Distant перевод на французский
475 параллельный перевод
Ağırdan mı alıyoruz?
On se la joue distant?
Hatırladığım kadarıyla bana soğuk demiştin.
Tu disais que j'étais distant...
Her şey olabilirim ama soğuk birisi asla.
Je suis tout sauf distant.
Eğer gitmekte ısrar ederse, soğuk davranacağım, ve gitmesini isteyeceğim, hüzünlü vedalardan hoşlanmadığımı söyleyeceğim.
Je jouerais le déçu. Si elle insiste pour partir, je deviendrais distant. Je ne répondrais pas à son au revoir.
Uzun, aristokrat, uzaklara dalıp giden bakışlar?
Grand, aristocratique, le regard distant?
Daha ateşli olacak, Kadınlara daha çok ilgi gösterecek.
Il sera moins distant avec les femmes.
Benden hala nefret ediyor musun?
Tu penses que je suis distant, n'est-ce pas?
Boş boş bakma öyle.
Ne sois pas aussi distant.
Hayır, bakmıyorum.
Je ne suis pas distant.
- Çocuk, bugün biraz garip, değil mi?
Il est bien distant, aujourd'hui!
Soğuk bir imaj çizmektense sıcak kanlı olmayı tercih ederim.
De toute façon, c'est mieux que d'être perçu comme distant.
Geçen sefer benden uzak durdun.
La dernière fois, tu étais si distant.
Gittikçe uzaklaşmaya başladı ve... her zaman sanki bir şeyler demeye çalışıyormuş gibi bir bakış yerleşti gözlerine.
Il était de plus en plus distant. Il avait toujours une expression sur le visage, comme si... il essayait de dire quelque chose.
Son zamanlarda ki davranışlarının farkında mısın?
Tu veux que je te dise comment tu te comportes? Tu es froid et distant.
Mesafe spektrografı.
Spectrographe distant.
Ben açıkça kocan için çok çekingen olduğunu söylediğini hatırlıyorum.
Je me souviens que tu l'avais trouvé distant.
-... söylemişti.
- tu étais distant.
Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer.
Les mésaventures, ça rend distant.
"Küçük Anka" hep mesafeliydi
Petit Rock était très distant vis-à-vis des autres.
Bu akşam biraz mesafeli davranıyorsun.
Tu es légèrement distant, ce soir.
Ne bileyim, bana öyle geldi belki de.
Légèrement distant, nec.
Polakov aniden soğuk davranmaya başladı, sonra da ortadan kayboldu.
Et dès lors, tout changea. Polakov se montra distant avec lui.
Gerçekten değil. Ama o kadar... soğuk biri ki.
C'est seulement qu'il est si... distant.
Soğuk mu?
Distant.
Müfettiş Moore, ortaklarımla arkadaş olmam.
Inspecteur Moore, je suis distant avec mes équipiers.
Mesafeli bir çocuk olup da büyüyünce soğuk, katı bir genç olmana şaşmamak gerek.
Pas étonnant que tu sois devenu un enfant distant, un jeune homme froid et dur!
Asilerin üssü diğer taraftaki ayın üstünde.
La base rebelle est sur une lune, du côté distant.
Yabancı gibi durma, Maurice. Hadi, bir içki al.
Ne sois pas si distant, prends un verre.
Hastaneye götürüldü. O hastaneden de, daha uzak ve güvenli bir başka yere götürüldü.
On l'amena à l'hôpital puis à un autre endroit, plus distant, plus sûr.
Ve iki gün sonra, aralarından iki kişi yaklaşık 60 mil uzaklıktaki bir köye doğru yola çıktılar. İsmi... Ve aralarında her konu üzerine gevezelik ediyorlardı.
En ce même jour, deux hommes, deux d'entre eux... regagnaient un village distant d'une soixantaine de stades... qui avait nom... et ils s'entretenaient de tous ces événements.
Soğuk ve kasvetli bir ruh haline büründü ve bir bakıma Cortés komutasındaki İspanyolların... Meksika'yı fethetmesine yardımcı olmuş oldu.
Il devient distant et mélancolique... et contribue, dans un sens... à la conquête espagnole du Mexique, organisée par Cortez.
Personele karşı çok nazik, ama aynı zamanda ağzı çok sıkı.
Il est très poli avec le personnel, mais en même temps, distant.
Nasıl bu kadar soğuk olabiliyorsun?
Pourquoi es-tu si distant?
Herzaman çok soğuktun, Cruchot.
Pourquoi avoir été si distant?
Herşey dışımda ve uzak.
Tout est distant.
Werner... Çok mesafeli, çok yakışıklı. Fransa'daki karşı-istihbarat örgütünün başı.
Si distant, si divin, il est aussi le chef du contre-espionnage en France.
Mesafeli ve huysuz davranıyor.
Il est tres distant.
" Ne kadar korkunç ve soğuk ve mesafeli ve dalgın
" Je dois te sembler méchant, froid, distant,
Bir gün uzak bir yaratığın peşine düştü.
Alors, un jour, il partit à la recherche de cet être distant.
Bazan öyle... uzaktasın.
Parfois, tu es si... distant.
Enteresan... ilginç... soğuk. Tamamen kontrollü.
Etrange... intéressant... distant... et autoritaire.
Ne kadar uzaklaştıysam o kadar hoşlandılar benden.
plus je devenais distant... plus ça leur plaisait.
Nathan soğuk bir adam.
Nathan est un homme distant.
Kocanızı size karşı bu kadar soğutan şey nedir sizce?
D'après vous, pourquoi est-il devenu si distant?
Bir Klingon buzulu gibi davranman gerekmez.
Inutile de te conduire en Klingon froid et distant.
Altı yıl önce bu kadar ilgisiz değildin.
Tu n'étais pas aussi distant il y a 6 ans.
Mesafeli davraniyordum.
J'ai été distant.
Uzak bağlantı, tahminen su altında.
Un contact distant, Probablement submergé.
Sabah uyanacak ve mesafeli davranacaksın.
Et demain matin, au réveil... vous serez distant.
Çok uzak oluyorsun.
Tu es si distant...
Demek ben soğuk biriyim.
Moi, distant?