Fasulye перевод на французский
1,348 параллельный перевод
Usta, çok fazla fasulye yediğimden ishal olmuşum eğer yakında pirinç bulamazsam, bende öleceğim
Saletés d'haricots! Il me faut du riz ou je vais crever.
Yinemi fasulye?
Maître, encore ces haricots?
Usta, çok fazla fasulye yemişim.
Saletés d'haricots!
Çünkü yarın fasulye var.
Parce que demain y aura des haricots.
Fasulye!
Des haricots!
Yarın fasulye günü ya.
Demain c'est les haricots.
Fasulye ister misin?
Tu veux des haricots?
Domuz ve fasulye!
Porc et haricots.
Domuz ve fasulye!
- Porc et haricots! - Donne-moi ça!
Lazanya katılaşmış fasulye Tavuk Lo Mein.
Des lasagnes, des fèves, du poulet chinois.
Çekil kenara, fasulye sırığı.
Ecarte-toi, grande asperge!
Hey Phillip, biraz fasulye yemek ister misin?
Mais quel sale con! - Tiens, des chips.
Fasulye, halat.
Des haricots, de la corde.
Fasulye seversin sefil Latino!
Tiens, voilà des haricots...
Bir çift fasulye dibe ulaşmadı bile.
Deux bonbons, ce n'est rien.
- Fasulye sırığına benzeyen.
Cette grande bringue?
Biraz taze fasulye yapacağız. Burada, ocağımda biraz pilav ve pişmiş tavuk.
On va faire une fricassée de poulet avec des haricots verts et du riz.
Siz Hindular o kadar çok fasulye yiyorsunuz ki yogilerinizin havaya kalkması hiç de şaşırtıcı değil.
Vous les hindous mangez tant d'haricots, elle n'étonne pas vos yogis font de la lévitation.
Üç parçalı tavuk, lahana salatası, fasulye ve kola alabilir miyim?
Tu m'en prends un avec de la salade, des haricots et un Coca?
Fasulye sürgünleri sana iyi gelir!
Tu ne sais pas que le soja est bon pour la santé?
Açıl bana, fasulye sırığı.
Raconte-moi tout, grand dadais.
İşte bu yüzden muzlara bugün "sarı iri fasulye" diyorlar.
MAISON DE RETRAITE C'est pour ça qu'on appelle les bananes, les gros haricots jaunes.
İyi geceler. "Jack ve Sihirli Fasulye" deki Jack mi?
Le même Jack que dans Jack et le haricot magique?
Seni son gördüğümden bu yana, fasulye tanesi gibi filizlenmişsin.
Tu as grandi comme un haricot depuis la dernière fois que je t'ai vu.
Tuz, et, fasulye kahve, yağ pastırma ve un.
Sel, viande, haricots... café, huile... lard, farine.
Alacaklarım tuz, et, fasulye kenevir ve kadın.
je vais chercher... du sel, viande, haricots... de l'herbe, et des femmes.
- Pilav saat 6'da. Fasulye saat 9'da... -... ve haberler saat 11'de.
Le riz à 6 h, les haricots verts à 9 h et les infos à 1 1 h.
- Ben de çok güzel acılı fasulye yaparım. - Teşekkür ederim.
Et je fais du très bon chili.
Çok güzel acılı fasulye yapıyor.
Elle fait du super chili.
Fasulye.
Bacon.
Öğle yemeğinde fasulye yemiştim de, herhalde... onun etkisi kendini göstermeye başladı.
J'ai mangé des fèves et du brocoli pour dîner... et j'ai terminé avec des gâteaux au crabe.
Fasulye ve domates.
De haricots et de tomates.
Biraz fasulye ve muhtemelen bir de pilot yemek için California'da bulunan Dr. Tracy'nin yerine bakıyorum.
partie en Californie pour se lancer à la télé. Qui est malade?
- Seni bilmem ama ben bir tas fasulye karşılığında ineğimi vermeye gidiyorum.
- Ce que vous voulez, mais moi, je vais troquer ma vache contre un haricot magique.
Hiç bir zaman fasulye sevmeyeceğim, Büyükanne, fakat diğer her şey için sağ ol.
Je n'apprendrai jamais à aimer les haricots, mais merci pour tout le reste.
" Selam, kuru fasulye, hoşçakal, sprey
Salut les fayots, adieu les sprays!
Hey, bozuk fasulye.
Hé, le quadrupède!
En ufak bir harekette, tekrar Meksika'da fasulye pişirirsin.
Si tu déconnes, tu retournes en taule avec Pablo Escobar.
— Evet. — Ve bir de şu küçük sallamaçlardan... hani içine fasulye konup yapıştırılan iki kâğıt tabaklı şeyler.
Et ces machins faits d'assiettes en carton collées avec des haricots dedans.
— Kâğıt tabak fasulye sallamaçları!
Des maracas en assiettes collées.
Kara fasulye çorbası ve kömürde aragulası olağanüstü.
La soupe de boue et l'arugula au feu de bois sont à tomber.
Biz buraya gelmeden önce deden koca bir tabak fasulye yedi gene de burada kıç trompeti çalmıyor, değil mi?
Ton grand-père a mangé un plat de haricots avant de venir ici... et tu ne me vois pas jouer de la trompette du cul, non?
Fasulye. Ve bir tavşan.
Des haricots... et un lapin.
Babama fasulye aldık diyemem!
Je ne fourgue pas de fèves à mon père!
Bizler fasulye bile yemeyiz.
On mange jamais de fèves!
Usta bundan sonra yaşamak için fasulye yememize gerek kalmadı
Maître, finis les haricots!
Acılı fasulye sever misin?
Vous aimez ça?
Eskimolara fasulye gönderiyor da olabilirlerdi.
Peut-être des fèves pour les Esquimaux.
Niye fasulye yemek zorundalar ki?
Pourquoi ils mangent autant de fayots, fangulo?
Fasulye mi?
Des fèves?
... 2 milyon dolarımla fasulye mi aldın?
Pour deux millions de dollars?