Bir fransız перевод на французский
1,763 параллельный перевод
Söyler misin, bir Fransız olarak geçici bir işte çalışmak nasıl bir duygu?
Dîtes-moi, en tant que Française, qu'est ce que vous pensez de l'idée d'être temporairement occupée?
Hiç de bile. İçimde can sıkıcı, ahlaksız bir Fransız yok.
Oh, non, je n'ai pas de français répugnant et agaçant en moi.
İnanılmaz parlıyorsun. Bu fikri seviyorum! Seni de seviyorum, ve sana bir Fransız öpücüğü vereceğim!
Tu es brillant... j'adore ton idée! Toi, je t'aime!
Alıcıdan aldığımız sinyalle ilgili bir şey olduğunu sandım. Bir Fransız kadının 16 yıldır tekrarladığı bir döngü.
Je pensais qu'il y avait un rapport avec un message qu'on a reçu d'une Française, qui passait en boucle depuis 16 ans.
Ziva, sana bahsettiğim Davut yıldızı olan kıza sahte bir Fransız pasaportu ve biraz para verdi.
Ziva a glissé un faux passeport français et du cash... à la, euh, femme avec l'étoile de David dont je t'ai parlé.
- Ben bir Fransız vatandaşıyım ve bu da çocuklarımdan biri. Anladınız mı?
- Je suis citoyenne française... et c'est l'un de mes élèves, vous comprenez?
- Bu bir işbirliği bir Fransız olarak, bunun anlamını biliyor olmalısınız!
- C'est une collaboration... et, en tant que Française, vous devriez comprendre ça!
Yüzü, bir Fransız vatandaşıyla eşleşti. Adı Jeanette Sechard.
Nous avons une concordance avec le visage d'une Française, Jeanette Séchard.
- Ukala bir Fransız ibnesinin tekiydi.
- C'est un stupide Français arrogant.
İğrenç bir Fransız puştuydu.
C'était un ennuyeux branleur de Français.
Koltuk altı kıllı bir Fransız bulmuştur kesin ağzı soğan kokan, bok gibi sakso çeken.
Oh, je parie qu'il est avec une sale française poilue, - à l'haleine puante et qui suce mal.
Avrupa'yı otostop yaparak dolaşmak, Güzel Sanatlar okumak, şiirlerdeki gibi bir Fransız'la evlenmeyi istiyordum.
Étudier l'art. M'éprendre d'un Français qui réciterait de la poésie.
Fountainblue adında bir Fransız restoranındaydı.
Un restaurant du nom de "Fontainebleau".
Bir Hintli, bir Fransız ve papa bir uçağa binmişler.
Un Indien, un Français et le Pape sont dans un avion.
Her şey, bin yıl önce bir Fransız kralının kutsal şehir Kudüs'ü fethetmesiyle başladı.
Tout a commencé au XIe siècle quand un roi de France conquit la sainte Jérusalem.
Benim gibi yurtsever bir Fransız ve gerçek bir taraftar için inanılmayacak derecede heyecanlıydı.
Pour tout Français amateur de foot comme votre serviteur, il était dur de cacher son enthousiasme.
- Ortalama bir Fransız.
- Un citoyen ordinaire.
Star Bir Fransız Tutuklandı
Un type en béret arrêté!
Dennit sana homo bir Fransız takım arkadaşı almış.
Dennit a engagé un homo français.
Tam bir Fransız olmuş.
C'est bien une Fille de France.
Bir Fransız, bir İngiliz ve bir İspanyol bir prensin düğünündelermiş.
Un Français, un Anglais et un Espagnol vont...
Eski bir erkek arkadaşı. Pierre adlı bir Fransız.
Un ancien copain, un Français du nom de Pierre.
Bir Fransız nörolog kadar iyi...
Tout comme une neuro-biologiste française...
Bu gece bir Fransız filmi var.
Il y a un film, ce soir.
Kahve evlerinde Clarkson'un bir Fransız casusu olduğu konuşuluyor.
On dit dans les cafés que Clarkson est un espion français.
Doğal olarak bir Fransız gemisi, Amerikan bayrağı çekmek için kaydını değiştirip Havana'dan şeker alacak.
Typiquement, un vaisseau français... change d'enregistrement pour battre le pavillon américain... et prend son chargement de sucre à La Havane.
Varlıklı bir Fransız Yahudisi aileydi.
Une riche famille de Juifs français.
Herkesin içinde bir parça can sıkıcı, ahlaksız Fransız vardır, Jack.
Tout le monde a un Français répugnant et agaçant en lui, Jack.
Fransız kadının bir kaç tahtası eksik.
La Française, elle a pété une durite.
Ama onu ilk bulduğunda, Fransız kadını kumsalda kablo gibi bir şey gördüğünü söylemiştin.
