Edeceksin перевод на французский
7,481 параллельный перевод
- Onu FSB'ye mi teslim edeceksin?
- Tu vas le livrer au FSB?
Anladın mı? İstifa ederim diye tehdit edeceksin?
Tu vas juste les menacer de partir.
- Reklam için hayatını riske mi edeceksin?
Vous risqueriez votre vie pour de la publicité?
- Beni hasta edeceksin.
Tu me dégoûtes.
- Yani, bu bizi terk edeceksin mi demek?
Est-ce que... Est-ce que ça veut dire que tu va nous quitter? Non.
Ona ekselans diye hitap edeceksin ama bir beyefendi gibi davranacaksın.
Appelez-le Votre Altesse, évidement, mais traitez-le comme un gentleman.
Yani ben kimsenin istemediği bir kulübe katılabileyim diye istifa etmekle mi tehdit edeceksin.
Donc vous allez menacer de démissioner pour que je puisse joindre un club où personne ne veut de moi?
Bizzat Morales'e teslim edeceksin başkasına değil.
Tu le remets à Morales en personne et à personne d'autre.
Şimdi sana bir hediye verdiğim için burada oturup bana eşlik edeceksin.
Je vous ai fait un cadeau, tenez-moi compagnie.
Katil edeceksin beni burada.
Je commence à avoir des envies de meurtre.
Ve bundan sonra bana "efendim" diye hitap edeceksin.
Et... à l'avenir, tu m'adresseras en tant que "monsieur".
Alakanı bu kadar bariz mi edeceksin?
Montrer vos attentions de la sorte?
Birgün, kendin için merak edeceksin, ben hesaba katabileceğin biriysem, şimdi biliyorsun.
Un jour, tu te demande si tu es quelqu'un sur qui on peut compter, et maintenant tu sais qu'on peut.
Yapmam gereken bir şey var. Bana yardım edeceksin.
Je dois faire quelque chose, vous allez m'aider.
Hernando'nun her şeyi düşündüğünü fark edeceksin.
Tu remarqueras qu'Hernando cogite beaucoup.
Kendini kontrol edemezsen, onu nasıl kontrol edeceksin?
Si tu ne te contrôle pas, comment comptes-tu la contrôler?
- Pist. Thrifty Town'la mı devam edeceksin planına?
Donc tu vas continuer le plan supermarché?
Tercihini yapacaksın. Dünya ya mı yoksa kendine mi hizmet edeceksin?
Le choix de préserver le monde ou de se préserver.
Bana yardım edeceksin değil mi dostum?
File-moi un coup de main.
Biz babamızla yemek yerken sen de onu kasabayı terk etmesi için ikna edeceksin.
Et tu le convaincras subtilement de quitter la ville pendant que Magnolia et moi mangeons avec notre père.
Bir gün bana teşekkür edeceksin.
Tu me remercieras un jour.
Yardım edeceksin, istesen de istemesen de.
- Allons-y. Vous allez nous aider, que ça vous plaise ou non.
- Sonunda bana teşekkür edeceksin.
Tu me remercieras.
Tarif edeceksin demek.
J'aime ça. "Une référence".
Onun yerine basitçe "S" ya da "SD" diye sormalıyım. Ve sen de müvekkilim onaylayıcı şekilde kafanı sallayarak sana en uygun harf ya da harfleri tarif edeceksin.
En revanche, je vais simplement vous demander : "C ou NC", et vous, mon client, d'un mouvement de la tête, vous acquiescerez pour la ou les lettres qui décrivent votre statut.
Ne yani, öylece pes mi edeceksin?
Alors quoi, on abandonne?
Adımı temize çıkartmama yardım edeceksin.
Alors vous allez m'aider à m'innocenter.
Bütün gece bana refakat mı edeceksin abi?
Vas-tu être mon chaperon toute la nuit, frère?
- Trafiği nasıl kontrol edeceksin oğlum?
Tu ne peux pas contrôler le trafic, mon pote. Non.
Hatta sen de yardım edeceksin.
En fait, tu vas aider.
Hayırsız evlat. Bana bunun için bu yüzyıl olmasa da önümüzdekinde teşekkür edeceksin.
Enfant ingrate, tu me remercieras pour ça dans un siècle ou le suivant.
Nanda Parbat'ın nerede olduğunu öğrenmek için ona işkence mi edeceksin?
Tu vas la torturer pour découvrir où est Nanda Parbat?
Güya gizlice takip edeceksin, değil mi?
Tu devais être sous couverture ou quelque chose?
Ne, onu bulmama yardım mı edeceksin?
Vous allez m'aider à le trouver?
Yalnız... Birdahaki sefer, Snart ve "ateşli dostu" ortaya çıktığında seninle uğtaştıkları için onları pişman edeceksin.
La prochaine fois que Snart et son pote la torche se montrent, fais les regretter d'avoir voulu jouer aux cons avec toi.
Dash DeWitt, sen de okul geçidinde öğrencilere yardım edeceksin.
Dash DeWitt, tu rempliras la mission de brigadier scolaire.
Bu sürede evini, arabanı, parti yerini bulabildiğin kuruşları bile bana teslim edeceksin.
Je te donne une semaine pour me céder la villa, la maison, la voiture, et toute la petite monnaie que tu as.
Kendi işini bile yürütemedin, ama bana mı yardım edeceksin?
Tu peux même pas te démerder tout seul, mais tu vas m'aider?
Onu kontrol eden tek kişi ben olmayacağım, sen de edeceksin.
Je ne serais pas son moniteur, vous le serez.
Üç ay sonra duruşman sonlanana kadar oyalanmaya devam edeceksin.
Vous restez en déjudiciarisation, jusqu'à votre audition dans 3 mois.
Geri almama yardım edeceksin.
Là tu vas m'aider à le récupérer.
Aynen öyle iade edeceksin.
Bien sûr que tu vas le faire.
Nasıl yardım edeceksin, John?
Comment vas-tu m'aider, John?
Onu beraber bulacağız. Sen de bize yardım edeceksin.
On va le trouver ensemble et toi, tu vas nous aider.
Güvenlik, başkanın koruma konvoyu kadar sıkı olacak sen de Waits'e eşlik edeceksin.
La sécurité sera digne d'un cortège présidentiel, vous veillerez sur Waits.
Ve nefret etmeye de devam edeceksin çünkü ben hep böyle olacağım.
Et tu me haïras toujours, parce que je serai toujours qui je suis.
Eyalet görevin olduğundan, özel müfettiş olarak çalışmaya devam edeceksin.
Tu continueras à bosser sur l'enquête de l'État.
- Merak ediyorum ilk hangi kısmımı kesip servis edeceksin?
- Je suis curieux, quelle partie de moi allez-vous servir en premier?
N'apacaksın yani dışarı çıkıp yumruklayabildiğini yumruklayıp Fisk denen bu adamı bilen birini mi bulmayı umut edeceksin?
Vous allez continuer à frapper à tour de bras en espérant tomber sur quelqu'un qui connaît ce Fisk?
- Dava mı edeceksin?
Me poursuivre?
Yahudi eş bulma sitesinden takip mi edeceksin? - Öylesine soruyorum.
- Je demande juste.