Gens перевод на французский
120,408 параллельный перевод
O gemideki insanlar arkadaşlarınızdı bir süreliğine aileniz gibiydi....... anlıyorum.
Ces gens sur ce vaisseaux étaient tes amis, ta famille même, pendant un temps. Je comprends ça.
Yeni komşuların taşınıp daha sonra insanları yemesini anlatıyor.
De nouveaux voisins emménagent, et il se trouve qu'ils mangent les gens.
Peki, neden insan?
Oui, mais pourquoi les gens?
İnsanlar gerçekten böyle mi yaşıyordu?
Les gens vivaient vraiment comme ça?
Aynı zamanda geçmişte tanıdığımız... insanları da araştırdım... ve değişik bir şey keşfettim.
J'ai aussi balayé l'historique des gens du passé que nous avons rencontrés et j'ai découvert quelque chose de curieux.
- Sen ve dostların... bir masanın etrafında oturup yartışırken insanlar ölüyor.
- Tant que vous et vos amis chipotez autour d'une table, les gens meurent.
Tavrın yüzünden, insanları uzak tutuyor daha fazla gülmeye çalışmalısın.
- Ce sont tes manières. Ça repousse les gens. Tu devrais sourire plus.
İnsanları kurtarmak için galaksiyi dolaşıp kıçımızı riske atmak bizim işimiz değil.
Ce n'est pas à nous de risquer nos fesses - pour sauver des gens.
Böyle olması gerekmiyor kilidi kaldır, Altı, Marauder'ı merkez hangara çeksin insanlarını kurtaracağız.
Ça n'a pas à être comme ça. Déverrouille la porte, laisse Six prendre le maraudeur amarré au central. Nous laisserons vos gens tranquilles.
- O insanların ölmesine göz yummayacağım.
Je ne laisserai pas ces gens mourir.
İnsanları vurmak gerçekten iştah açıyor.
Tirer sur des gens ouvre vraiment l'appétit.
Ama insanlara yardım etme konusunda konuştuğumuz şey tam olarak bu.
Mais c'est exactement ce dont on a parlé, aider des gens dans ces situations.
Bu insanların yönlendirilmeye lidere ihtiyaçları var.
Ces gens ont besoin d'une direction, d'un pôle.
Onun halkından bir sürü kişiyi sorguladık... ama kimse sizin hayatınıza kast eden saldırıya..
[soupire] Nous avons interrogé beaucoup de ces gens, mais aucun n'a pu nous donner d'informations à propos de la tentative d'atteinte à votre vie.
İnsanlar yerde yatıyorlardı, ölmüşlerdi.
Les gens étendus sur le sol... morts.
- Gemideydim insanlar öldü.
Tu te croyais sur la station spatiale? J'étais sur un vaisseau. Des gens étaient morts.
Onlara yardım etmeye çalışıyoruz.
On essaie d'aider ces personnes. Essayant d'aider des gens par élan du coeur? Toi?
John Anders eve geldi ve o uzay istasyonundaki insanlara ne olduğunu anlattı.
John Anders est venu nous voir. Il m'a dit ce qui s'est passé sur cette station, pour tous ces gens.
Bunların içinde insanlar var.
Il y a des gens à l'intérieur de ces trucs.
Benim anladığım kadarıyla, insanların bilmediği şeyler onları çok ciddi üzüyor.
Ma conclusion à ça est que ce que les gens ne savent pas peut les blesser... plutôt profondément.
Bir sürü insanı kurtardın, O.
Tu as sauvé beaucoup de gens, O.
Sen bir asalaksın Murphy. İnsanların kanını kurutuyorsun hayatta kalabilmek için ne varsa alıyorsun.
Tu es une sangsue, Murphy, tu vampirises les gens et tu prends ce que tu peux pour te faire survivre.
Dinle, Ark'ta bundan daha azı için insan öldürürdük.
Écoutez, sur l'Arche, on éjectait des gens pour moins que ça.
İnsanları öldürmek karmaşık değil. Oldukça basit.
Tuer des gens, c'est très simple.
İnsanlar genelde girmeden kapıyı çalarlar.
En général, les gens frappent.
İnsanları öldürdü ve buna bilim diyor.
Il a tué des gens pour ses prétendues recherches.
Konu sen olunca insanların kibarlığı... neden tükeniyor, anlamaya başladım Madison.
Je comprends mieux pourquoi les gens ne vous portent pas dans leur coeur.
Eğer çiftlik ne olduğunu bilseydi...
Si les gens savaient ce que tu es vraiment...
Karargahtaki o insanlara gerçekten... yardım ettiğini mi düşünüyorsun?
Tu crois que tu aidais ces gens, à la base?
Görevi dürüst insanlardan çalıp... reddedenleri öldürmekti.
Il devait racketter les gens et les tuer s'ils résistaient.
Benim dünyamda böyle insanlara yer yok.
Dans mon monde, ces gens-là n'ont pas leur place.
Kasetlerim umduğum öncülüğü yapmadı, ama yeteri kadar insanı uyandırıp, bu görüşe yatırım yapmalarını sağladı.
Mes cassettes n'ont pas eu le succès que j'espérais, mais des gens se sont réveillés et ont investi dans mon projet.
Öldürdüm. Çok sayıda insan öldürdüm.
J'ai tué beaucoup de gens.
Tamamen işlevsel şu anda. Madem çalışıyor, neden herkes susuzluktan ölüyor?
Alors pourquoi tant de gens meurent de soif?
İstediğini yap. Sadece benden çoktan ölmüş insanları kurtarmamı isteme.
Fais ce que tu veux... mais ne me demande pas de sauver des gens qui sont déjà morts.
Yalnızca buradaki insanlar henüz bunu bilmiyor.
Les gens ici ne le savent pas encore.
İçeride kesinlikle insanlar var.
Il y a définitivement des gens à l'intérieur.
- Şunların silahlarını al Amos.
Amos, désarme ces gens. - Ca n'arrivera pas.
İnsanlar her gün ölür.
Les gens meurent tous les jours.
Birçok kişi bulmanıza yardım edeceğim Ölmeden önce bu istasyonu kapatın.
J'aiderai le plus de gens possible à quitter cette station avant qu'ils meurent.
Nasıl olur da corralin'Bu millet benim için mi?
Tu rassemblerais ces gens pour moi?
Buradan çıkmak istersen, Ve bu insanlara yardım et, bana ihtiyacın var.
Si vous voulez partir d'ici, et aider ces gens, vous avez besoin de moi.
- İnsanlar korkuyor.
- Les gens ont peur.
Bana ayrılmamız gerektiğini mi söylüyorsun Arkasındaki tüm o insanlar?
Vous voulez dire qu'on doit laisser tous ces gens?
O insanları burada bırakmayacağız!
On ne va pas laisser ces gens!
Bu insanlarla konuşmayı deneyeceğim.
Je vais essayer de parler avec ces gens.
İnsanlar korkuyor.
Les gens ont peur.
O insanlar seni öldürür.
Ces gens vont te tuer.
Bu insanları sakinleştirin ve sıraya koyun.
Calme ces gens et aligne-les.
Laboratuardaki insanlara yaptıklarını gördün.
Vous avez vu ce qu'il a fait à ces gens dans le labo.
Bana kalırsa ateş, iyice düşünecek olursanız insanları bir araya getiren bir şey.
J'ai découvert que le feu, à bien y réfléchir... c'est quelque chose qui rassemble les gens.