Ettin перевод на французский
21,730 параллельный перевод
Kabalık ettin.
Tom, tu aurais dû payer l'addition.
Fi'yi neden davet ettin ki?
Pourquoi tu as invité Fiona?
Onun gibi olabileceğimi düşündüğün için bunu hak ettin.
Tu le méritais pour avoir penser que je pourrais devenir comme elle.
Ayrıca, beni test ettin.
D'ailleurs, tu m'as testé.
Sonra saatine bakıp 10 dakika daha beklemen gerektiğini fark ettin. Aksi halde çok erken varacaktın.
Puis en regardant ta montre tu as réalisé qu'il ne te fallait pas partir dans les dix minutes sinon tu allais arriver ici trop tôt.
Bak, bizi bir kere terk ettin ve sorun etmedik ama bu mevzu senle ilgili değil.
Ecoutez, tu t'es enfui une fois et on a fait avec, mais ce n'est pas à propos de toi.
Çünkü beni içki içmeye davet ettin ve Jackson'ın da geleceğini söylemedin.
Parce-que tu m'as invitée pour des verres Et tu ne m'as pas dit que Jackson serait là.
Çocuklarımızla ilgili bir şeyi fark ettin mi?
Tu n'as pas remarqué, au sujet de nos enfants?
Dünyanın en seçkin kadınını elde ettin, takdir ediyorum.
Pas mal. Tu as chopé le plus beau parti de la terre.
Beni takip ettin yani.
Alors tu as retrouvé ma trace?
Şöyle söyleyeyim, eski rekorunu yerle bir ettin.
Disons-le comme ça, tu viens d'exploser ton ancien record.
İtaat mi ettin?
Tu as juste obéi.
Savcılığın peşine düşmesini mi tercih ettin yani?
Donc tu préfères que le procureur soit après toi?
- Ona tecavüz ettin.
- Vous l'avez violée.
Bana senin yaşındaki halimi hatırlatıyorsun. Bana senin yaşındaki halimi hatırlatıyorsun. Sen neyi feda ettin?
Vous me rappelez tellement moi-même à votre âge.
Yaptın. Kendin olarak yardım ettin.
Tu m'as aidé... en étant toi-même.
- Evet, kendin baş ettin.
- Tu as fait face.
Bana yardım ettin.
Tu m'as aidé.
Resepsiyona devam ettin sen.
Ah, vous avez fait la réception, finalement.
Sen elde ettin.
Tu y es arrivé.
Kardeşimin öldüğünü tahmin mi ettin?
Tu en as déduit que mon frère était mort?
Neden benimle burada buluşmayı kabul ettin?
Pourquoi étais-tu d'accord pour me rencontrer ici?
Neden buluşmayı kabul ettin?
Pourquoi tu as accepté de me rencontrer?
- Artık hızcı değilim çünkü. - Güçlerin kayıp mı ettin?
Parce que je ne suis plus un speedster.
- Bana ihanet ettin.
Tu m'as trahi!
Tanrım! - Niyetini belli ettin!
Mon dieu... tu as gagné.
Svetlana'yı arayıp kızları kontrol ettin mi?
Tu as appelé Svetlana pour avoir des nouvelles des filles?
Dennis'is köpeğinde herhangi bir değişiklik fark ettin mi?
Tu as vu comme les chiens de Dennis ont changé?
- Herifin köpeğini parmağınla taciz mi ettin?
- Tu as doigté son chien?
Evet, daha önce fark ettin mi?
- Oui. Tu l'as déjà vue?
Başkan yardımcılığını başka kimlere teklif ettin?
À qui avez-vous offert la vice-présidence?
Sesli mesajınızda ve telefonda bana teşekkür ettin zaten.
Vous m'avez remercié dans le message, puis au téléphone.
Bugün bunu hak ettin.
Savoure ta victoire.
Onu bana getirmekle iyi ettin.
Vous avez bien fait de me l'amener.
Elbette ettin.
Bien sur que tu l'as fait.
Hak ettin bunu!
Ça devait arriver!
Bana ihanet ettin ve yalan söyledin.
Tu m'as trahis. Tu m'as menti.
- Bana ihanet ettin, baba.
Tu m'as trahie, Papa.
Beni tehdit mi ettin?
- Tu viens de me menacer?
Tanrım, ona yardım mı ettin?
Mon Dieu, tu l'as aidé?
Şimdi de bizi, Merkez'in en saygıdeğer üyelerinin önünde rezil ettin.
Et maintenant tu nous as humilié devant les membres les plus respectés de l'Enclave.
- Beni terk ettin.
Tu m'as abandonné.
Onu bir kere kapı dışarı ettin.
Vous l'avez jeté dehors une fois.
- Ziyaret ettin mi?
- Lui as-tu rendu visite?
- Bu sabah beni hayatımla tehdit ettin.
Ce matin, tu m'as menacé de mort. Oui.
Ya da benden bu yüzden mi nefret ettin babana yardım edecek gücüm olmadığı için mi?
Ou me hais-tu car je n'ai ni les moyens ni l'influence pour l'aider?
Sonrasında hiç yara izi falan fark ettin mi?
Est-ce que tu as remarqué une cicatrice après?
Ayrıca mesaini bitirmek istersen, hak ettin. Sonuçta doğum günün. - Evet.
Écoute, si tu veux y aller pour ce soir, tu le mérites, c'est ton anniversaire après tout.
Hak ettin.
Vous l'avez gagné.
Bunu söylemeye hakkın yok. - Bizi terk ettin sen.
Tu ne peux pas dire ça.
Sen neyi feda ettin? Her şeyi. Her şeyi.
Qu'avez-vous à sacrifier?