Bodur перевод на французский
252 параллельный перевод
Yaklaşık 1,80 boyunda, koyu siyah saçlı kahve gözlü, bodur yapılı, 30 yaş civarlarında.
Environ 1 m 80, les cheveux bruns, yeux marron, bien bâti, environ 30 ans.
Gün bitmeden o şişko bedeninin yağı eriyecek, bodur dostum.
Tu vas maigrir avant la fin du jour, mon gros ami.
- Bu kiloyla mı, bodur tavuk?
- Tu fais le poids, bouboule.
Sağ ol, bodur tavuk!
Merci du tuyau, bouboule.
- Sen söyledin. Hatırladın mı beni? Ben buraya seninle gelen kişiyim bodur.
C'est vous qui me l'avez demandé, rappelez-vous.
Bu nehirde inip, bakir doğanın içinde kaybolmuştum medeniyetten uzak, yerleşilecek bir yer aradım Bodur ağaçlar bölgesi sırtlarında yaşanacak bir yer.
J'ai descendu cette rivière, vers un monde sauvage, loin de la civilisation, à la recherche d'un endroit où vivre, de retour dans la brousse
Dinle seni bodur Romeo, şimdi sana bir şeyler ederim görürsün!
Dis, Roméo court sur pattes, c'est moi qui vais te taper dans l'œil!
- Ben Bodur Fisher. - Tanıştığımıza sevindim.
Je suis Shorty Fisher.
- Değil mi Bodur?
- Hein, Shorty? - Pour sûr.
- Değiştirmem gerekti. Bodur, bisiklet kullanamıyor.
Shorty ne peut pas faire de vélo.
- Neden Bodur öğrenemiyor?
Shorty peut apprendre.
Görünen o ki bodur Monika kendine yeni birini bulmuş.
C'est ton nouvel amoureux?
Bodur, şişko Monika!
Hou, la vilaine! Hou, la vilaine! Fichez-moi la paix.
Köyümüzdeki bodur söğütler şimdi çiçek açmıştır.
Chez nous au village, les saules sont déjà en fleur.
Kimsenin "Hey bodur, kaldır kıçını" ya da "Hey fare, buraya gel" diyemeyeceği yerleri.
Où personne ne dit : "P'tit, remets les boules." Ou "Gamin, va m'acheter des cigarettes!"
Beşincisi oradan kuzeye otuz adım ötede bodur palmiyenin altında.
La cinquième à 30 pas de là, plein nord, dans un palmier rabougri.
Buradan çıkıyorsun, seni bodur cüce.
Vous sortirez d'ici, Bartlett, sale avorton.
Meksikalılar şişman ve bodur kadınları severmiş.
On m'a dit que les Mexicains les aimaient plutôt boulottes.
Çalıları, bodur ağaçları, otları, hepsini kopar.
Enlevez tous les fourrés, les buissons et les bruyères.
Küçük, kahverengi tüylü, kısa, bodur bacaklı, büyük burunlu yaratıklar.
Petites créatures marrons, touffues avec de courtes pattes et un grand long nez.
Dianthus caryophyllus, teknik adı bu, fakat o.... kenar karanfili, onlar... onlar çiçekçi karanfillerinden daha küçük ve biraz da bodur olurlar.
Des œillets giroflées. Ils sont plus petits et un peu moins touffus que ceux des fleuristes.
Hey, bodur, onu nerede besleyeceksin?
Hé, nabot, tu l'emmènes où, cette perche?
Engin Beyaz Namib, devasa Afrika kıtasının haritası üzerinde dar bir şerit gibidir fakat gittikçe daha derinlere, iç kısımlara doğru, bodur bitki örtüsünden ve az miktarda ottan ibaret bir bölge yaratarak genişlemektedir :
Le vaste Namib blanc n'est qu'une bande de terre... sur la carte de l'immense continent africain... mais il gagne progressivement l'intérieur des terres... créant ainsi une région broussailleuse avec peu de verdure.
