Bilgisayar перевод на французский
16,320 параллельный перевод
Her bir parçayı büyüttüğünde, bilgisayar dış hatları daha iyi buluyor.
En agrandissant chaque fragment, l'ordinateur pourra mieux détecter les formes de chaque morceau.
Ross'un bilgisayarını eşeliyordum görünüşe göre Ross, işçisi Chris Winfelder'a evini ipotekten kurtarmasında yardım ediyormuş.
Oui J'ai fouillé dans l'ordinateur de Ross et il semble que Ross aidait son intérimaire Chris Winfelder, a sauvé sa maison de la saisie
Ross'un bilgisayarından bir şey.
Quelque chose sur l'ordinateur de Ross Il a un compte fit-step
- Bilgisayarın nerede?
- Où est ton ordinateur?
Bilgisayarın nerede?
Où es ton ordinateur?
Bilgisayarına sızdım.
J'ai piraté son PC.
Yasadışı yollarla bir adamın bilgisayarına girdik ki bu adam davamızın şüphelisi ve adam bunu öğrendi ve şimdi de erkek arkadaşımı kaçırdı.
On a hacké un gars qui est le suspect de notre affaire, et... il nous a trouvés et a kidnappé mon copain.
Bilgisayarını al.
Va sur l'ordinateur.
Siz dışarıdayken Bay Beemer'ın bilgisayarını hackledim.
J'ai cracké l'ordinateur de Mr. Beemer avant que vous n'arriviez.
Ne, daha önce bilgisayar fırlatmadın mı?
Quoi, vous n'avez jamais balancé d'ordinateur?
Bilgisayar umurumda değil.
Je me fiche de l'ordinateur.
Bilgisayarımı hızlıca alıp geliyorum.
Je vais vite chercher mon ordinateur.
O sitelerde sıklıkla ilgilendiğini sandığın kişi gerçek insan gibi davranan bilgisayar programıymış.
J'ai entendu dire que sur certains sites, quand tu crois parler avec quelqu'un, c'est souvent un programme informatique qui se fait passer pour une vraie personne.
Eğer bilgisayarını alıp, bunları kaydetmek istersen henüz daha yeni.
Si tu veux prendre ton ordinateur et écrire tout ça, c'est tout frais là.
Dükkandaki bilgisayarı bozmaya çalıştılar ama dosyaların bir kısmını kurtarabildim.
Ils ont essayé de corrompre les données sur l'ordinateur de la boutique, mais j'ai pu récupérer un fichier partiel provenant de leur serveur.
Bilgisayarına ihtiyacımız olacak.
Il nous faut ton ordinateur.
Onu suikasta bağlayacak tek delil odasında bulduğumuz beş para etmez bir cep telefonu ve bir bilgisayar.
Seuls indices qui le relient au crime : un téléphone et un ordinateur cassés.
Sadece Terence Cooley'in blog yazılarıyla eşleşme sağlandı. ... Oceanside Üniversitesi'nde bilgisayar bilimleri profesörü.
Il y a une correspondance avec la publication de Terence Cooley, un professeur d'informatique de Oceanside University.
Bilgisayar öğrencisi değiliz ama kod yazmayı biliriz.
On n'est pas étudiants en informatique mais on sait coder.
Bilgisayar bilimleri binasının bodrumunda.
C'est dans les fondations du bâtiment de la compagnie SCI.
- Kuantum bilgisayarı.
L'ordinateur quantique.
Vakum mührü bozmadan pleksiglası delmemiz gerekecek ; çünkü bozulursa bilgisayar çöker ve fidye virüsü hayatta kalır.
On devra percer le Plexiglas en maintenant l'étanchéité, parce que si le vide se casse, l'ordinateur ne resistera pas, et le virus survivra.
Bu oda bir kuantum bilgisayarın çalışabileceği yegane sıcaklık olan eksi 100 derece Celcius'ta tutuluyor.
Cette pièce est maintenue à la seule température où un ordinateur quantique peut fonctionner : moins 100 degrés Celsius.
Eğer matkabınız aşırı ısınır da sıcaklık 0,3 dereceden daha çok artarsa, bilgisayar ölür.
Si ton foret chauffe trop, et que la température monte de plus de trois degrés, ça va griller l'ordinateur.
Şimdi, sizden istediğim, şaşırtıcı biçimde toplantı odasına girebilmem için bilgisayar kontrollü kapıyı hacklemeniz.
J'ai besoin que vous hackiez la serrure pour que je puisse entrer dans la salle de réunion avec un effet de surprise.
Madaky'nin kapı kilidi bilgisayar korumalı.