Mais quand tu as trouvé la Française, tu as dit que tu as vu un câble sur la plage.
Fransız kadınla karşılaştıktan sonra, ormanda bir şey duymuştun.
Après être tombé sur la Française, tu as entendu quelque chose.
Hem inanılmaz derecede ucuza Fransız şarabı tattıran bir yer buldum. Kadehi 25 sent. Şimdi izninle.
Et là, je vois qu'il y a un stand de dégustation de vin, du Riesling à seulement 25 cents le verre.
İki Amerikalı ve bir Avrupalı Fransız.
Deux américains et un européen : un français.
Zavallı yetim kız havalı Fransız sanat okuluna gider koca bir üniversiteliyle çıkar...
La pauvre petite orpheline qui va dans une école d'arts super chic et qui se tape un mec de fac...
Dün, Fransız İstihbaratı Cezayir'deki bir terör hücresine ait bir e-posta ele geçirdi.
C'est à dire? Hier, les services secrets français ont intercepté un email, provenant d'une cellule terroriste d'Alger.
Fransız İstihbaratı az önce Paris yakınlarındaki Gare du Nord'de şüpheli bir hücre evine baskın yapmış.
Quoi? Les services français viennent de prendre d'assault une cellule terroriste près de la Gare du Nord, à Paris.
3 şişe şampanya, 66 kron ; sonrasında sipariş ettiği 1 kaz rostosu ve 2 düzine istiridye 39 kron ; 3 şişe Fransız şarabı, 2 kaplumbağa çorbası, 32 ve 20 kron ; bir düzine salyangoz, 14 kron ; üzerine bastığınız Çek kristal kâsesi, 169 kron ; 2 kadeh beyaz şarap, 36 kron ;
Trois bouteilles de champagne Henkell Trocken, 66 couronnes. Puis il a commandé une oie rôtie et deux douzaines d'huîtres, 39 couronnes. Trois bouteilles de Beaujolais 1923... deux consommés à la tortue, 32 et 20 couronnes.
Bir nevi Fransız FBl'ı.
Un FBI à la française.
Bayım, Fransız polisi kaçakları taşıdığınızı ve uçakta bir esir olabileceğini söylüyor.
La police française vous accuse d'avoir des fugitifs et un otage à bord.
Üç yıl önce bir grup Fransız yıldızı gösteri maçına götürdü.
Il y a trois ans, il a emmené l'équipe française pour un match-exhibition.
O yüzden, tipik Fransız tarzıyla, bize haber vermeleri bir ay sürmüş.
Du coup, les grenouilles ont mis un mois pour nous le notifier.
Manzarayı bir kenara bırakıp Fransız emlakına dönsek?
Oublie le double balcon avec vue.
Kurbağa Fransız Şarapçı satış fiyatını bir milyon düşürdü.
La Grenouille œnologue nous fait perdre un million.
Son anda hassas bir konu nedeniyle fikrini değiştirdi. Hapları köpek öldüren şarabı yerine Fransız şarabıyla içmeye karar verdi.
Puis il changea d'avis sur un point capital et décida d'avaler les pilules avec un vin fin au lieu d'un gros qui tache.
Bölgedeki bir manastırda kalan Fransız rahibeler hastaneyi işler durumda tutmak için ellerinden geleni yapıyorlar.
Un couvent de sœurs françaises fait office d'hôpital.
Amerikan bayrağını çeken herhangi bir gemi, kanun önünde ne Fransız gemisidir ne de İngiliz.
Un bateau qui bat le pavillon américain n'est plus français ni britannique.
Fransız karşıtı bir yasa, aynı zamanda da kölelik karşıtı.
Un projet de loi anti-français qui est aussi anti-esclavagisme.
- Gördün mü hiç böyle bir... Bu da Fransız müfrezesi.
Voici le détachement français.
Raporlarda bir Escadrille pilotunun piyade ve uçaksavar ateşi altında işgal edilen bir bölgeden dört Fransızı uçakla kaçırdığından bahsediliyor.
Les rapports signalent qu'un pilote de l'Escadrille a conduit quatre réfugiés hors du territoire occupé, sous le tir nourri des canons antiaériens.
- Fransız bir çiftti, değil mi?
- Un couple de français?
Evet, ama kim Fransız kornosunun altına bir Tarot destesi saklar?
Oui, mais qui cacherait un jeu de tarots sous un cor français?
fransızca 136
fransız 174
fransızlar 62
fransız mı 23
fransızca biliyor musunuz 16
bir fikir 16
bir fahişe 36
bir fare 26
bir fincan kahve 36
bir fikrim var 616
fransız 174
fransızlar 62
fransız mı 23
fransızca biliyor musunuz 16
bir fikir 16
bir fahişe 36
bir fare 26
bir fincan kahve 36
bir fikrim var 616