Hooke перевод на французский
70 параллельный перевод
Robert Hooke gibi birçok fizikçi onunla aynı fikirdeydi,... fakat sonuçta Newton, tüm bu tartışmalardan yorularak,... Hooke başta olmak üzere, artık bu tartışmayı kimseyle yapmak istemiyordu.
Robert Hooke a discuté avec lui, tous les types de physicien ont discuté avec lui, jusqu'à ce que Newton soit si ennuyé avec tous les arguments, qu ´ à partir de ce moment dorénavant il a vraiment refusé d'avoir quelque chose à débattre avec quiconque. et certainement avec les débateurs comme Hooke.
"Mesafenin merkezi noktasında gerçekleşen bir güce maruz kalan ve güneşin etrafında dönen bir kütlenin yörüngesi ne olabilir?"
Robert Hooke et Edmund Halley, sur un resultat pour lequel Halley est venu à Cambridge et a parlé à Newton,
... sorusunu sormasıyla, Sir Christopher Wren,... Robert Hooke ve Edmund Halley arasında 1684'de Londra'da ateşli bir tartışma başladı.
"Quel serait le chemin d'un corps qui se déplace autour du soleil sous une force qui l ´ entraine comme le carré de la distance?"
Zaman içinde Mint'in yöneticisi ve şövalye ünvanlarını alarak 1703'te Hooke'un ölümünden sonra, Kraliyet Bilim Akademisi'nin başına geçerek,... 1727'deki vefatına değin Londra entelektüel camiasına hükmetti.
A cette époque il est devenu maître au Monnayage, il est devenu un chevalier, après la mort de Hooke il a accepté la présidence de la Royal Society en 1703, et jusqu'à sa mort en 1727 il a dominé le paysage intellectuel de Londres.
Nazır Robert Hooke,'Büyük Yangın'dan sonra, Sir Christopher Wren ile Londra'yı yeniden inşa ederken bunu da eklemeyi planlamıştı.
L ´ omniprésent Robert Hooke avait plannifier cela quand il reconstruisait Londres avec monsieur Christopher Wren après le grand feu.
Hooke'un Kanunu.
La loi de Hooke.
Hooke Kanunu ve prizma yay.
La loi de Hooke et une tige. *
Eğer yapabilseydim onu size gösterirdim ama Robert Hooke'un o zamandan kalma hiç portresi yok. Elimizde yalnızca çağdaşlarının yaptığı sözlü tasvirler var.
Je vous le montrerais si je le pouvais, mais aucun portrait de Robert Hooke de cette époque n'existe de lui, uniquement les descriptions orales de ces contemporains.
Hooke'un doymak bilmez merakı kesinlikle her şeyi kapsıyordu.
La curiosité insatiable de Hooke dépassait absolument tout.
Hooke küçük bir kozmos keşfetti ve biz de bu kozmosu hala onun verdiği isimle, "hücre" olarak tanımlıyoruz.
Hooke a découvert un petit cosmos, et nous l'appelons toujours par le nom qu'il lui donna, la cellule.
Hooke hücreyi, kendi icadı olan birleşik mikroskobu kullanarak bir mantar parçasını incelediğinde keşfetti.
Hooke découvrit la cellule en regardant un morceau de bouchon avec une de ses propres inventions, le microscope composé.
Hooke aynı zamanda teleskobu da geliştirdi.
Hooke a également amélioré le téléscope.
Büyük Yangın 1666'da Londra'nın merkezini yerle bir ettiğinde Hooke, mimar Christopher Wren'le işbirliği yaparak şehri yeniden tasarlayıp inşa etti.
Après le Grand Incendie qui détruisit le centre de Londres en 1666, Hooke s'associa avec l'architecte Christopher Wren pour repenser et reconstruire la ville.
Hooke, çağının en önde gelen deneycilerinden de biriydi.
Hooke était l'expérimentaliste le plus précurseur de son époque.
Tel yaylar kullanarak bugün Hooke Yasası olarak bilinen "esneklik yasası" nı ortaya attı.
En utilisant des ressorts hélicoïdaux, il a tiré la "loi de l'élasticité," connue aujourd'hui comme loi de Hooke.
Böylesine yüksek kafein seviyesine sahip bir atmosferde Halley ve Hooke, derin bir gizemi tartışmak için Christopher Wren'le buluştu.
Dans cette atmosphère hautement caféinée, Halley et Hooke rencontrèrent Christopher Wren pour discuter d'un grand mystère.
Hooke'un Elastikiyet Yasası gibi belki de.
Peut-être quelque chose comme la loi de l'Elasticité de Hooke?
Bize gösterin, Bay Hooke.
Montrez-nous, M. Hooke.
Aylar geçse de, Hooke memnun etmeyi başaramaz.
Mais les mois passèrent, et Hooke ne put pas livré.
Halley Hooke'un mazeretlerinden bıkmıştı sonunda.
Finalement, Halley en eut assez des excuses de Hooke.
Bir süreliğine gözden kaybolmuş Hooke ve onun ışığa ilişkin keşfine dair bazı münakaşalar olmuştu.
