Gasp перевод на французский
624 параллельный перевод
İnsan, çelimsiz ama karşı konulamaz, doğanın sonsuzluğunu daima kötüye kullanarak onun ilginç sırlarını gün geçtikçe gasp ederek ve kötü unsurlarını kontrolü altına alarak yeryüzünü fethediyor.
L'homme, chétif mais irrésistible, gagnant sans cesse du terrain sur la nature, lui arrachant peu à peu ses secrets les plus étranges, maîtrisant ses éléments déchaînés, conquiert la terre!
İş adamlarından gasp edilen büyük meblağlar.
Des sommes énormes extorquées aux hommes d'affaires.
Haklarımızı gasp etmeye mi çalışıyor?
Nous sucrer nos droits?
Kaptan imtiyazlarımızı gasp ediyor.
Le capitaine nous prive de nos droits.
Çünkü bugünkü katarda bize on sandık dolusu mücevher ve ipek getirdi. Ayrıca, kuzey sancaklarından gasp edilen 30.000 altın sikke.
Car il nous apporte aussi des coffres pleins de bijoux, de soieries, et surtout, environ 30 000 marks d'or extorqués dans le nord.
Birkaç serseri morgun aracını gasp etmiş, şoförün de işini görüp, Frankie'yi yanlarına alıp gitmişler.
Des truands ont coincé le camion de la morgue, abattu le chauffeur et sont partis avec le corps.
Frankie'nin parasını gasp ettik. Bu işin bir parçasısın. Portugal'ın bu gece bahsettiği cinayetin de bir parçasısın,
Tu es impliqué concernant l'argent de Frankie, tu es mêlé au meurtre mentionné par Portugal ce soir, et tu fais aussi partie de la chasse à l'homme de Vince.
Ailesinin, doğuştan kazandığım haklarımı gasp ettiğini düşünüyordu.
Elle accusait sa famille de m'avoir frustré.
Onları daha çok düşündükçe..... adlarını, geçmişlerini kendiminki kadar iyi bilene dek çalıştığım bu insanlar.. ... tek işlevleri, doğumdan gelen haklarımı gasp etmek olan kibirli ve zalim canavarlara dönüştüler.
Plus je pensais à ces gens dont je connaissais les noms et le pedigree sur le bout des doigts plus ils devenaient des monstres dont la seule fonction était de me frustrer de mes droits.
Gasp ve silahla yaralama.
Vol et fusillade.
Hırsızlık, sekiz tutuklama, iki saldırı, üç haraç, bir tecavüz... iki cinayet, beş gasp, bir firar.
Cambriolage, huit arrestations, deux attaques, trois agressions, un viol, deux homicides, cinq extorsions, une évasion de prison.
Bu hancının hakkını gasp etmektir.
Vous fraudez un aubergiste.
Şayet buna haddinden fazla verirsek, onların ekmeğini gasp etmiş oluruz.
Si nous le récompensons trop largement, nous leur ôtons le pain de la bouche.
"Gemisini, gemi sahiplerinin tahsis gayesinden saptırarak... şahsi amaçları için kullanan kaptan... gasp suçuyla cezalandırılır."
"Un capitaine qui, par intérêt personnel, réserve son navire" à un autre usage que celui prévu par les propriétaires, "peut être accusé d'usurpation."
-... ve üç kez parayı gasp etti.
- et il en a saisi trois d'affilée.
Bu iğrenç bir şey, gasp.
L'extorsion de fonds est ignoble.
Karşı istihbarat, Terörizm, İntikam, Gasp için Özel Görevli.
Bureau spécial de contre-espionnage, terrorisme, représailles, extorsion.
- Yolsuzluk? Gasp?
Détournement de fonds?
Jüri ve yargıcın görevini gasp eden ve yasaları kendi uygulayan bir adam.
Un homme qui s'arroge le droit de juger et tourne la loi à son gré?
Kesinlikle bu bir darp ve gasp olayı.
Nous sommes ici en présence d'une agression.
"Zaten tek bir kuruş bile getirmemişti, gasp edildiğini söyledi."
"Il n'a rien apporté. Il dit qu'on l'a volé."
"Bütün gün halıların üzerinde uyuyordu, ben de ona gasp edildiğimi söyledim."
