Bakır перевод на французский
11,786 параллельный перевод
Bütün bu bakır borular ve kumaş çubukları kullanarak kolayca yapabiliriz.
Quand tu marches ça serait facile de prendre ces tuyaux et d'en faire des ceintres.
Ama bu bir uzay istasyonu yani yerçekimi yapay olmalı uçları bakır kokulu ve biraz da seksi.
Mais c'est une station spatiale, la gravité devrait donc être artificielle. sentant le cuivre dans les coins, et un peu sexy.
Fasulyeleri bakır kaba boşalt.
Versez-les dans la marmite.
Tekrar bakır kaba boşalt.
Versez-les dans la marmite.
Bakır kabı lavaboya koy.
Mettez la marmite dans l'évier.
Duvarlar bakır kaplamalı ve tavan radyo iletim frekanslarına engel koyuyor.
Le cuivre contenu dans les parois et le plafond bloquent les transmissions radio.
Neil, Londra ve Şangay'da bakır işiyle uğraşmış.
Neil était un flic à Londres et Shanghai.
Son zamanda takımın oyununa bakılırsa, ağır bir çalışma olmuş da denebilir.
Vu comme ils jouent en ce moment, ça ressemble à un travail, donc c'est justifié.
Ben alırım, sen eğlenmene bak.
- Je m'en occupe.
Tesadüfe bak, kesin tanışmışsınızdır.
Vous avez dû vous croiser.
Diş ve beyin sıvısı varlığına bakılırsa sanırım öyle.
A en juger par la présence de dents et de ce qui semble être du liquide cérébral, Je crois que ça l'est.
Lütfen kafatasını tamamlayın ve bize saldırı silahını gösterecek başka izler var mı diye bakın.
S'il vous plaît, terminez de reconstruire le crâne, et voyez s'il n'y a pas d'autres blessures qui pourraient nous donner l'arme utilisée pour l'attaque.
Önden bakıldığında daha çok bir Dali tablosunu andırıyorum.
De face, je suis plutôt un Dalí.
Yüzlerinin kameraya bakış açısı ideal değil ama yüz tanıma, bu adamların en az ikisinin yüzde 60 ihtimalle, elçilik saldırısı videosundaki adamlar olduğunu söylüyor.
L'angle de leurs visages avec la caméra n'est pas idéale, mais la reconnaissance faciale donne 60 % de chances qu'au moins deux des hommes sont les mêmes hommes que la vidéo de l'attaque du consulat.
Yüzünüzü o kadar yakınlaştırıp neye bakıyorsunuz?
En vous approchant autant, que regardez-vous?
Hayır! Saate bakın!
C'est l'heure!
Bakın, Roman'a nasıl ulaşılır bilmem tamam mı?
Écouter, Je ne sais pas comment trouver Roman.
Bak, oda koridorun öteki tarafında ama sanırım yapabilirim.
Écoute, c'est de l'autre côté mais je pense que je peux le faire.
Bak, hazır buradayken.
Attendez, vous êtes déjà là.
Karaciğer enzimlerine bak ve koagülasyon tahlili yaptır.
Analysez ses enzymes du foie et faites toutes les enzymes de la coagulation.
Hayır, ama bakınmakta serbestsiniz.
Mais vous pouvez fouiller.
Hayır, hayır, hayır. Saatlerdir insan ve inek beyinlerine bakıyordum ve evet, her ne kadar kulağa çılgınca gelse de Liv inek beyni beysbol topu büyüklüğünde. Gördüğüm o değildi.
Non, J'ai regardé des photos de cerveaux humains et de vaches pendant des heures, et oui, je sais combien cela semble fou, mais, Liv,
Korkarım ki bu tedavilerin bazıları pahalı olacaktır. Eğer bu tip bir bakımı karşılayamayacağınıza karar verirseniz elbette anlarım.
Si vous deviez décider que vous ne pouvez pas vous permettre ce genre de soins, je comprendrais, bien sûr.
Savunmasız insanları kandırma yöntemlerinizi mi kastediyorsunuz? Nasıl uydurma fal bakılır,.. ... potansiyel bir müşterinin geçmişi nasıl araştırılı?
Vous voulez dire les trucs que vous utilisez pour profiter des gens vulnérables- - comme la façon de faire une lecture froide, ou comment effectuer une vérification des antécédents d'un futur client?
Bakın bu işi uzun zamandır yapıyorum. Sevdikleri ölenlerin nasıl tepki verdiklerini bilirim.
