Ciğer перевод на французский
444 параллельный перевод
- Devam et. Baba sana ciğer verecek.
Va, béni-oui-oui, papa te donnera un su-sucre!
- Ciğer hapı al o zaman.
- Prends un cachet.
Ciğer hapı falan istemiyorum.
Je n'en veux pas.
Ciğer ve pastırma.
Du foie et du bacon.
Bayanlar baylar, aramızda kalsın... Gulaş'ı tavsiye etmem, fakat paprika ciğer... tam savaştan önceki gibi!
Mesdames et messieurs, je ne recommande pas le goulasch, mais le foie au paprika... comme avant la guerre!
Ellerinde güzel ciğer varmış...
J'ai acheté un morceau de foie.
Ne istersiniz? Jambon mu ciğer mi?
Jambon ou pâté de foie?
Sosisli sandviç değil, ciğer.
Pas de hot-dogs. Du pâté de foie.
- Vardı ama attım. - Ciğer hapı.
Qui veut voir ça pendant sa lune de miel?
Balayında kim ciğer hapı görmek ister ki?
On veut des endroits romantiques, là Où George voudrait aller.
Size çeşitli sandviçler verebilirim. Pastırmalı ya da jambonlu yumurta, ciğer, biftek...
Sandwiches, œufs au bacon, bifteck...
Patron, sen git biraz ciğer al.
Va acheter de quoi manger.
Çelikten kaslar, demirden ciğer, ve insan üstü bir güç.
des muscles d'acier, des poumons de fer, et une force surhumaine!
Ayrana ve ciğer sosisine ve her şeyin dünkü gibi yerli yerinde olması şerefine.
Aux contes de fees et aux sandwiches, et a redevenir amis comme avant...
Bir porsiyon da ciğer tava.
Et du foie frit pour une personne.
Kızarmış piliç vardı. Ayrıca kaz ciğer ezmeli sandviçler.
Il y avait du poulet frit, des sandwiches au pâté de foie, et une vue.
Şuna bak - ciğer güveç.
regarde - du foie.
En azından yemek fena değil. Demek ciğer var.
Ce n'est pas mal du tout. du foie.
! Onlar anca ciğer tava bilirler!
ça me rappelle le foie d'la vénitienne!
Nasıl olsun? Peynirli? Ciğer ezmeli?
- Fromage?
Ciğer ezmeli.
Pâté? - Pâté.
Jambon, peynir ve ciğer ezmesi var.
J'ai du jambon, du fromage et de la saucisse.
Ciğer, bal ve badem bol baharatlı sosun içinde.
Foie, miel, amandes, nappés d'une sauce très épicée.
Birinin benden doğranmış ciğer yapmasını bekleyecek değilim.
Je ne tiens pas à rester ici, à attendre que quelqu'un me coupe en morceaux.
Burada biftek var ve ciğer ve de çok kötü kokulu peynir.
Alors peu importe le lieu. Ce n'est pas le problème.
Matmazel Sabine'e öğle yemeği için ciğer ve...
- Mademoiselle, pour le déjeuner de Sabine, vous lui ferez une tranche de foie de veau.
Ciğer ve meyve salatası.
foie et salade de fruits.
- Eskisi kadar can ciğer değiliz.
Nous ne sommes plus en aussi bons termes qu'avant.
Her sabah kahvaltıda sandalyesinin altına ciğer ve pastırma koyup dolaba girer.
Au petit-déjeuner, Ken met une assiette de foie de veau sous sa chaise et s'enferme dans un placard.
- Bir ciğer için 500 dolarmı?
- 500 dollars pour un foie?
Bilirsin işte, Jenny'nin bahsettiği şu ciğer doktoruna.
Celui dont m'a parlé Jenny, qui soigne les foies?
Ama kediye ciğer emanet etmek aptallık olur.
On laisse pas un renard dans une basse-cour.
- Biraz ciğer ezmesi Albay?
— Du foie gras, colonel?
Ciğer salamı mı, efendim?
- Pardon? - Pâté de foie?
Jim Bridger'i, Kit Carson'ı, Ciğer Yiyen Johnson'u tanırdım.
J'ai connu Carson, Johnson...
Yemek için ciğer ve spagetti var.
Il y a du foie et des spaghettis.
Çocuğun biri ciğer ezmesi sürülmüş Ritz krakeri verip adına "kanape" dedi.
Un larbin en veston blanc me donne du pâté de foie en disant : "canapé".
Ben de, "Ne kanapesi, ciğer ezmesi sürülmüş Ritz krakeri!" dedim.
J'ai dit : " Canapé, mon cul! Remballe ta camelote!
Ciğer ezme ve kuzu güveç alayım.
Le pâté et la casserole d'agneau.
- Ciğer ezme istemediniz, öyle mi? - Hayır, istemedim.
Vous ne voulez pas le pâté?
Ayrıca iyi bir aşçıyım. Ciğer köftesi, pisi balığı...
Et je fais bien la cuisine.
Doktorlar gücümü yeniden toplamam için ciğer yememi söylediler.
Et les médecins ont dit que je devais manger du foie.
Birgün şunu keşfettim : eğer ağzıma bir parça ciğer ve arkasından üzeri bolca yağlı ekmek atarsam, ciğeri yutabiliyor ama yalnızca ekmek ve yağ tadını alıyordum.
Un jour, je me suis aperçu qu'en mettant un morceau de foie et du pain beurré dans ma bouche, je pouvais l'avaler et ne sentir que le goût du pain beurré.
Bazen ciğer yemek zorunda kalabilirsin, ve çaba harcadığın sürece, Tanrı ekmek ve yağ bulmana yardım edecektir.
Souvent, on doit avaler son foie. Mais si on y met du sien, Dieu vous aide à trouver pain et beurre.
- Ciğer ezmesi yer misin?
- Tu veux du pâté de foie?
- İşte ciğer ezmen.
- Tiens, ton pâté.
- Ciğer?
- Du pâté?
Ciğer.
Pâté de foie.
Aman Tanrım! Nasıl bir ciğer bu, körük gibi!
Doux Jésus!
Ciğer yeterliliği % 50 daha iyi.
Capacité pulmonaire accrue de 50 %.
Çalkalanan kuşbaşı ciğer ve tavuk suyuna çorba.
Ça?