Daıma перевод на французский
21,061 параллельный перевод
O da benim özel yeteneğim.
C'est ma spécialité.
Muhtemelen hak etmiyorumdur ama şu ana kadar başımıza ne geldiyse, ya da bundan sonra ne gelecekse bana hissettirdiğin duygular hayatımın en iyi parçaları oluyor.
Probablement pas. Mais qu'importe ce qui est arrivé, qu'importe ce qui arrivera, la façon avec laquelle tu me fais me sentir est la meilleure partie de ma vie.
Buradaki zamanım sınırsız olsa da sabrım değil.
Bien que mon temps ici puisse être sans limite, Malcolm, ma patience ne l'est pas.
Biliyorum ama şehri kurtarıp da ilişkimi kurtaramıyor olmak hiç adil değil.
Je sais. C'est juste que ça me semble injuste que je puisse sauver une ville mais pas ma relation.
Sonra da annem ve kurul üyeleri iyi mi öğrenemem lazım.
Ensuite je devrai voir si ma mère et les membres du conseil s'en sont sortis indemnes.
Oliver da aynı şeyi söyleyip duruyor, fakat ben olayı kafamda defalarca yaşadım ve durum böyle.
Oliver continue de répéter la même chose, à part que ça tourne encore et encore dans ma tête, et c'est vrai.
Ebeveynlik felsefelerimi sonra da tartışabiliriz.
Nous pourrons parler de ma philosophie parentale plus tard,
Benim hatun da bu işte.
C'est ma maman.
Brian yıllardır karımla sevişmeye çalışsa da ondan bunun için belli bir derecede nefret ediyorum.
Même si Brian essayer de se taper ma femme depuis des années, et que d'une certain façon je le déteste pour ça.
- Ya da onun yerine işleri benim usulümle hallederiz.
Ou alors, on fait plutôt les choses à ma manière.
Saçımı berbat edip, kravatımı sallayıp duran rüzgârdan kaçıyorum. Aynı zamanda da Dallas Portland'a olan öfkemi unutmaya çalışıyorum.
J'essaie d'échapper aux bourrasques qui m'ont déguenillé, et aussi d'oublier ma colère envers Dallas Portland.
Tam da ailem bu akşam büyük bir parti veriyordu. İkiniz de konuğum olarak gelmelisiniz.
Ma famille organise une grosse fête ce soir, vous serez mes invités.
Kraliçemsin. Öyle ya da böyle sana sahip olacağım.
Tu es ma reine, et tu seras mienne, d'une façon ou d'une autre.
Bırakın da yerime otursun. Ben onun yerine girerim arkaya.
Je lui donne ma place, je vais m'allonger dans le coffre.
Kendi başıma da kaçabilirdim.
J'aurai pu m'enfuir toute seule.
2166'da, Vandal Savage isimli ölümsüz bir zorba bütün dünyayı fethedip karımı ve çocuğumu öldürdü.
En 2166, un tyran immortel nommé Vandal Savage a conquis le monde et tué ma femme et mon fils.
Hayır, seni yanıma aldım çünkü ortağınla paket teklif gibiydiniz. - Kusura bakma Bay Rory ama Savage'ı durdurmak için seri kundakçıyla çalışmak istemiyordum, hele ki o kundakçıda etten daha az IQ varsa! - Ne?
Non, je vous ai recrutés parce que vous et votre partenaire faisait partie d'un lot.
Çünkü eşimi de oğlumu da hayal kırıklığına uğrattım.
J'ai abandonné ma femme et mon fils.
- Çünkü 2016'da kız kardeşim yaşıyor.
Parce que ma soeur vit en 2016.
Yakında tam gücüne kavuşacaksın sonra da kutumu tamir edeceğiz.
Bientôt vous serez réhabilité à votre pleine gloire... et ensuite vous pourrez restaurer ma Boîte.
15 yaşındaki kardeşimin kendi hayatını da benimkini de mahvetme planları dışında mı?
Hormis ma petite sœur de 15 ans qui prévoit de ruiner sa vie et la mienne?
Bu benim çocuğum ve o da bir çocuk sahibi olmak üzere.
Elle est à ma charge, et elle aura bientôt un enfant à charge.
Argat, onlara su ver, sonra da çadırıma getir.
Argat, apporte-leur de l'eau et amène-les dans ma tente.
Annem, galiba 4. kocasıyla New Mexico'da yaşıyor.
Ma mère est au Nouveau-Mexique... avec son quatrième mari, je crois.
Ortadan kaybolmalıydım. Yazılımı da yanıma aldım.
Je... je devais disparaitre... et prendre le logiciel avec moi.
