Günahkâr перевод на французский
360 параллельный перевод
Bir günahkâr doğruca kazanlardan birinin altında yanmakta olan ateşe atılıyor.
un pécheur est directement jeté dans les flammes qui brûlent sous un des chaudrons.
"Kardeşim, bana yardım et. Günahkâr düşüncelerim var."
"Frère, aide-moi, Mes pensées sont impures."
"Günahkâr vücudunla, zavallı ruhuna kırbaç ve duayla şifa vereceğim."
"je fouetterai votre corps impur et votre âme faible : que la foi vous sauve!"
Günahkâr ve azize.
Le pécheur et Ia sainte.
Ve sen de günahkâr değilsin. Bunu kendin için yapmadın.
Vous n'avez pas péché.
Özür dilerim, papaz. Ben... Bunlar günahkâr sözler.
Excusez-moi, M. le pasteur.
Tanrı eskiden nasıl azılı bir günahkâr olduğumu biliyor.
Dieu sait que j'ai péché par le passé.
Tüm dünyadaki en günahkâr adamdım herhalde.
Je devais bien être le plus grand pécheur du monde.
Hazır elin değmişken, Dude'dan bahsedebilirsin çünkü evin en günahkârı odur.
Tant que tu y es, tu pourrais lui parler de Dude, c'est le plus grand pécheur de la famille.
Dude gibi bir günahkâr için o dua çok kısa geldi.
Ça me paraît un peu court pour un pécheur comme Dude.
Bilirsin, iflah olmaz günahkârın tekiydim.
Tu sais combien j'ai péché par le passé.
Bilirsin, buradan Savannah'ya kadar benden büyük günahkâr yoktu.
Tu sais qu'il n'y avait pas plus grand pécheur entre ici et Savannah.
Fort Holland'daki kadının günahkâr olduğunu söyledim ve onu zombiye çevirmesini istedim.
Je lui demandai de transformer la femme de Fort Holland en zombie.
O günahkâr bir kadındı ve hayattayken de ölüydü.
La femme était mauvaise, et elle était morte de son vivant.
Anne, ben günahkâr oldum.
Mère, j'ai péché.
Hikâyesi hepimizi derinden yaralamalı çünkü bir günahkâr olarak hatalarına rağmen onu Tanrı yargılayacak.
Son histoire devrait nous choquer profondément. parce qu'en dépit de ses fautes de ses pêchés, ou de ce que vous voudrez, elle a été jugée par Dieu.
Bir azize, bir günahkâr, bir yılan ve bir ceylan.
Sainte, pécheresse, serpent, gazelle.
Seni adi, günahkâr hırsız!
Bandit sacrilège!
Adam bana adi, günahkâr hırsız dedi, beni kavradı.
- Il m'a traité de bandit.
Ben de günahkârım.
Je suis moi-même, pécheur.
Ruhunu günahlardan arındır, ey günahkâr!
Purifie ton âme, pécheur!
# Günahkâr insanoğlunun gözü göremese de görkemini ; #
Bien que les yeux des pécheurs
Zavallı bir günahkâr, ölüm anında bize korkunç bir sırrını ifşa etti.
En mourant, un pauvre pécheur nous confia un terrible secret : Un meurtre!
Bu tatsız yolu seçmektense memnuniyetle geri dönüp... mutlu bir günahkâr olarak yaşardım.
Je préférerais y renoncer et être une joyeuse pécheresse que suivre ce chemin douloureux.
Neden eve dönmek istiyorsun? Boston'da günahkâr olmadığı için mi?
Tu veux rentrer parce qu'il n'y a pas de pécheurs à Boston?
Başarılı bir günahkârın günah yüzünden mutsuz olması pek alışılmadık bir şey de.
C'est inhabituel qu'un pécheur comblé soit malheureux de pécher.
Günahkâr olmayanların da sorunları olabileceği geldi aklıma.
