Hice перевод на французский
598 параллельный перевод
Canları ne zaman isterlerse bizi hiçe sayıp, terk ediyorlar.
Ça m'est égal, c'est bien comme ça.
Sizin hiçe saydığınız şu pozisyon için nelerini feda edecek insanlar var.
La clientèle que vous rejetez n'a pas de prix.
Ben buna görevi hiçe saymak derim!
C'est de la désertion!
Ondan utandığınız için benim mutluluğumu hiçe saydınız.
Vous l'avez rejetée sans qu'elle en soit responsable.
Başkalarının duygularını bencilce hiçe saymanız... sizden nefret etmeme yetti!
Votre dédain pour les sentiments d'autrui me fait vous détester depuis...
Hayatını hiçe saymayı kolay sanıyorsun.
Vous pensez qu'il est facile de disposer de votre vie.
Bu kurumun tüm prensiplerini hiçe sayarak... niçin bu kızın saçını kıvırcık yapmasına izin verildi?
Pourquoi, en dépit des préceptes de cet établissement, cette jeune personne a-t-elle les cheveux bouclés?
"Yüzbaşı Derry, şiddetli ağrı, şok ve kan kaybına rağmen kişisel güvenliğini hiçe sayarak bombardıman vizörüne sürünerek geri dönmüş hedef üzerinde filosuna mükemmel şekilde yol göstermiş ve tam bir isabetle bombaları bırakmıştır."
"En dépit d'une douleur aiguë et d'une forte hémorragie, et au mépris de sa propre sécurité, le capitaine Derry a regagné son poste, guidé sa formation au-dessus de la cible visée, et largué ses bombes avec une grande précision."
Tamam, sen canını hiçe say.
Ça te regarde.
Sevgili ev sahibim, beni hiçe sayıyorsun.
Cher hôte, vous me négligez.
Bizi hiçe sayıp emirler yağdırıyorlar.
Le laisser nous piétiner, nous donner des ordres.
Düşmanınızı hiçe saymayın.
Ne méprisez pas vos ennemis.
"hiçe sayarak, kendini ordunun üstünde sayan, harp divanını küçümseyen, ordu mensuplarını hedef alan küçük düşürücü ve saygısız, açıklamalarda bulunmakla suçlanmaktadır."
"à la discipline militaire, et qu'il a, de fait, jeté le discrédit sur l'armée." "Enfin, que l'accusé a fait à la presse " une déclaration méprisante et irrespectueuse à l'égard de l'administration du ministère de la Guerre. "
- O zaman hala... ordu kurallarını hiçe saymakta ısrar ediyorsunuz.
Vous insistez toujours sur votre droit à la désobéissance?
- Bir hiçe göre büyük konuşuyorsun.
- Pas mal pour un rien-du-tout!
Bu gece onunla toplum içinde görünmüşsün, kuralları hiçe sayarak.
Vous avez désobéi en vous montrant en public avec elle.
Kocalık haklarını hiçe saydığında hiç ses çıkarmayacak kadar iyi.
Trop polis pour s'opposer à ton refus de leurs droits conjugaux.
"Teğmen Fowler kahramanca davranıp, tehlikeye göğüs gerip kendi kararıyla ve hayatını hiçe sayarak şerefli bir asker davranarak büyük bir cesaret sergilemiştir."
" Avec courage, en risquant sa vie de sa propre initiative... au mépris du danger... le Lieutenant Fowler, dans la plus haute tradition de l'armée...
Mutluluğun bu son demleri için canımı hiçe saydım.
J'ai sacrifié ma vie pour cet instant de bonheur.
Annesini hiçe saydı. Bir genç kızın hayatını kararttı. İnsanların canını yaktı.
Il a craché sur sa mère, il a gâché la vie d'une jeune femme, il détruit les gens, c'est tout ce qu'il sait faire.
Korktuğumuz duygular bazen bir hiçe dönüşürler.
Lorsque nous affrontons nos peurs, elles s'avèrent parfois dérisoires.
Hem de kiliseyi hiçe sayarcasına.
A nos dépens, aux dépens de l'Église,
Senin kuramların da tarihöncesinden kalma. Mülkiyet değerlerini de hiçe sayıyorlar.
Vos théories sont préhistoriques, et anti-commerciales!
Yasalarla oluşturulan kent planını hiçe sayıyorsun.
Vous vous moquez du Plan d'urbanisme légal.
Hıristiyan orduları tarafından çalınmış, önlerine gelen şehirleri yağmaladıkları sırada hem de atalarımız hiçe sayılarak.
Les armées chrétiennes l'ont volée quand ils ont pillé nos villes... en déshonorant et en humiliant... nos ancêtres.
Prensiplerini kanıtlama uğruna neden hayatını hiçe saysın ki?
Aucun intérêt à ficher sa vie en l'air juste pour le principe.
Eğer Dortmun hayatını hiçe saymasaydı, şu anda hepimiz ölüydük.