Je fais ce travail depuis longtemps, je sais comment les gens réagissent quand ils apprennent qu'ils ont perdu un être cher.
Şu güzel gezegenlere bak, pırıl pırıl ve aydın.
Regarde ces belles planètes, toutes brillantes et étincelantes.
Hayır. Susannah, buraya bak.
Susannah, par ici.
- Hayır. Susannah, bana bak.
Regardez-moi.
Hayır! Bana bak.
Regardez-moi.
Susannah, lütfen. Lütfen, bak sorun yok. Hayır, hayır, hayır.
Vous voyez, c'est bon.
Bak, Alan, bizim yaşımıza geldiğinde biraz daha kırılganlaşıyorsun. Esnekliğin kalmıyor.
Écoute Alan, quand on arrive à notre age, on devient tous un peu fragile.
Hayır, sadece "evet" yazdım. Bir dahaki sefere sadece bir tane bakıcı tutmalıyız böylece Louis benim evimde Lily'le ben de senin evinde seninle yatıya kalabilirim.
Oh, hey, tu sais, la prochaine fois, on devrait juste prendre une baby-sitter, et Louis pourra dormir avec Lily à ma maison, et je pourrais dormir avec toi à ta maison.
Savaş çıkmadan hemen önce olan biteni görmezden gelme bakışıdır bu.
C'est quand les supérieurs nient tout ce qui se passe juste avant qu'un grand combat débute.
Geneline bakıldığında gerçekleri yansıtmaktadır.
Mais seulement que chaque détail est "vrai en substance".
- Hayır. Tamam, bak, ben hastanenin yaptığı sosyal yardım programını seviyorum ama şehirden ayrılman mı?
J'adore le programme de recherches de l'hôpital, mais tu quittes la ville?
Hayır. Tırnaklarına bir bak. Manikür yaptırmış.
Non, regarde ces ongles- - il a eu une manucure.
Hazırız ve girmeye hazırız, ama içerideki düzeneğine bakılırsa ben şansımıza güvenmiyorum.
Nous sommes alignés, près à partir. mais vu sa position la dedans, Je n'aime pas nos chances.
Damon son 150 yıldır o bakışın pratiğini benim üzerimde yapıyor ya.
Damon s'est entrainé à faire ce regard sur moi les 150 dernières années.
Bak! Silah ve zırhlar oyuncular tarafından yaratılamaz. Sadece sonradan kazanılır.
Les armes et les armures ne peuvent pas être créées par les joueurs, elles peuvent juste être acquises.
Bak, Ben — Bütün bunları arkamda bırakmaya hazırım, tamam mı?
écoute, on passe à autre chose, on abandonne toutes ces conneries, hein?
Hayır. Bak Zack.
Écoute, Zack.
Hayır, etiketli değiller. Kızın kendi sayfası da yok sanırım. Ama şuna bakın.
Non, elles ne sont pas taguées, et elle n'a pas l'air d'avoir sa propre page, mais, regarde ça...
Hayır, ben de o işe bakıyordum.
Ouais. Non, je bosse là-dessus.
- Bir adam var. Canvas'ta etrafa bakınıyor. Sanırım seni arıyor.
- Il y a un homme... il fouine autour de Ville de la Toile, et je pensez il vous cherche.
Hayır, şunlara bak.
Peut-être que ce n'est pas l'affaire. Non non.
- Hayır, tabii ki hayır. Tamam, bakın, bakın. Kodu silin.
On va supprimer ces octets.
- Bence insanlar dar alanlarda uzun süre yan yana kalınca bakış açılarını kaybediyorlar. -... sence ne olurdu? Hazır bunu demişken...
Je pense que lorsque les gens sont confinés dans un petit espace pendant un bout de temps, ils perdent de vue l'essentiel.
Ve verilen yemeğe saldırışına bakılırsa gidecek bir yeri olduğunu sanmıyorum.
Vu comme il a dévoré le repas qu'on lui a fourni, je pense qu'il est SDF.
Bak, hafızalarımızı kaybetmiş olabiliriz ama sanırım bunu söylemek oldukça güvenli, karakterimizi kaybetmedik.
Écoute, on a peut-être perdu nos souvenirs, mais je pense qu'on peut dire sans problème qu'on a pas perdu nos personnalités.
- Bak, seni üzdüğümü... - Hayır.
- Regardez, je sais que vous êtes...
Umarım haklısındır ama elimizdekilere bakınca durum öyle görünmüyor.
Écoutez, j'espère que vous avez raison, mais les faits n'indiquent pas cela.