Bu da demek oluyor ki перевод на французский
1,092 параллельный перевод
Bu da demek oluyor ki hala pek çok personel kayıp.
Ce qui veut dire qu'on n'a pas retrouvé tous les membres du personnel.
Yani bu da demek oluyor ki -
Combien de...
Bunlar da kıskançlık ve öfke olmalı bu da demek oluyor ki papaz ve polis de kurtuldu.
Et voici sans doute, l'envie et la colère, donc le pasteur et le flic vont bien maintenant.
Bu da demek oluyor ki Raynor da dahil ona yakın herkesi öldürebilirlerdi.
Ce qui veut dire qu'ils auraient tué chaque démon de son cercle intime, y compris Raynor.
Bu da demek oluyor ki bundan sonra bana efendim demek yerine Max demeye başlayacaksınız.
Donc arrêtez de m'appeler madame.
bu da demek oluyor ki bir çeşit özel transfer şekli ayarlamak zorunda.
Il va lui falloir un moyen de transport spécial.
Git yardım et, Doug. Bu da demek oluyor ki her şey ıslak ve sarkık. Hayır.
Doug, va l'aider.
Bunun için geç kaldın, çünkü haftada 90 saat çalışıyorum bu da demek oluyor ki hiçbir yere gidemem ya da hiçbir şey yapamam.
C'est trop tard, parce que je travaille 90 h par semaine, et du coup, je ne peux aller nulle part.
Cesursun, ama sınırsız uzay kontrolüne sahip değilsin, bu da demek oluyor ki, burada emirleri ben veririm.
Toute suggestion est la bienvenue. Tout-puissant qu'il est, il n'en est pas moins un jeune homme.
Ben bu dizinin yaratıcı danışmanıyım, bu da demek oluyor ki bana danışılmadan yaratıcı birşey yapılmamalı.
C'est moi le conseiller artistique. On est censé me consulter sur toute la partie artistique.
Bu da demek oluyor ki sana 1.62 Dolar borçluyum.
Ce qui signifie que je te dois 1,62 $.
Bu da demek oluyor ki, Escamillo ve Don Joseyi oynayacakları bulduğumuzda, onların da şarkı söyleyebiliyor olması gerek, seslerini duymayacak olsak bile.
Ça veut dire aussi que l'Escamillo et le Don José que nous choisirons devront savoir chanter même si on ne les entend pas.
Bu da demek oluyor ki cadı yok edildi.
La sorcière est donc vaincue.
Paige, senin beyaz ışıklı genlerin var, bu da demek oluyor ki bu adam seni öldürebilir, kocamdan ve doğmamış çocuğumdan bahsetmiyorum bile!
Tu as des gènes d'être de lumière. Il pourrait te tuer, sans parler de mon mari et de mon bébé!
Bu da demek oluyor ki sen beyaz ışıklısın.
Tu es un être de lumière.
Bak Leo. Benim kadar sen de iyi biliyorsun ki her şeyin bir nedeni var. Bu da demek oluyor ki şu anda burada olmamızın da bir nedeni var.
Ecoutez, Leo, vous savez aussi bien que moi qu'il y a une raison pour tout, ce qui veut dire qu'il y a une raison pour ici... maintenant.
Ve bu da demek oluyor ki şu an toubray topluyorlar.
Ça veut dire qu'ils ont commencé la récolte du toubray.
Bu da demek oluyor ki sadece çok özel üyeler için olan fiyatlarımızı vereceğiz.
Vous êtes nos millièmes visiteurs. Vous pouvez donc bénéficier de notre réduction "Privilège".
Öyle olsa da bugün Perşembe, bu da demek oluyor ki haftalık toplantıda olması gereken herkes şu anda ölü.
Je l'aurais bien fait, mais on est jeudi, ce qui veut dire... que tous ceux qui devraient être à la réunion hebdomadaire sont morts.
Sibernetiğin çalışması için merkezi bir işlemci gerekir. Bu da demek oluyor ki, hafızasına girebilirsek bu zamana kadar yaptığı şeylerin bir kaydını bulabiliriz.
Hum, la cybernétique recquiert un traitement central pour fonctionner, donc si l'on peut fouiller sa mémoire, on trouvera peut-être un enregistrement de tout ce qu'il a fait jusqu'ici.
- Bu da demek oluyor ki Connor da yarı iblis.
- Il est donc au moins mi-démon.
Bu da demek oluyor ki, şaman Angel'a ilahi söylediği zaman iş işten geçmiş bile.
Ce qui signifie que lorsque le chaman psalmodiait près d'Angel... c'était déjà trop tard.
Bu da demek oluyor ki Angel'ı ruhsuz bir azmana çevirme planı yattı.
Notre plan de transformer Angel en un monstre sans âme... est donc foutu.
Bu da demek oluyor ki 40,000 şişenin kapağını çıkarmalıyız.
On va devoir déboucher 40000 bouteilles.
- Evet, aynen öyle. - Bu da demek oluyor ki, katil sürücü tarafındaki camdan dışarı ateş etmek de dahil olmak üzere her şeyi en ince ayrıntısına kadar birebir taklit etmiş.