Ses affaires vont mal. " " Je lui ai dit qu'on m'a volé. "
Sonra mallarımız, yani fakirlerin hakkı olan mallar çete liderleri tarafından gasp edilip paylaşılacak.
Nos biens, qui sont le patrimoine des pauvres seront saisis et partagés entre les meneurs les plus impudents.
Alıkoyucu, amacının para gasp etmek olmadığını söylüyor... ama sizi bir çıkmaza doğru sürüklüyor ve fidye talep ediyor.
D'après le ravisseur, séquestrer ce gosse n'est pas du chantage. Mais il vous a compromis et veut une rançon.
Onların dürüst dedikleri amacı kızılderililerin sahip olduklarını sandıkları toprakların her dönümünü gasp etmek.
Ils veulent s'emparer de chaque pouce de terre indienne.
- Cinayet, kundakçılık, gasp, tecavüz.
- Meurtre, incendie volontaire, viol.
İnsanların biletlerini gasp ediyorlar, sesiniz çıkmıyor! Biletin parası da ödenmiş, ama şirket bu konuda bir şey yapmıyor!
Un homme entre et dit qu'il va prendre ma place... et vous ne bronchez pas?
-... gasp etmek için, değil mi?
- tout ce que vous pouviez!
MERİNO KOYUNU MAAŞLARI GASP ETTİ
UN MOUTON MÉRINOS VOLE LES PAYES
Saatlerce beklediğini düşün,... acımasız sorular, aldatılma, gasp.
Imagine que des heures terribles t'attendent des questions cruelles, des pièges et des pressions.
Ben tacı gasp etmedim.
Je n'ai pas usurpé la couronne.
Birkaç sene önce gasp ve soygundan içeri girmiş.
Il a été en taule il y a 2 ans pour vol et agression.
İngilizler geçiş belgeleri olan Tobruk yolundaki konvoyumu gasp ettiler.
Les Anglais ont pris le contrôle de mon convoi et ont un laissez - passer.
Bazı kabag.tler seni çirkin bir suçla itham etmeleri için onlara baskı yaptı. Silahlı saldırı ve gasp gibi bir suçla örneğin.
Un petit con a essaye de les forcer a te faire inculper pour coups et blessures.
Amaç gasp idi.
Le mobile est le vol.
Arazi gaspı!
Usurpation de terres.
Bir gasp çetesi.
C'est pour un vol.
Uyuşturucu ilaç gaspı, düşündüğün gibi.
Un vol de drogue, comme tu le pensais.
Bir süre için diyelim ki McQ haklı... ve mal Santiago'ya adamlarının ihtiyaçlarını karşılamak için lazımdı... Bu yüzden gasp çetesini getirdi, doğru mu?
Imaginons que McQ ait raison et que Santiago ait eu besoin de la came pour fournir ses clients, mettant ainsi sur pied cette opération.
Gasp ve uyuşturucu madde bulundurma.
Vol et possession de stupéfiants.
Bir gasp ayarlıyorum... çok zor bir gasp.
Je planifie un vol qu'on peut qualifier de haut vol.
Santiago gaspı ayarladı, ve kaybeden de kendisi oldu.
Santiago planifie le vol, mais il se fait rouler.
"Eyalet Hapishanesi Müdürü Everett Gaylord, " ömür boyu hapis cezası almış üç mahkümun " bir taksi şöförünü gasp ederek
La fuite de trois prisonniers condamné à perpétuité qui ont kidnappé un chauffeur de taxi a été annoncée par Everett Gaylord, le directeur du pénitencier. "
Şiddet, soygun, gasp...
Violence, vols, agressions.
- Potsdam incilerinden. Madame Doyle'un incileri gasp edildi.
Des perles de Potsdam... enlevées à Mme Doyle.
Bir tarla faresi çetesi tarafından gasp edilmez, öyle değil mi?
II va pas se faire attaquer par une horde de souris.
Bundan dolayı sizleri sömürmekte serbesttirler. Size yalan söylerler, sizi aldatırlar, haklarınızı gasp ederler :
Ils peuvent vous exploiter, vous mentir, vous voler et vous prendre ce à quoi vous avez droit :
Adam kaçırma ve gasp.
- Oh.
Arazi. "Gasp'a bakınız."
"Voir'Usurper'."
Gasp çetesi mi?
Un vol?
- Gasp mı?
Enlevées?