Gölgeler перевод на французский
979 параллельный перевод
Kumsaldaki gölgeler çok güzel değil mi?
Les ombres sur le sable sont belles.
Bu gölgeler gelecek tarafından değiştirilmezse, çocuk ölecek.
Si rien ne change dans le futur, l'enfant mourra.
Veya, bulut şekilleri ya da uçsuz bucaksız manzaralar... veya belirli belirsiz gölgeler, uzayda süzülen geometrik objeler.
ou de magnifiques paysages... ou des ombres vagues... ou des objets géométriques flottant dans l'espace.
Daima beraber olmalıyız, sırlar olmadan, gölgeler olmadan.
Restons ensemble, sans secrets, sans ombres...
Evet. Seninle birlikte yaşamak herhalde sürekli iniş çıkışlar,..... ışık ve gölgeler arasında gidip gelmek biraz huzursuzluk ama çok daha fazla mutluluk demektir.
J'allais dire que je pouvais imaginer la vie à vos côté pleine de rebondissements, d'ombre et de lumière, un peu d'irritation, mais beaucoup de bonheur.
GÖZYAŞLARININ ÖTESİNDE GÖLGELER VADİSİ
LA VALLÉE DE L'OMBRE
Yanlışta doğru, kötülükte iyilik yoktur. Gölgeler ve griler yok, hep siyahlar ve beyazlar.
Il n'y a ni bien ni mal, ni bon ni mauvais... ni nuances de gris, tout est blanc et noir.
- Gölgeler yaklaşıyor.
- N'oublie pas cette ombre.
- Gölgeler benim derdim.
- Ça, c'est mon affaire.
Sadece gölgeler..
Où? Ils sont partout.
36 bin Amerikan askeri, aç, perişan halde, yarı aç gölgeler fare gibi kapana kısıldılar ancak erkek gibi öldüler. Maalesef 200 bin Japon askeri tarafından öldürüldüler.
36 OOO soldats américains... affamés... en haillons... pris au piège, mais héroïques... se sont finalement rendus à 200 OOO soldats japonais.
Duvardaki gölgeler bunlar!
Ce ne sont que des ombres!
Gölgeler arasında bu aynanın kraliçesi görünüyor.
"et redevenir reine de ton royaume."
Sadece gölgeler.
Ce sont des ombres.
Feci şeyler söyleyen korkunç gölgeler şeklinde.
Mais elle vous voit... comme des ombres monstrueuses.
Ama o ışığın savurabileceği derin gölgeleri de biliyorum. İnsanları gerçeğe karşı kör edebilen gölgeler.
Mais certaines ombres qu'elle porte... peuvent nous cacher la vérité.
Mavi gölgeler ve mor ormanlar mıydı?
C'étaient les ombres bleues et les forêts empourprées?
Yoksa mor ormanlar ve mavi gölgeler miydi, nasıldı?
Ou les forêts empourprées et les ombres bleues?
Öğlenleyindi, ve vadiler gölgeler içinde uzanıyordu.
Je partis calmement un après-midi. Mais il faisait déjà sombre.
Gölgeler, ışıklar, onun doğrusu bu.
Des ombres, de la lumière, la voilà, la vérité.
- Gölgeler Şehrine.
- Hole-in-the-Wall.
Gölgeler Şehri.
Hole-in-the-Wall.
Bizi Gölgeler Şehrinde bulamazlar.
Ils ne peuvent rien contre nous, ici.
İzimizi kaybettirip Gölgeler Şehrinde buluşacağız.
On brouille nos pistes et on se retrouve à Hole-in-the-Wall.
Gölgeler Şehri zapt edilemez.
On est à l'abri, ici.
Yani, o karanlık oda, gölgeler içindeki yatak.
Oui, et calfeutrée dans sa chambre, dans un lit voilé?
Utanıyorum. Bütün bu gölgeler. Geçmişin savrulup duran külleri, bu şüpheler...
parce que... parce que j'ai honte d'être obligé de douter de ton passé.
Gölgeler gördük ve saldırdık ama kaçtı.
On a tiré sur des ombres, mais il s'est enfui.
" Ayın dağları üzerinden, Gölgeler vadisine kadar,
" Au-delà des montagnes de la lune, descendant la vallée de I'ombre,
"Ayın dağları üzerinden Gölgeler Vadisine kadar"
" Au-delà des montagnes de la lune, descendant la vallée de I'ombre,
" Ayın dağların üzerinden Gölgeler vadisine kadar
" Au-delà des montagnes de la lune, descendant la vallée de I'ombre,
Şarkı da söyleyebilirim. Bu hüzün ışıktan çıkan gölgeler gibi unutulmayacak Umarım hatırlaman için kader bir gün senin yüzüne de gülecek
Cette tristesse refuse l'oublie Somme la pénombre à la lumière, que le destin te ramène un jour afin de me rappeler...
Onlar içi boş gölgeler.
Des ombres sans substance.
Gölgeler, şeylerin yansımaları...
Un reflet des choses.
- Sadece gerçeği gölgeler.
- Sauf pour cacher la vérité!
Ve gölgeler yaşama kavuşuyor.
Et les ombres prennent vie.
Gölgeler arasında seni arıyorum.
Je te cherche parmi les ombres.
Uşaklar dediğimiz gölgeler olmadan.
Sans ces ombres qu'on appelle nos serviteurs.
Çünkü gölgeler onu korkutuyor.
Ça l'effraie. Il y a trop d'ombres.
Ne dersin, saçlarıma biraz sarı gölgeler atalım mı?
QU'EN DITES-VOUS? UN PEU PLUS DE BLOND DANS LE COU?
Karanlıkta tutulan öyle yabancı gölgeler ve durgunluğun yabancı sesi.
"L'obscurité cache des ombres si étranges " et le calme, des tonalités si étranges.
Korkunç gölgeler görmeye başlarsın. Kırmızı gölgeler.
T'es toujours hanté par des ondes, des silhouettes... rouges!
Kule boyu gölgeler, öylesine karanlık öylesine yüksekler!
Une ombre imposante si noire et si haute
Yalnızca gölgeler ve karanlık.
Seulement des ombres, de l'obscurité.
Sonra gölgeler içinde, bankanın zırhlı arabasını süren bir adam geliyor.
Puis cet homme remonte l'allée ombragée dans une voiture blindée de la banque... et il vous remet un tas de coupons valant des centaines de milliers de dollars...
Sevgili Helen, Truva'nin tek aydinlik yerinde gölgeler ariyorsun.
- A moi aussi.
# Gökte süzülen bulutlar yerde gölgeler yaparken
Survolant la dure séparation reflétant le trouble des cœurs
Koyu mavi gölgeler ve mor ormanlar içinden geçerek...
lorsque l'écume de la mer est au repos... que le crépuscule caresse le sol... je rentre chez moi. Dans les ombres bleues et la forêt empourprée... je rentre chez moi.
Onlar gölgeler.
Ce sont des ombres.
Geceleri, gölgeler onu koruduğunda hareket eder.
La 6e catégorie de démons hait la lumière.
birlikte dans ettiğim gölgeler.
Suis-je dans le monde des humains?