Le tueur a copié jusquau moindre détail dont le coup de feu dans la vitre.
Bu da demek oluyor ki, Sikozu onu tamir etti.
Ça veut dire que Sikozu l'a fait.
Bu da demek oluyor ki, başka bir asansör vagonuyla bize ulaşamayacaklar.
Cela signifie qu'ils ne pourront pas nous rejoindre par une autre cabine.
Bu da demek oluyor ki en azından 42 yaşındasın.
Donc vous avez au moins 42 ans.
Bu da demek oluyor ki şu an Goa'uld işgalindeki bir gezegende sıkışıp kaldık.
Ce qui veut dire que nous sommes prisonniers sur un territoire goa'uld.
Bu da demek oluyor ki birini sağ yakalamalıyız.
Ce qui signifie que nous devons en capturer un vivant.
Ancak, madde Kevlar'a benzer sıkı dokunmuş fiberden oluşuyor, bu da demek oluyor ki küçük ve keskin birşey onu delebilir, iyi uçlu bir trinyum oku mesela.
Mais on sait maintenant qu'elle est composée d'une fibre rappelant le kevlar. On devrait pouvoir la pénétrer avec un objet très acéré, comme une fléchette en trinium.
Bu da demek oluyor ki- - Bir bakayım...
Ce qui veut dire que je suis... voyons, je retiens 1...
Yani bu da demek oluyor ki, sizden biri oraya gizlice girip olaya bakmalı.
Il faut y infiltrer quelqu'un pour en avoir la preuve.
Yani bu da demek oluyor ki, bu sefer sokaklarda beyaz biri lazım, değil mi?
Il vous faudra un Blanc pour s'intégrer à certains secteurs du sud-est.
Bu da demek oluyor ki tüm Amerika denizaltı filosu hiçbir kanıt olmamasına rağmen görünmeyen bir tehdidin riski altındaydı.
Cela signifiait alors que la flotte sous-marine américaine était à la merci d'une menace invisible, bien présente, mais dont l'existence ne pouvait être prouvée.
Bu da demek oluyor ki ; herkesin binde bir şansı var!
Soit moins de 1 candidat sur 1 000.
Bu da demek oluyor ki her neslin adımlarını şu tepeden, bu tepeye, sonra da bu tepeye yani en başa dönene kadar takip etmek mümkündür.
Il est donc possible de retracer les pas de chaque génération, colline après colline après colline, et de remonter à leur origine.
Evet, bu da demek oluyor ki söylediklerimi yapmak zorundasın.
Donc tu dois faire tout ce que je te dis.
Bu da demek oluyor ki, kısıtlı olan vaktinizi, çok akıllı bir şekilde değerlendirmelisiniz.
Ce qui veut dire que vous devez utiliser votre temps à bon escient!
Bu da demek oluyor ki, bir karara varma...
Et ce qui veut dire, vous devez décider que...
Ayrıca Alvers ve Amador'un bu patlatıcı aletleri virüs dolu tüplerle silahlandırdıklarına inanıyorlar. Bu da demek oluyor ki hızlı çalışmalıyız, bu yüzden işe koyulalım.
Nous croyons qu'Alvers et Amador équipent ces engins avec le virus, ce qui veut dire qu'il faut travailler vite.
Bu da demek oluyor ki, beni de öldürmek zorundalar.
Ça veut dire qu'il faut aussi qu'ils me tuent.
Bu da demek oluyor ki Disher haklıydı.
Donc, que Disher a raison.
Bu da demek oluyor ki... Ne demek oluyor?
Ce qui veut dire... quoi?
Yani bu demek oluyor ki, hediyem Thebes'da değil mi?
- Donc mon cadeau est à Thèbes.
Hayır, hayır, hayır, hayır. Sakin olun çocuklar. Leo kapıyı havaya uçurdu, çiçeklerle kaplamadı, bu da açıkça demek oluyor ki sen hala hamilesin.
Léo a explosé la porte, il ne l'a pas couverte de fleurs, tu es donc toujours enceinte.
Bu da demek oluyor ki o da bir cadı.
Ca signifie aussi qu'il est un sorcier.
Belki de bana sadece isimler tak sürtük gibi yada manukyan gibi. Ki bu da az kaltak az uman demek oluyor
Vous voulez peut-être me traiter de traînée, ou de salterne, moitié salope, moitié interne.
Mesele şu ki, ben bir polis değilim ki bu sizi direk olarak Adalet Bakanlığı'na sevk edebilirim demek oluyor ve onlar da yasa gereği, siz avukatın kokusunu duyana kadar.. ... sizi ellerinde 6 ay tutabilirler.
Le seul truc, c'est que je ne suis pas un flic... et je peux donc vous envoyer directement au Département de la justice... qui, grâce au Patriot Act, peut vous garder pendant six mois... avant que vous n'ayez même le droit de sentir un avocat.
Bu da demek ki, teknik olarak, bu yazman benim patronum oluyor.
Ce gratte-papier est donc techniquement mon patron.
Ki bu da o beni sevmiyor demek oluyor.
Ce qui signifie qu'elle ne m'aime pas.