Ben olsam işi orada bodur bir meşede bitirirdim.
Moi, je t'aurais branché au premier arbuste.
Charlemagne küçük tıknaz bir 1.52. Küçük bodur bir arkadaş.
Charlemagne un petit bonhomme bas sur pattes et râblé.
Bodur bir herifti. O yüzden sert adamı oynamaya karar verdim. Kız nerede?
C'était une vrai crevette, j'ai décider de jouer au dur Où est la fille!
Şimdi sana ve bodur arkadaşına veda etmek istiyorum.
Adieu à vous et à votre petit camarade dodu.
Nursie de hala bodur bohça çıkını.
Percy est toujours chômeur... et Nounou est toujours énorme.
Evet, yanılmıyorsam, bütün Britanya'nın En Bodur, En Şişman ve Asık Suratlı Kadını Yarışması'nın galibisiniz.
Oui, si je ne fais pas erreur, vous avez gagné le titre de la Gourde la plus Boudinée des Naines du Royaume!
Bodur, çirkin...
- Tout petit, moche...
Seni bodur çekik gözlü, "ben sizin dilinizi bilmemek" diyen New York'taki bütün manav tezgahlarının sahibi pislik Papaz Sun Yung Moon 88 Yaz Olimpiyatları Kore Kick boksçusu, hergele.
Bougre de bridé, pas-parler-américain, tous-les-fruits-et-légumes de New York, révérend Sun Yung Moon, Jeux olympiques 88, Coréen, fils de pute!
Polonya asıllı bodur satış temsilcisi.
Un représentant moitié polonais, moitié cockney.
Git kendini becer, bodur piç.
Va te faire foutre, tas de lard.
Ayrıca bodur arkadaşımız Costanza'ya takıma tekrar hoşgeldin demek istiyorum Her ne kadar iyi bir sene geçirmese de.
J'aimerais aussi vous annoncer le retour de notre gringalet, George Costanza, dont, en dépit d'une mauvaise année
Bodur kardeşlerim, özgürlüğe oluk oluk akın!
Mes frères dodus, gavez-vous à l'abreuvoir de la liberté!
Bodur biri, orası ayrı.
Elle est chétive, en tout cas.
Öyle mi? Ve o tulumla bodur görünürüm.
- C'était ta dernière pastille?
Gözlüklü kısa bir adam geldi. Karpuz kafalı bodur bir şeydi. Ama gitti.
Mais j'ai vu un petit homme avec des lunettes, et une tête en forme de melon... mais il est reparti.
Tamam, bodur, oyun oynamayı bırakalım.
Arrête ton cirque.
Bak, kabakkafalı bodur! Ne halt zırvaladığını bilmiyorum.
Ecoute bien, tête de noeud, je sais même pas de quoi tu parles!
Altının Fazio'da lanet bodur!
Ton shilling est avec Fazio.
Bir saniye. "Bodur" çikolatası ambalajı mı dedin?
Oui, tu finis avec la spirale.
Bu "Bodur" u hangi bodurun yediğini biliyorum.
Oui, j'aurais dû prendre des notes. C'est Elaine.
Bodur?
- Je ne sais pas.
- Bodur şişko.
Humpty Dumpty.
Bodur şişko.
Humpty Dumpty.
Lanet olası bodur şişko duvara oturmuş, hayalarını esnetiyor...
Humpty sanglante Dumpty. Assis sur le mur, grattant sa balle...
Kahrolası bodur şişko...
Humpty sanglante Dumpty...
Şu bodur aşağılığı bulalım ve bakalım bir anlaşma yapabilecek miyiz.
Trouvons ce connard, et essayons de s'arranger.
Kısa boylu, bodur, kafası az çalışan, kel bir adamın giyeceği tarzdan bir şey gibi.
On dirait le blouson d'un homme trapu, Iourdaud et dégarni. Il n'est pas trapu.
Sadece "Bodur" çikolatası ambalajı buldum.
Mon Dieu!