önce Avrupa'ya gelmişti ve beni görmek istediğini söyledi.
Mais il y a quelques semaines, il était en Europe, et il voulait me voir.
Avrupa'da öğrendiğim küçük bir iyileştirme tekniği...
C'est juste une petite technique de guérison que j'ai apprise en Europe.
40'larda Avrupa'dan.
En Europe dans les années 40.
Ah, ne yazık ki sen görmeden önce Avrupa'daki evleri satmak zorunda kaldık.
Il est dommage que nous ayons dû vendre nos propriétés européennes avant que tu n'aies pu les voir.
Amerika hükümeti, Avrupa Birliği Dokümantasyon Araştırma ve Eğitim Merkezi, S.H.I.E.L.D.
Le gouvernement américain, le R.U., le DRTC, S.H.I.E.L.D...
- Avrupa Birliği zirvesine gidecek misiniz?
Allez-vous au sommet européen?
Avrupa Birliği Zirvesi'nde açılış konuşması yapacak.
Elle intervient dans les sommets européens
Avrupa Birliği Zirvesi'ndeki konuşmam için bir taslak hazırladım. Daha sonra okur musun? Tabii.
J'ai écrit une 1ere version du discours Pourras-tu la lire?
Victoria Avrupa Birliği Zirvesi'nde konuşacak.
- Victoria parle au sommet de l'UE.
Avrupa Birliği Zirvesi.
Au sommet de l'UE.
Avrupa Birliği Zirvesi'nde konuşacak kişi Williams değil miydi?
Williams ne devait-il pas parler au sommet de l'UE?
Avrupa Birliği Zirvesi'ndeki işi nasıl aldığını sanıyorsun? - Boris öldüğü için.
Comment as-tu obtenu le discours au sommet de l'UE, à ton avis?
Avrupa'yı kurtaracaksın.
Tu vas sauver l'Europe.
Avrupa Birliği Zirvesi'ndeki işi nasıl aldığını sanıyorsun?
Comment penses-tu avoir eu la place à l'UE?
- Avrupa'yı kurtaracaksın. - Hayır!
- Tu vas sauver l'Europe.
- Avrupa'yı kurtaracaktı.
- Elle aurait sauvé l'Europe.
- Oliver Avrupa'dan bahsetti.
- Oliver a parlé de l'Europe.
Avrupa Birliği Zirvesi bu hafta yapılacak.
Le sommet de l'UE sera tenu cette semaine.
Eğer konteynerde havayolu enfeksiyonu varsa ve uçak Amsterdam Schiphol havaalanına inerse 24 saat içinde hastalık bütün Avrupa'ya yayılmış olur.
S'il y a une infection aérienne dans le conteneur et qu'il atterrit à Schiphol, l'infection pourrait se propager en Europe en 24 heures.
Amacının Medisonus'un Avrupa piyasasında güçlü bir konuma gelmesini sağlamak olduğu söyleniyor.
Il voulait renforcer Medisonus et sa position sur le marché européen.
Avrupa Birliği Zirvesi'ndeki işi nasıl aldığını sanıyorsun?
- Et comment as-tu pu parler au sommet?
Şu Avrupa Birliği Zirvesi yüzünden herkes havaalanından şehre doğru geliyor.
La moitié de la ville est bloquée.
Avrupa Birliği İklim Zirvesi sona erdi.
Le sommet sur le climat est terminé.
Bulgaristan şu anda demokratik bir ülke NATO ve Avrupa Birliği üyesi.
La Bulgarie est une démocratie, membre de l'OTAN et de l'Union européenne.
Bütün Avrupa ve Asya'da müthiş başarılı bir sihirbazdım.
Ma magie avait remporté un grand succès en Europe et en Asie.
17. yüzyıl Avrupa'sı, Yahudileri, cüzzamlıları ve eşcinselleri hedef alan işkence kültüründen çok çekti.
Bien, au 17ème siècle, l'Europe a été le théâtre de persécutions contre les Juifs, les lépreux et les homosexuels.
Muhalif Orta Avrupa'nın yükselişi ve İsa karşıtlığının çıkmasına dair korku tarafından tetikledi.
Cela était causé par la montée de l'hérésie en Europe Centrale et la peur de naissance d'un Anté-Christ.
Liam Avrupa'da.
Liam est en Europe.
Portland'da yeni bir lokanta açmak üzere Avrupa'dan döndü.
Il a quitté l'Europe pour ouvrir un nouveau restaurant à Portland.
Avrupa'ya gittik, Hindistan'a gittik.
On est allé en Europe. En Inde. Au Maroc.
Annen Avrupa'daydı sanıyordum. Pekala.
Je pensais que ta mère était en Europe.
Birleşmiş Milletler'de 15 yıl görev almış çoğunlukla doğu Avrupa ve Kuzey Afrika'daki küçük etkinliklere atanmış.
Elle a passé quinze ans avec les nations unies, basée essentiellement en Europe de l'Est, avec quelques périodes de travail en Afrique du Nord.
Eberhardt kartel, Avrupa'daki en acımasız insan ticaretini yapan grup.
Le cartel Eberhardt est le plus cruel des trafiquants d'êtres humains en Europe.
Görünüşe göre, kendisi Avrupa'da. - Ve zorla girmeleri kontrol etmesi için bölgedeki diğer galerilere ekip gönderiyoruz. - Ofisiyle konuşacağız.
- Il est en Europe, d'après son bureau.
White koloniye erzak almak için Avrupa'ya döndü.
White est rentré en Europe chercher des provisions pour la colonie.