Perdu de vue depuis un moment ; certains se chamaillent sur Hooke et sa découverte sur la lumière.
Halley, söylenenlere göre aşırı geçimsiz olan bu adamın Hooke'un ve diğerlerinin başarısız olduğu noktada başarılı olup olmayacağını merak ediyordu.
Halley se demanda si cet étrange, et pour tous les comptes, homme extrêmement difficile, pourrait réussir où Hook et d'autres ont échoué.
Newton 13 yıl önce, Robert Hooke tarafından ışık ve renk üzerine çığıraçan çalışmasını çalmakla alenen suçlanmasının ardından inzivaya çekilmişti.
Newton s'était caché 13 ans plus tôt, après que Robert Hooke aie publiquement accusé New de vol de son travail de pionnier sur la lumière et la couleur.
Aslında, ışık tayfının gizemini çözen Isaac Newton'dı Robert Hooke değil.
En réalité, c'était Isaac Newton qui avait résolu le mystère du spectre de la lumière, et pas Robert Hooke.
Dostlarımız Bay Wren ve Bay Hooke ile konuşuyordum.
Je parlais avec mes amis, M. Wren et M. Hooke.
O alçak Hooke benim dostum filan değil.
Ce coquin Hooke n'est pas de mes amis.
Newton son kez bir fikir öne sürdüğünde Hooke'un ona ne yaptığını çok iyi biliyordu.
Newton se rappela très bien de tout ce que Hooke lui avait fait la dernière fois qu'il mit en avant une idée.
Tam Halley, Newton'ın da Hooke gibi blöf yapıp yapmadığını merak etmeye başladığında bir ulak elinde Newton'dan bir zarf ile gelir.
Au moment où Halley commençait à se demander si Newton bluffait après ce que Hooke avait fait avant, un messager arriva avec une enveloppe de Newton.
Isaac, korkarım Mr. Hooke üçüncü cildinin önsözünde senden bir teşekkür bekliyor.
Isaac, je crains que M. Hooke ne demande une référence dans la préface de votre troisième volume.
Mr. Hooke Londra çevrelerinde Kütleçekim Yasası'nı ondan çaldığına dair söylemlerde bulunuyor.
M. Hooke allait dire à Londres sur le fait que vous avez tiré la Loi de la Gravité de lui.
Canın cehenneme Hooke.
Au diable avec Hooke.
Keşke Hooke ve Newton'da biraz senin gibi olsalardı.
Si seulement M. Hooke et M. Newton étaient comme vous.
Halley ve Wren yalan iddiaları hakkında Hooke ile yüzleşmeye karar verdiler.
Halley et Wren ont décidé de confronter Hooke sur ses demandes injustifiées.
Kanıtla ya da çeneni kapa Hooke.
Montrez-la ou taisez-vous, M. Hooke. Ce Newton.
Robert Hooke, sağlığını günlük dozda pelinotu, afyon, cıva gibi bazı kötü alışkanlıklar yüzünden mahvederek yıllar önce ölmüştü.
Robert Hooke est mort des années avant, en ruinant sa santé avec de mauvaises habitudes... des doses journalières d'absinthe, d'opium, de mercure.
Hooke'un bir portresinin bir zamanlar bu duvarlarda asılı olduğu söylenir.
On dit qu'une fois, un portrait de Hooke fut accroché à ces murs.
Bazıları, Isaac Newton'ın Robert Hooke'a karşı intikamını nihayet böyle bir gecede aldığına inanır.
Certains croient que c'est dans une nuit comme celle-là où Isaac Newton prit finalement sa revanche sur Robert Hooke.
- Siz kimsiniz? Ben Hooke.
Et vous êtes?
William Hooke.
Hooke... William Hooke.
O zaman bu çok değerli bir yük olmalı Bay Hooke.
Ce doit être de vraiment précieuses marchandises, Mr.
Size temin ederim Bay Hooke, kocamla ben her zaman aynı şeyi düşünürüz.
Je peut vous assurer, Mr. Hook, que mon mari et moi ne formons qu'un seul esprit sur tous les sujets.
William Hooke.
Mon nom est Hooke... William Hooke.
Ben Bay Hooke ile kendim ilgilenirim.
Je m'occuperais seule de Mr Hooke.
Bu koli... Merak etmemeniz için size büyük para ödedik Bay Hooke.
Vous avez été assez payé pour ne rien vous demander, Mr Hooke.
- Yani, benim çengeli biliyorsun, değil mi?
Tu connais mon coup hooké?
Açılı bir atış kalmıştı, ben de kancamı kullandım.
C'est un angle abrupt, donc je joue hooké.
Hooke'un elastikiyet kanunu?
Ou la loi de Hooke?
- Teğmen Hooke.
Lieutenant Hooke.
Üzgünüm.
Hooke.
İsmim Hooke.
Sibley.
- Tehditlere önem vermem ben Bay Hooke.
Je ne me soucie pas des menaces, Mr. Hooke.