La serrure de la porte de Madaky est non-connectée.
Madaky'nin kapı kilidi bilgisayar korumalı. Fakat ethernet kablosuyla kapının iç tarafına bağlı, kendi başına çalışan bir tuş takımı var.
La serrure de Madaky n'est pas ouverte, mais il y a un clavier indépendant qui se connecte à l'intérieur de la porte par le câble Ethernet.
Bilgisayar korsanı mı yani?
Alors c'est un hacker?
Bilgisayarı formatlayacağım.
Je vais effacer cet ordinateur.
Hayır, bilgisayarı silersen birileri buraya geldiğimizi anlar.
Si tu l'efface, ils vont savoir que quelqu'un était ici.
- Bilgisayarınız var mı?
Vous avez un ordinateur?
- Bilgisayar nerede?
Où est l'ordinateur?
Yarın sabah da hediyeleri vereceğim ve pancake yapacağım. Sonra da kızakla kayıp, eski bilgisayar oyunları gösterisine gideceğiz.
Puis demain, ouverture des cadeaux, quelques pancakes, un peu de toboggan et après une confrontation sur de vieux jeux vidéos.
Biliyorum. Bilgisayar işleriyle meşguldüm çünkü.
C'est parce que je suis occupé à... de l'informatique.
BlackFlagBaby adıyla Everywhere ilişkili sitelere girmek için de aynı bilgisayarı kullanmış.
Elle a utilisé le même ordinateur pour se connecter aux sites liés à Everywhere sous le nom de BlackFlagBaby.
Kod benim bilgisayarımdaydı ama yemin ederim ben yapmadım.
Le code était sur mon ordinateur, mais je jure que je ne l'ai pas fait.
Ama eğer Y.Z.nin yaratıcılarının asıl görevlerinin üstüne çıkabileceğine inanıyorsanız ve arabayı daha agresif, daha insan gibi yapmak için tanıttığınız belirsiz sürüş teorisinin... -... o halde neden bilgisayarınız güvenlik kontrollerinde baskın çıkamıyor?
Mais si vous pensez que l'IA peut dépasser la mission originale de ses créateurs, et vous avez introduit la théorie de la conduite floue pour rendre la voiture plus agressive, plus humaine, alors pourquoi l'ordinateur ne pourrait pas
Arabanın zayıf olduğu tek zaman bilgisayarın güncellemeye başladğı andır.
Le seul moment où la voiture est vulnérable, c'est pendant la mise à jour de l'ordinateur.
Ve bilgisayarımın iki saat boyunca gözümün önünde olmamas...
Je n'ai pas quitté mon ordinateur des yeux pendant...
Ve Walter'ın bilgisayarına yerleştirilen solucan çok yıkıcı, orijinal kod olmadan üstesinden gelmeye uğraşarak harika vakit geçiriyor.
Et ça c'est le virus qui était dans l'ordinateur de Walter est tellement destructif, sans le code source originel, Il a bien du mal à s'en débarrasser.
Bilgisayarını ve telefon görüşmelerini araştıracağım.
Je vais parcourir l'historique de ton ordinateur et de ton téléphone.
Ama kaynak senin bilgisayarındı.
Mais à l'origine, il est venu de ton ordinateur.
Tıpkı bir bilgisayar gibi yeniden başlatmak için.
Mais, s'il y a du liquide dans ses poumons, pourquoi vous lui donnez encore plus de sérum phy?
Neden, nerelere girdiğini bildiği halde kendi bilgisayarında bana arama yaptırıyor?
Pourquoi ne connaîtrait-il pas l'historique de son propre ordinateur?
Samar, benim bilgisayarımda bir şeyler aradığını biliyorum.
Je sais pour la recherche sur mon PC. Elle a appelé, il avait disparu.
Hiçbir şey bulamadım, ama dizüstü bilgisayarında bir kaç e-posta buldum.
J'ai rien trouvé, mais j'ai trouvé quelques emails sur son ordinateur.
Bu virüs ana bilgisayarımıza sızmanı sağlayacak.
Et ce virus te permet d'espionner notre unité centrale.
Tamam, hepsini anladım ama ana bilgisayarımıza yüklediği yazılım ne olacak?
Je comprends tout ça, mais au sujet du logiciel qu'il a téléchargé sur notre unité centrale?
Ana bilgisayarımıza yüklediği yazılım ne olacak?
Et le logiciel qu'il a téléchargé sur notre unité centrale?
Bilgisayarım mıydı o?
Les gars!
- Bilgisayarın başına geçtiğinde sana yardımcı olacağım.
Quand tu es à l'ordinateur, je te guiderai.