Bela перевод на французский
4,641 параллельный перевод
# Çünkü bela peşimi hiç bırakmadı #
♪ Car les ennuis étaient sur ma piste ♪
Kendine 8 ila 10 arası özel kuvvetçi gibi kötü bir bela aldığını söyleyebilirim.
Je te dirai que tu as un lot de 7 ou 10 forces spéciales.
Annie, seni zor bela duyuyorum.
Annie, je peux à peine t'entendre.
Başına bela mı almak istiyorsun?
Tu t'es calmé?
Ardından biraz daha derine indin ve adamın baya zengin olduğunu öğrendin. Bunu öğrenince kendini pek iyi hissetmedin tabii. Sen milletin kirli havlularını toplayarak haftada güç bela 20 dolar kazanırken arkadaşının zengin beyaz bir babasının olduğunu hazmedemedin.
et puis tu y a regardé de plus près et tu decouvre que ce gars est vraiment riche ca ne pouvait pas te faire plaisir que ton amie avait un père blanc et qui était vraiment très riche et toi te faisant 20 dollardes par semaine en ramassant des serviettes humides
Umarım gene başa bela birini bulmamışızdır.
J'espère qu'on a pas encore chopé quelu'un de problématique.
Ben ilişkiyi tercih ederim. Çünkü bunu iki tarafta ister. Sırf ayrılırsam başıma bela alırım diye düşündüklerinden değil.
Je préfère être en couple car les 2 personnes l'ont choisi, et non car en sortir serait douloureux.
Çifte bela için, acayip heyecanlanır.
Il serait super enthousiaste pour quelques ennuis doubles.
Alan gibi biri, eski firmanda... -... başına bela olabilir.
Un type comme Alan peut t'attirer des ennuis.
Orada, buradakine göre başına daha çok bela açacak.
Elle va créer beaucoup plus de problèmes en dehors que ce qu'elle pourrait faire ici.
Basın başına bela.
Tu as eu de la mauvaise presse.
Buradaki bela dışarıdan geliyor.
Les problèmes viennent de l'extérieur.
Biz de bela istemiyoruz.
On ne veut pas de problèmes.
Bu benim için bir bela.
Ca fait mal au cul.
Eski işimde sürekli başıma bela oldu.
Elle m'a toujours posé problème.
Üzerimize bir bela getirdi sanki. Senin Moray'i sevmen...
C'est comme une malediction - vous aimez Moray.
Dokunmama bile güç bela katlanıyor.
Elle me laisse à peine la toucher.
Kurnaz savaşçı, kıIık değiştirme ustası ve o Yunancada bela demek.
Un guerrier rusé, maître du déguisement, et dont le nom signifie "tourmenté" en grec.
Liseyi zor bela bitirdim ve hayatımda takip ettiğim bir istikamet yok.
J'ai à peine eu mon bac, et ma vie n'a aucun sens.
Finn Hudson 6 ay kadar önce zor bela liseden mezun oldu. Ne üniversite diploması var, ne de Ohio'da öğretmenlik yapması için sertifikası.
Finn Hudson a eu son Bac il y a à peine six mois, il a pas de diplôme universitaire, et ne peut pas enseigner dans l'Ohio
Bak, bela çıksın istemiyorum. Anladık, belalısın.
Les filles aiment pas que tu les fasses espérer et que tu les lâches.
İşte bela geliyor.
Prenez garde!
Başına bela olabilirler.
Elles peuvent être source d'ennuis.
Ama sırf başına bela olmamam için tabiri caizse beni hamile bırakmak istiyorsan...
Mais si tu veux me donner un bébé pour de façon métaphorique me garder en pantoufle et enceinte et en dehors de tes affaires?
Kaşar bir Bela hayranı gibi seyircilerin arasında oturmak istediğimi mi sandın?
Et rester assis comme une folle d'Aigu en chaleur?
Üzerinde bela yazıyor resmen.
Vous sentez les problèmes à plein nez.
Bunun nasıl bir bela yaratacağını biliyorsun.
Vous savez quel genre de problèmes ça amène?
Başına bir ton bela açıyordu.
Il se met dans de gros problèmes.
Ne tür bir bela?
Quel genre d'ennuis?
- Olum bela mısın sen?
- Tu cherches des ennuis ou quoi?
Bekir hadi seni anladım, sen ruh hastası askerliği bitmeyecek manyağın tekisin, bela oldun başıma.
Pour toi je comprends. Tu es malade et tu ne sortiras jamais d'ici. Tu ne me causes que des ennuis.
Böyle atarlı bir ortağın olduğunda yapacağın şey başına bela açmasın diye onunla konuşmaktır.
Je l'aime beaucoup, monsieur. Eh bien, c'est une tête brûlée. Ce que tu dois faire quand tu as une tête brûlée pour partenaire, c'est lui parler avant de faire des choses stupides qui peut l'amener à de sérieux ennuis.
Bela istemiyoruz.
On ne veut pas d'histoire.
Başıma bela almak istemiyorum.
- Je ne veux pas d'histoires.
Başına bela oldum sanki, değil mi?
J'ai causé, comme, des problèmes, ici, pas vrai?
Şeker dünyasında bela var, sana söyleyeyim.
Il y a des problèmes au pays des bonbons, je peux le dire.
- Bu bela işte.
Il est mort.
Flört etmesi başına hep bela açar.
Ce flirt lui attire tous le temps des ennuis.
- Ne? Evet. Sıska, beyaz, ve siyah toplumunun başındaki bir bela.
Maigre, blanche, un fléau pour la communauté noire.
Biz de ondan daha bela kişiler oluruz.
Très bien. Alors on devient encore plus menaçants.
Adı Gördüğüm Bela.
Ça s'appelle Détresse américaine.
Gördüğün bela mı?
Tu connais la détresse, toi?
Bela gördüm. Benim demedim.
Je connais la détresse, pas la mienne.
11 yaşına kadar güç bela dayandım.
Je n'ai été tranquille que jusqu'à onze ans. Jusqu'à ce que...
Güç bela sahile çıkıp kendimi kumlara bıraktım.
J'ai lutté pour accoster, et je me suis écroulé sur le sable.
! Sakin ol Bela.
Du calme, Bela.
Bela, dış dünyadayız şu an. Tabii ki insan kokusu alacaksın. Sen en iyisi beni dışarıda bekle.
Bela, nous sommes dans le monde extérieur.
Bela istemiyorum. Anlıyor musun?
Je ne veux pas d'ennuis, vous comprenez, je...
Merhaba, Bela.
Bonjour, Bela.
- Bela istemiyoruz.
On ne veut pas d'ennuis.
Bela, kapa o kan çukurunu.
Bela, ferme ton clapet.