Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → французский / [ E ] / Errant

Errant перевод на французский

597 параллельный перевод
Patricia Kelly'nin babası, gezgin bir İrlandalı sanatçı.. ... kızına sadece çekiciliğini ve sertliğini bırakmış!
Le père de Patricia Kelly, un artiste errant irlandais, ne lui avait légué que son charme et son caractère!
Yolunu şaşırmaman dileğiyle oğlum!
Eclaire l'âme de mon fils errant!
Gezgin uşağımız da geldi. Bunları ona açıkla.
Voilà notre ex-majordome errant.
Nerede benim kaçak papağanım?
Où est mon perroquet errant?
Budala bir maceraperestsin sen Michael.
Vous êtes un chevalier errant naïf.
Sokak köpeği kuduz köpektir.
Un chien errant devient enragé. Je me trompe?
Amaçsızca nehir boyu dolanırken, ve nehrin kıyılarında gezerken burada farklı bir hayatın olduğunu gördü. Her ne kadar binlerce yıldır var olsa da bu hayat, onun için yeniydi.
En errant le long du fleuve... et sur ses berges il trouva une vie différente - une vie millénaire, mais neuve pour lui.
Bana tasma takamayacaksın. Ben özgürlüğüme düşkün biriyim.
Je ne suis pas un chien errant et je préfère mon cou sans collier.
Kuleden kaçıp kalabalığın arasına karışarak gözden kayboldum... ve ayakları yorulana kadar yürüdüm.
Je me suis sauvée en courant, errant jusqu'à l'épuisement.
Ama sahipsiz değil.
Mais ce n'est pas un chaton errant.
Joey, öldürmekle birlikte yaşam yoktur. Bir tanesinden geri dönemezsin.
Un meurtre fait de toi un errant.
Hayır. Ben sadece işsiz-güçsüz bir samurayım.
Non, je ne suis qu'un guerrier errant.
Samuray!
Toi, le guerrier errant!
Yalnız, tetikte bir karga eve doğru kanatlarını çırparak tatmin olmuş şekilde sürüklenirken nehir kıyısı boyunca bir kürek üzerindeki çiy damlaları hazineler gizliyor.
Je vais comme un oiseau errant. Une douce brise rafraîchit ma joue.
Okayo.
Un cerf-volant errant!
Gemilerini temiz tuttukları için Bahriyeli oldum. Meğersem, gemileri temiz tutan benmişim. "
Mais une partie de moi s'évadait, je la trouvais courant, en mémoire, dans les champs de Peyton Place ou errant par les rues désormais vides d'hommes jeunes.
Örneğin sokak köpeğinin ısırdığı bir postacı gibi.
Un facteur mordu par un chien errant, par exemple.
Hatta gezgin erkeğinizi bulmak için araştırma takımı toplayacağım.
Je vais même organiser une battue pour retrouver votre fiancé errant.
Vur patlasın çal oynasın, gününü gün eden bir kadın.
Quelque chose comme ça errant en liberté.
Tamam, şayet fırsat kollayan hekim işi değilse!
Tiens, mais voilà le médecin errant.
Evet, hayat boyu hapse girip çıkan bir serseriyim.
Ouais, j'ai été un clodo toute ma vie, errant d'une prison à l'autre.
Bazı geceler onu koridorlarda, boş boş gezerken yakaladım.
Je la trouvais errant dans les couloirs la nuit.
Yine de teğmen üniformamı giymiş,... yağmur altında, kırsalda dolaşmaktaydım.
"mon uniforme de sous-lieutenant, " errant dans les champs, sous la pluie. " Tout à coup, dans la brume,
Bir yer bulmadan, öyle sokak köpeği gibi dolaşamam.
Je ne peux m'en aller comme un chien errant, avant de trouver où loger.
Önce bir şey göremedi. Sonra ağaçların arasında, boş meydanda arabayı gördü ; binicisiz bir at,... hayalet bir gemiydi sanki.
Puis il aperçut l'automobile roulant parmi les arbres sur le terre-plein, errant sur la place déserte, frôlant les bancs et les arbres comme un cheval sans cavalier, comme un vaisseau fantôme.
Başaramazsa, nevrotik biri olup sonsuza dek kör ve evsiz dolanıp duracaktır.
