Diyemezsin перевод на французский
787 параллельный перевод
- Ona "piliç" diyemezsin.
- Pour ça, oui! Ne la traite pas de "morceau".
- Bana yalancı diyemezsin.
- Ne me traite pas de menteuse.
- Oh, bak buraya, McNeal, görünüşe göre o sırada çekilmiş diyemezsin.
Ecoutez McNeal, vous ne pouvez pas juste l'affirmer...
Aşk diyemezsin buna, çünkü senin yaşında coşkun değildir insanın kanı, durgunlaşır, akla uydurur aşkını.
A votre âge, ce n'est plus la folie sensuelle...
Ben yaptım diyemezsin elbet.
Tu ne peux pas dire que c'est moi.
- Margo'ya taviz diyemezsin.
- Margo n'est pas exactement un compromis.
Sen ki öz be öz Romalısın, Brutus Roma'ya eli bağlı gider diyemezsin.
Ne pense pas, Romain, que jamais Brutus ira captif à Rome.
Babaları bilirsin, birşey diyemezsin.
Vous le connaissez...
Bak, değil diyemezsin.
Regarde. Tu ne peux pas dire le contraire.
Evet, bu kişye sadece cani diyemezsin.
Un criminel pareil, il n'y a rien à dire.
Ona tipik bir gammazcı diyemezsin. Kendini bir gazeteci olarak görüyor.
C'est un indicateur qui se prend pour un journaliste.
Efendi Tsugumo içinde yaşadığın dünyaya karşı koyamaz zamanın gelgitlerine de dur diyemezsin.
Vos scrupules ne vous conduiront à rien. Il faut savoir se résigner.
Bana budala diyemezsin, sana yardım etmeye geldim buraya.
Ne me traitez pas d'imbécile. Je suis venu vous aider.
Diyemezsin Williams!
- Vous ne pouvez pas, Williams!
Hiçbir şey diyemezsin.
Vous ne pouvez pas.
Bana yaratık diyemezsin. Hele bi hanfendi gibi parasını ödiycem diyince.
Traitez-moi pas de colis quand je veux payer pareil que n'importe quelle dame.
Komşu olan genç bir erkek ve kadına arkadaş olmayın diyemezsin.
C'est normal qu'on soit amis puisqu'on est voisins.
Benim arabamda bana kapa çeneni diyemezsin.
A moi. On me dit pas de la fermer!
Terbiyesizliği yüzünden birilerine kasabayı terk et, diyemezsin.
On ne chasse pas les gens à cause de leurs mauvaises manières.
- Onu görme diyemezsin.
Tu ne peux pas l'empìcher de le voir.
Çünkü ailede bir temel yoksa evim var diyemezsin.
Une maison sans fondations n'est pas une maison. Logique, non?
Sör Gerald Nabarro'nun da Simon adında bir karidesi varmış ama ona çatlak diyemezsin.
On m'a dit que Sir Gerald Nabarro avait une crevette appelée Simone, et Sir Gerald n'a rien d'un cinglé.
Öyle kolayca "Paraya ihtiyacımız var." diyemezsin.
Ce n'est pas aussi simple que ça.
Hayır, diyemezsin.
Non, c'est hors de question.
Yoktu diyemezsin.
Nie-le.
Buna da lüksün göbeğinde yaşıyoruz diyemezsin.
Je ne vis pas vraiment dans le luxe!
Bana kapa çeneni diyemezsin! Burası benim evim!
Vous êtes chez moi!
Bana pislik diyemezsin, bunu yapmana izin vermem.
Et ne me traite pas d'ordure!
Pekala, onu öldürdüm ama buna cinayet diyemezsin.
- On ne peut pas appeler ça un meurtre.
Bana "mook" diyemezsin.
Je suis pas'mook'!
Bir kızın yanına gidip, bir buket uzatıp şöyle diyemezsin,...
On ne donne pas un bouquet à une fille en lui disant
Pekala! Beni uyarmadı diyemezsin!
Tu ne diras pas que je ne t'ai pas prévenu.
- Geçmişe bakıp şu an harika hissediyorum diyemezsin.
- Tu avais le choix. Tu ne peux pas dire aujourd'hui :
Öyle diyemezsin!
Tu peux vraiment pas dire ça.
Canı cehenneme diyemezsin.
Tu peux pas dire que tout ça aille au diable.
- Bunu bana diyemezsin!
- Ne me dis pas de la fermer.
Bunu diyemezsin. Buna hoş diyemezsin.
Tu ne peux pas dire ça, Tu ne peux pas dire que c'est joli,
Woodford, ereksiyonunu evliliğimin ortasına getirip sonra da "Benim değil!" diyemezsin!
On n'introduit pas une érection dans un mariage pour la désavouer!
Sadaka bile diyemezsin!
Avec un pourboire en plus.
Bana sersem filozof diyemezsin, seni teneke yığını!
Moi, un intellectuel ramolli? Gros tas de cambouis!
Bu savaşı gördükten sonra cehennemi görmedim diyemezsin.
On ne peut pas en demander plus, hein?
Ona dostum diyemezsin. Ona da, bana da efendim diyeceksin.
Ne l'appelez pas "mon pote" mais "monsieur".
Bana "sakin olun" diyemezsin.
Me dites pas d'y aller mollo.
Kocama "koca burun" diyemezsin.
N'appelle pas mon mari "Gros Pif".
Sanırım buna iyi diyemezsin, iğrenç bir şey!
Ne dites pas ça. C'est cruel!
Buna vaaz diyemezsin.
Pour un " "sermon" ".
Gelip bir anda "Gidebilirsiniz" diyemezsin.
Vous pouvez pas vous pointer et dire comme ça : "Vous êtes libres."
Ama buna pek gelişme diyemezsin. - Su an burada.
– Il est là, vous savez?
Starrett, seni uyarmadım diyemezsin.
En tout cas, je t'aurai prévenu.
- Bana "Çekil git!" diyemezsin!
- Allez, arrêtez!
- Öyle diyemezsin.
- Tu peux pas dire ça.