Je m'aperçois qu'il n'y a pas que les pécheurs qui ont des problèmes.
Günahkâr olduğuma inanmıyor musun?
Vous ne croyez pas que je sois un pécheur?
Hayatımda gördüğüm en büyük günahkâr olduğunuza inanmaya hazırım.
Je crois que vous êtes le plus grand pécheur que j'aie rencontré.
- Dedim ya, ben mutsuz bir günahkârım.
- Je suis un pécheur malheureux.
O toplantıya en az bir düzine halis günahkâr getirmeyi garanti ediyorum.
Je vous livrerai au moins une douzaine de pécheurs.
Senet. Borç senedi. En az bir düzine halis günahkâr teslim edeceğime dair.
Ma reconnaissance de dette pour les 12 pécheurs que je vous ai promis.
Senin gözünde değerleri ne? Ruhları kurtarılacak en az bir düzine halis günahkâr.
Vous y tenez à ces douze pécheurs prêts pour le salut?
Buradan çıktığında üzgün olmanın nedenini kötü yürekli bir günahkârın, saf ve temiz bir genç hanıma...
Ne partez pas d'ici en pensant que vous êtes énervée... parce qu'un pécheur ténébreux vous a fait des avances...
Şu anda burada günahkâr bir düşünce varsa senden kaynaklanıyor, benden değil.
Les pensées pécheresses qui pénètrent ce lieu en ce moment... viennent de vous, ma poupée, pas de moi.
General Cartwright size şahsen en az bir düzine halis günahkâr garanti edecek durumdayım.
Générale Cartwright... je suis bien placée pour vous garantir personnellement... une bonne douzaine de pécheurs.
Bir günahkâr bir iki saatlik yardımla nasıl kurtulabilir ki? Hele diğer zamanlarda akıl çelici şeylerle tek başına savaşması gerekiyorsa?
Comment un pécheur peut-il être sauvé en une heure ou deux... alors que le reste du temps, il lutte seul contre la tentation?
Hatırlatmak istedim bu gece en az 12 günahkâr getireceğime söz vermiştim.
Je veux juste vous rappeler... que vous avez ma reconnaissance de dette pour douze pécheurs.
O toplantıya birkaç günahkâr getireceğime söz verdim.
J'ai promis de fournir des pécheurs pour cette séance.
Şubelerimizin hiçbirinde bu kadar çok sayıda kötü görünüşlü günahkârın bir araya toplandığını görmemiştim.
Je n'ai jamais assisté à une séance dans nos autres centres... qui ait pu rassembler tant de pécheurs à l'allure aussi dépravée.
Günahkâr, Tanrı uğruna haftanın her günü seninle savaşacağım!
Je t'affronterai en Son nom chaque jour de la semaine, deux fois le dimanche.
Önemli olan, günahkârımız günah çıkarıyor ve kurtarılıyor.
En attendant, le pécheur se confesse et il est sauvé.
Beş dakikada günahkâr bir hayattan kurtulmak mı?
Expier en cinq minutes les péchés de toute une vie?
Ama eğer günahkâr Jim'i kurtarabileceksen, senden bunu yapmanı istiyorum.
Mais si tu peux sauver ce pécheur, fais-le.
Bizler, her birimiz günahkârız.
Nous sommes tous des pécheurs, tous autant que nous sommes.
- Günahkâr kadın!
- Pécheresse!
Tanrıya günahkârı tüm çıplaklığıyla ortaya çıkardığı için şükretmeliyiz.
Remercions Dieu que le pécheur soit à nu et exposé aux regards.
İmansız mı yoksa günahkâr mısınız?
infidèle? Pécheur?
Ulu Tanrım, bu günahkârı... bağışla sen.
Seigneur, ayez pitié de lui!
- Kardeş Sky Masterson, eski bir günahkâr.
Frère Sky Masterson, ancien pêcheur.
İşte bir günahkâr.
Un pénitent!