Dün gece yatağında yatmamışsın, kız kardeşim seni görmemiş ve üstünde hâlâ dün gece giydiğin takım elbise var. - Bu da akıllara bir soruyu getiriyor.
Mais ton lit n'a pas été défait, ma soeur ne t'a pas vu, et tu porte encore ton Zegna de la nuit dernière, ce qui m'amène à la question...
Tam da yardıma ihtiyacım olan bir zamanda.
Et pendant mon heure difficile.
Anneme sorarsan şu an yaptığım da evden kaçmak.
Si tu demandes à ma mère, elle dirait que c'est ce que je fais actuellement.
- Bu da hayatım bana ait değil demek.
Ce qui signifie que ma vie ne m'appartient pas.
Babamın da ölüşüyle, Michael ailenin finansal işlerinde aktif rol oynamam için beni cesaretlendirdi.
Avec la disparition de mon père, Michael m'a encouragé à jouer un rôle plus actif dans les finances de ma famille.
Önce Todd'a, sonra da komutanıma!
D'abord Todd, et puis mon superieur.
- Bu da ne demek? Federallerle yaptığı talihsiz iş birliği sonucunda annemin gözü Benji'de. Onu hedef almış durumda.
Depuis sa malencontreuse amitié avec les fédéraux, notre Benji a une cible sur le dos, dans la ligne de mire de ma mère.
Ondan sonra da Norman benim sigortama dahil olacak.
Et ensuite, Norman sera ajouté à ma police d'assurance.
Sen karımı korkutacaksın, sonra da sakin ol diyeceksin öyle mi?
Tu effraies ma femme, et tu veux que je me calme, c'est ça?
Şimdi düşünüyorum da hayatım boyunca görünmez olmak için hazırlanmışım.
En y repensant, j'ai été formé toute ma vie à être un pape invisible.
Hem hayatımı mahvedecek bir skandala karışmak da istemem.
Et je ne veux pas me retrouver mêlée à un scandale qui gâcherait ma vie.
Gitti artık, öyle ya da böyle artık kontrolümde değil.
Pour le meilleur comme pour le pire, ce n'est plus à ma portée.
Aynı şey benim başıma da geldi unuttun mu?
Il m'est arrivé la même chose, tu sais?
- Bir daha da anneme öyle cevap verme.
- Mais ne réponds pas comme ça à ma mère.
O da benim en iyi arkadaşım.
C'est ma meilleure amie.
Eş cinsel olduğumu size bile söyleyemiyorum. Bir mahkeme dolusu insan, hâkim, avukatlar karşısında nasıl söyleyeyim? Ya da akrabalarım?
Je n'arrive pas à le dire à vous, comment le dire dans un tribunal, devant un juge, devant les avocats... ma famille.
Goto'da geçirdiğim altı gün ve Kichijiro'nun inancının yenilenmesi bana hayatımın kıymetini dünyanın sonunda yer alan bu ülkedeki insanlara gerçekten faydalı olabileceğimi hissettirdi.
Ces six jours à Gotô et la réaffirmation de foi de Kichijiro m'ont fait sentir que ma vie avait de la valeur et que je pourrais être utile aux gens de ce pays à l'autre bout du monde.
Onun adı da Mary.
Ma femme s'appelle Mary.
Ama öyle bir zamanda geldin ki sende. Karım da buradaymış ve acil bir durum varmış. - Acil durum.
Ma femme est ici, il y aurait une urgence.
Çok gergin, biraz da utangaçtım ve kabuğumdan çıkmazdım.
J'étais très nerveuse, timide, renfermée dans ma coquille.
Fairbanks'da ankesörlü telefon olduğu aklıma geldi.
Je me suis souvenu qu'il y avait un téléphone sur Fairbanks.
Stefan, bu da Freya, yeni ablam.
Stefan, voici Freya, ma toute nouvelle soeur aînée.
Öfkemden dolayı Finn'i suçlamak isterdim ama geri geldiğimden beri daha da büyüyor.
J'aimerais blâmer Finn pour ma colère, mais c'est de pire en pire depuis que je suis revenu.
Burada sizinle kalmaktansa akmeşeyi bulma şansımı dışarıda deneyeceğim.
Je préfère tenter ma chance dehors avec le chêne blanc, que de rester ici avec vous tous.
Ya öyledir ya da uzun zamandır kayıp ölmemiş ablasındır.
Eh bien, soit cela, soit tu es ma grande sœur pas-si-morte-que-ça et longtemps perdue.
.. bana aile dersi vermeye kalkma.. .. ablacığım, ya da ablam değilsin.
Ne me sermonne pas sur ma famille, sœur, ou pas.