Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → французский / [ H ] / Hangar

Hangar перевод на французский

1,532 параллельный перевод
O paraşüt odasının anahtarıysa, benim anahtarlığımda bulamazsınız.
Si ce sont les clefs du hangar, vous n'en trouverez pas une comme celle-ci sur mon trousseau.
Paraşüt odasının anahtarı ondaydı.
Il possède la clé du hangar.
Sizde paraşüt odasının anahtarı var mı?
Vous avez la clé du hangar, capitaine?
Onbaşı Ramsey, paraşüt odasının anahtarını mı yaptırmış?
Le caporal Ramsey a fait une copie de la clé du hangar?
Paraşüt odası 09 : 00'dan 18 : 00'e kadar kilitliydi.
Le hangar était fermé entre 09h et 18h.
Paraşütler sabote edildiğinde, odanın yakınlarında bile değilmiş.
Il était à proximité du hangar lorsque les parachutes ont été sabotés.
"Şurada bekle, Şu herifi takip et, şunu bekle."
"Surveillez ce hangar, transportez ci, attendez ça."
Biz mi alalım yoksa gümrük mü alsın?
On l'envoie au hangar des Douanes?
Kurtarma küresi deposunda mı?
Le hangar à capsules de secours?
14 : 00'ten sonra burayı Vega kullanacak. Devam edecekseniz, Kargo Bölümü B4'ü kullanın.
Véga vient à partir de 14 h, va au hangar B4 pour continuer.
- Evet... Ardışık yansıtmalı motor... Bir erime olmuş.
C'est au hangar du moteur double.
Bizim ofisimiz bodrumdaki bir depo odasında.
Nous, on est dans un hangar au sous-sol.
Hangardaki tek gemiyi alıp... herkesi ölüme terk edecekler.
Ils prendront le seul vaisseau du hangar... et nous laisseront mourir ici.
Hangara önce onların ulaşmaları imkansız!
Aucune chance qu'ils arrivent au hangar en premier. Aucune!
Şu hangar hangi cehennemde?
Où est ce foutu hangar?
Gelirken bir uçak hangarı gördüm.
J'ai vu un hangar à avions en arrivant. Droit devant.
Hiç jet görmüyorum.
C'est le hangar, mais pas d'avion en vue.
Tamam, oradaki barakada güzel bir yer var.
Bon, il y a un hangar dehors, avec un bon sol.
Çocuk iskelenin altındaki kayıkhanede.
Le gamin est dans un hangar à bateaux sous la jetée.
Karargahtakiler, hastaneyi hidrojen dolu bir zeplinin olduğu bir hangara kurmak gibi dâhiyane bir fikre kapılmıştı.
L'état-major avait placé l'hôpital dans un hangar à dirigeables bourré d'hydrogène.
09'dan 907'ye. 201. bölgedeki tekne evinde bir 602 var.
- 09 appelle 907. Un 602 a été signalé dans le hangar à bateaux du secteur 201.
3 gün önce bu evi 1 hafta için kiralamış.
Il y a trois jours, il a loué ce hangar.
Ne yapacağımızı söyleyeyim. Hangara götürüp üstünü örteceğiz.
Alors on va faire une chose, on le met dans un hangar avec une bâche dessus et on n'en parle plus.
Biri hangara girdi.
Quelqu'un a pénétré dans le hangar.
Tam ve mutlak bencilliğini haklı çıkarmak için dininin arkasına saklanıyorsun.
On va vers un hangar à Jumpers sous-marin.
Dünya hakkında çok şey öğreniyorum.
Si on arrive au hangar, on pourra se mettre à l'abri.
Lorenzo'nun buluşmamızı istediği aşk yuvası yoksa burası mı?
Voici le hangar sous lequel Lorenzo nous a dit de l'attendre.
Bir şekilde, bu emercensi hangarı keşfedememişler. Onarımlar ne âlemde?
Les Xiliens n'ont pas encore trouvé cet endroit souterrain.
Bölgesinde, kendisi gibi sebze adamlarıyla caka satar.
Il crèche dans un hangar avec une véritable armée autour de lui. Le Taha, il est là à se pavaner avec son épave.
Barakada olmalı.
Il doit être dans le hangar.
Orta hangar araştırma ve temizlik için yeni bir talimat gelene kadar kapalı kalacaktır.
{ \ pos ( 192,200 ) } Le pont mobile central reste fermé { \ pos ( 192,200 ) } pour enquête et nettoyage jusqu'à nouvel ordre.
Hız 175, iskele güvertesi, manüel iniş göstergeler tamam.
Vitesse 175, hangar côté bâbord, en approche, signal vert. Permission d'atterrir.
Hangar 2.
Zone d'atterrissage deux.
- Hangar güvertesinde değil miydi?
- Il n'était pas sur le pont mobile? - Non.
Hangar güvertesi etrafında yürürüm alet odası, depolama alanları.
J'inspecte le périmètre du pont mobile, les ateliers, les salles de stockage.
Doğru ve o gece hangar güvertesinde kimse yoktu.
C'est exact. Il n'y avait personne sur le pont, cette nuit.
Hangar güvertesindeki herhangi bir kapı değil.
Ce n'est pas n'importe quelle écoutille.
Yani Şef hangar güvertesinde değildi?
Le chef n'est donc pas venu sur le pont?
Mahkeme, bir Cylon ajanının hangar güvertesine açılan bir kapıdan geçerek patlayıcılara ulaştığını belirledi.
Le tribunal a déterminé que les Cylons ont accédé aux explosifs par une écoutille du pont mobile du vaisseau.
Her gün o hangar güvertesinde adamlarından birinin hücrede yattığını bilerek yürüyeceksin. Çünkü uçkurun bozuk.
Vous allez devoir marcher sur le pont tous les jours, en sachant qu'un de vos hommes est en prison, car vous n'avez pas su laisser votre braguette fermée.
Ön inceleme için uçağı yükü dahil her şeyiyle hangarımıza çekmemiz gerek.
Il faut ramener cet avion au hangar pour un examen.
- Arka tarafta. Sorun mu var?
Il est dans le hangar.
Haberiniz olsun, hangardan hiçbir şey çıkaramazsınız.
Au fait, vous ne pouvez rien sortir du hangar.
Şimdi deliklerin açıldığı yer olan Decker'ın hangarına gidelim.
Ce qu'on va faire, c'est retourner au hangar de Decker, Ià où les trous ont été percés.
Karnı kocamandı.
Elle avait le ventre comme un hangar à bateau.
- Kocaman mıydı?
- un hangar? - Oui. 5 mois.
30 dakika içinde mekik hangarına gel. - Biraz uçuş eğitimine ihtiyacım olacak.
Retrouvez-moi dans le hangar dans 30 minutes.
Peki ya yük ambarı 2?
Et le hangar 2? Je ne sais pas.
Yük ambarı 2 de mühendislik parçaları var.
Il y a des composants d'Ingénierie dans le hangar 2.
Yük ambarımda duran 60 kilom var.
J'en ai 60 kg dans mon hangar.
Eğer Athar var olsaydı, kendisinden utanç duyması gerekiyordu.
Enfin, ce qu'on croit être un hangar sous-marin.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]