S'il échoue, ce sera un névrosé errant à tout jamais, aveugle et sans gîte.
Beş nesil önceye gittiğimizde, 125 yıl öncesine bu topraklar sadece "Batı" olarak bilinirdi ve bilenler de kunduz peşinde gezen bir avuç beyaz avcıdan ibaretti.
Il y a cinq générations, il y a à peine 1 25 ans, on appelait ce pays l'Ouest. Connu de quelques hommes blancs, de trappeurs solitaires errant à la recherche de castors, qu'on appelait montagnards.
Oyuncular :
Sanjuro, le samurai errant :
Kendinizi koruyun!
Silence! Tu n'es qu'un samurai errant!
Kim başıboş bir köpek olmak ister ki?
Qui veut être un chien errant?
İçeride başıboş bir köpek var.
Il y a un chien errant.
Adım Shiba. Gezgin bir samurayım.
Un Samurai errant nommé Shiba.
Nerede buldunuz o serseriyi! Bizim bahçede buldum.
- Un instant, voilà mon chat errant.
Sergilemeli bu vücudu, fakat herkese değil.
Parfois se donne au chevalier errant, Mais en y regardant.
Bu... bir roninin yaşamının sonu oldu.
Ainsi... s'est achevée sa vie de samouraï errant.
Başıboş bir köpeğin kalmasını istemek yararsız.
Il est inutile de demander à un chien errant de rester.
Öyküler şans eseri anlatılıyor, rastgele, şiirin hatrı için, gezgin bir yankının emriyle, çünkü en eski şeyler bile günümüzde internette birer yalan olarak dolaşıyor...
Sont-elles dues à quelque hasard, au besoin de la poésie, ou poussées par un écho errant car les choses des temps anciens restent logées au creux des filets du temps présent.
Konuşacak akrabam yoktu, barlarda yardımcılık yapıp, bununla, özgür ve sorunsuz yaşıyor...
Sans famille... errant d'un saloon à l'autre. Libre et sans souci.
Rajomon Geçidinde gece vakti avare dolaşan bir youkai misin?
Un spectre errant si tard dans la nuit?
Hayır, sadece sahibi olmayan bir sokak kedisi.
Non, c'est un chat errant.
Kendinden utanmalısın, senin gibi bir ihtiyar... altın avcılarına ateş ediyor.
Vous devriez avoir honte, un vieillard comme vous, errant pour tuer les prospecteurs.
Geçmişi meçhul bir adam.
Un homme de nulle part. Un errant.
Sen tam bir hainsin.
Tu es un vrai Juif errant.
Alıntımı beğendin mi?
Je serais semblable à Ulysse errant. Vous saisissez la comparaison?
Eğer bu azalmadan sürerse, Dunkirk savaşın kara günleri, sırt duvarda, Alvar Liddell Berlin hava ikmali, Profumo davası sokaklarda genç hippiler, tecavüz, talan ve cinayet.
Si cela ne s'arrête pas, Dunkerque, les jours sombres de la guerre, le dos au mur, Alvar Liddell, vol pour Berlin, bouleversement moral, l'affaire Profumo, de jeunes hippies errant dans les rues, violant, pillant et massacrant.
Adamlarımdan biri bu bayanı, başıboş dolanırken bulmuşlar.
Un de mes hommes a trouvé cette femme errant dans l'aéroport.
Kasvet ve aklıselimle uzanır ve düşünülmüş en tuhaf projeyi yaratır. Bir şövalye olmak. Dışarı fırlayıp macera arayışıyla dünyayı dolaşmak.
Il abandonne sa mélancolie, fardeau de la raison... et forme le projet le plus fou jamais imaginé... se faire chevalier errant et gaiement... parcourir le monde en quête d'aventures et... réparer tous les torts, embrasser toutes les croisades,
- Şövalye mi? - Doğruluğun savunucu şövalyesi ve yüksek vaatlerin takipçisinin talebi... İhsan mıydı?
- Chevalier errant... défenseur du juste, ami... des causes nobles demande... la grâce?
Gezgin bir şövalye için hastalık da neymiş?
Qu'est-ce la maladie au corps du chevalier errant?
Adolf Hitler'in yönetimi altında...
L'Allemagne a levé l'étendard de la bataille contre le juif errant.
Evsiz başıboş bir kedi sadece.
Un chat errant.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]