Si Dortmun n'avait pas fichu sa vie en l'air, nous serions mortes.
Babanız insanları hiçe sayıyor.
Votre père est trop mal embouché.
Rock, bakıyorum kuralları hiçe sayıyorsun.
Tu viens de balancer le règlement!
Orası gerçekten erkeklerin kendilerini saldıkları ve... gururlarını hiçe saydıkları bir yer, değil mi?
C'est là que tous les hommes montrent leur vraie nature, n'est-ce pas?
Demek hayatımızı hiçe sayıyorsun ha..
Ton désir doit-il mettre nos vies en danger? Ma vie m'appartient.
Gingrich gibi hilebaz avukatların yasaları hiçe saymalarına izin verirsek, bu ülke...
Si on laisse des avocats véreux comme Gingrich enfreindre la loi...
Duyguları hiçe sayma, Henry. Hele benimkileri.
Ne joue pas avec les sentiments, Henri, pas les miens.
Bu ; nezaket kuralları ve güveni hiçe sayan bir davranış.
Vous avez dérogé aux règles de politesse élémentaires.
Tanrının Evi'nde dua etmek gibi tanrısal bir hakkımı hiçe sayıyorsun demek.
Vous me refusez Ie droit divin de me recueillir dans Ia maison de Dieu?
Öyleyse..... niçin kırık bir bacakla hayatını hiçe sayıp, güvensiz bir yoldan gelmeyi istedin?
Éclaire-moi, alors. Pourquoi... avec ta jambe cassée et ta vie en jeu... as-tu choisi tous ces périls... au lieu de prendre la route facile?
İmzaladığın sadakat yeminine göre ulusal güvenlik söz konusu olduğunda yasadışı ve bölücü eylemlerde bulunmayacak devlet otoritesini hiçe saymayacak ve bir daha devlet ve federal otoriteleri engellemeyeceksin.
Vous signez une promesse volontaire de "ne plus participer à aucune forme " d'activité politique illégale ou subversive,
Güzel. Çünkü önerilerimi hiçe sayarsanız sonsuza kadar adamı kovalamak zorunda kalırsınız.
Mais si vous ne l'appliquez pas, vous courrez après ce type jusqu'à la Saint Glinglin!
Eskiden, ahlâk kurallarını hiçe sayan haydutlar için söylenirdi.
En d'autres termes, nous sommes des yakuzas qui vivons avec nos propres codes.
İnsanlar aile hayatını, aile kurumlarını hiçe saymaya başladı, ve biz farkına bile varmadan, zenci ile beyazın evlendiği günler gelirse hiç şaşırmam.
On commence aujourd'hui par se moquer de la famille. Bientôt on jettera tout par-dessus bord et on se mariera entre Blancs et Noirs!
Gönderdiyse, Rooster'i gönderdi. Amerikan ceza yasalarını hiçe sayan şahsına munhasır bir horoz!
Je crains qu'il n'ai envoyé qu'un Rooster, un vieux coq entêté qui se moque du droit pénal.
Terbiyeli davranacağım diye sağlığını hiçe sayan kişi aptaldır.
Celui qui place la politesse avant la santé est un idiot.
Bazı kişiler bu yolda cesaretlendirdi beni diğerleri hiçe saydı ve aldattı.
Certaines personnes m'ont encouragé. D'autres m'ont rabroué ou trompé.
Bir hiçten geldin bir hiçe gidiyorsun, ne kaybettin ki?
Tu viens du néant... tu y retournes. Qu'as-tu perdu?
Ne biçim polis memurusunuz siz? Kanunu hiçe sayıyorsunuz.
Quel genre d'agent vous êtes si vous ne respectez pas la loi?
Bizden çok daha üst bir uygarlık seviyesindeki bir toplumu anlatacaktım,... fakat fizik kurallarını da hiçe saymak istemiyordum.
J'étais prêt à imaginer des êtres et des sociétés... bien plus avancés que nous... mais j'ai refusé de bafouer les lois de la physique.
Bu dövüş için 100,000 dolarlık anlaşmamı hiçe sayıp gelmiştim.
J'ai loupé une grosse affaire pour venir.
Müthiş toplumsal zıtlıkların yaşandığı bürokrasi ve sansürün hiç eksik olmadığı egemen güçlerin insan haklarını hiçe saydığı bir ülke.
Pays aux énormes contrastes sociaux, à la bureaucratie et à la censure omniprésentes, où les droits de l'homme sont bafoués au fondement.
Arada bir, mantığa karşı koyan, tüm olasılıkları hiçe .. sayan ve harika bir rüyayı gerçekleştiren bir adam çıkar.
Il arrive parfois qu'un homme réussisse l'impossible, défie la logique et réalise un rêve incroyable.
Maliyet önemli değil. Konu kuralları düpedüz hiçe saymam.
Le plus grave, c'est mon mépris total des procédures autorisées.
Kariyerimi hiçe sayıyorum!
J'ai ruiné ma carrière!