Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → французский / [ H ] / Hâlen

Hâlen перевод на французский

609 параллельный перевод
Hâlen daha kendini toparlayamadı.
- Sûr. Cette fille n'a jamais su faire les bons choix.
- Evet, ama hâlen çalışmıyor.
- Oui. Mais il ne marche pas quand même!
Lâkin yüzü hâlen duruyordu. Zihnimde gördüğüm yüzünü günler, haftalar, aylar boyunca uzun yolculuğumda yüreğimde taşıdım.
Mais c'était toujours son visage... que j'avais vu en imagination, porté au fond de mon cœur au cours des jours, des mois de mon long voyage.
Gemim hâlen körfezde çapa atık bir hâldeydi. - Tüm tayfa vazifeye!
Mon navire était encore ancré dans la baie.
Juan Montalvo ; tüm İspanyanın en büyük matadoru. Esperanza'da doğmuştur, çingene annesi de hâlen burada yaşamaktadır.
Juan Montalvo, le plus grand matador d'Espagne, était né à Esperanza, où vivait encore sa mère, une gitane.
Hollandalı'nın gemisinin hâlen limanda olduğunu görebiliyordum.
Je voyais le yacht du Hollandais.
- Saat 5 olmuş ama hâlen uykum yok.
Déjà 5 h et je n'ai pas sommeil du tout.
Ama hâlen gidebilirsin. Saat henüz erken.
Tu peux encore y aller.
- Hâlen hayattayım.
- Tu es pâle comme un spectre!
Biz de yerine oynayıveririz ama ben hâlen doktor çağırman gerektiğini düşünüyorum.
J'insiste, tu devrais faire venir un médecin.
Yani hâlen sizin için mi çalışıyorum Bay McLintock?
Vous voulez dire que vous me prenez, M. McLintock?
Sadece bu füzelerimizin... uçaklarınızı vurma ihtimali... hâlen var.
Seule la partie de notre défense... qui peut encore abattre votre bombardier... est activée.
Hâlen uyuşturucunun etkisinde mi?
Elle est toujours sous sédatifs?
Mısır savaşı hâlen olumlu şekilde devam etmekte.
La défense de l'Egypte se déroule encore très bien.
Bu kesik kurbanlar hakkında hiçbir şey bilmiyoruz. Hâlen kim olduklarını bile bilmiyoruz.
On n'a même pas pu identifier ces torses.
Seni evime davet etmek isterim, ama hâlen klimam yok.
Je t'inviterais bien, mais j'ai pas l'air conditionné.
Yüzüğün hâlen eski karında olduğunu söylememiş miydin?
Cette bague est encore au doigt de ton ex-femme, non?
Madem bu kadar iyiydin, neden hâlen oynamıyorsun?
Si vous étiez si bon, pourquoi vous ne jouez plus?
Hâlen içiyor musun?
Et maintenant?
Hâlen TV tüpünün serinletmesini duyabiliyorum.
La télé est encore chaude!
Hâlen belirli bir ulaşımı rapor edemiyorum.
Je n'ai toujours pas accès au collectif.
Hâlen kızgınım.
Je le suis toujours.
Hâlen bazı korkularımın olduğunun farkındayım ama çok genç öldüm ve onları alt edebileceğimi hissediyorum.
J'ai encore quelques peurs, mais je suis mort jeune. J'aurais pu les surmonter.
Ve 30 yaşında hâlen aylaklık edip benden para çekiyor olursan- -
La trentaine arrive drôlement vite et si tu traînes de par le monde en m'empruntant de l'argent, quand tu auras 30 ans
Peki ya hâlen sana karşı bir kin güdüyorsa?
Et s'il vous en voulait toujours?
Zehiri almak için hâlen zamanımız var!
Je voulais te retirer le venin!
Demek hâlen daha hayattasın.
Vous êtes vivants!
Hâlen sana borcum var.
Je paierai ma dette envers toi.
Dördüncü çeyrek, üç dakika kaldı ve oyun hâlen ortada.
3 minutes à jouer dans la quatrième période, le résultat est encore indécis.
Biraz vergi ödeyeceksin, fakat hâlen bitmeyecek.
T'en perdras, mais il t'en restera.
Hâlen soğukken için, bayanlar.
Buvez-les fraîches, mesdames.
Ve hâlen, o mektupları yollamaya devam ediyordu.
Il envoyait toujours ses lettres.
Farz edelim, Blatch hâlen orada.
Si Blatch est toujours là.
Fakat hâlen gittikleri zaman yaşadığınız yer daha çok tekdüze ve boş oluyor.
Mais quand même, être où vous êtes, c'est pire après leur départ.
Ancak eğlence sektörü sahne sanatçıları hâlen müzikal biyografilerin anahtar figürlerindendir.
Récemment, l'une des plus audacieuse est sans doute l'autoportrait de Bob Fosse dans Que le Spectacle Commence...
Bu bir mucize. Hâlen yaşıyorsun.
Tu es en vie, c'est un miracle.
Eğer hâlen yaşıyorsa kimseyle konuşmayacaktır.
Relax, Targo, s'il est en vie, il ne parlera à personne.
Hayır. Bekleyeceğiz. McClane hâlen kodu bulabilir.
McClane peut encore trouver le code!
- Benden hâlen hoşlanıyorsun, değil mi?
- Tu m'aimes encore!
- Nakit para hâlen geçerli mi?
- Du liquide, ça vous va?
Hâlen gelebilir.
- Il peut encore venir.
Klingon görevlisinin ölümü beni hâlen rahatsız ediyor.
C'est la mort de cet officier klingon.
- Hâlen dokuz tane memesi var.
- Elle a toujours 9 mamelons.
Kahretsin. Hâlen tüylerimi diken diken ediyor.
Ça me fait encore froid dans le dos.
Onlar hâlen aynı şeyin peşindeler... ve yollarına çıkan herkes ölecek.
Ils poursuivent leur but. Ceux qui seront sur leur chemin mourront.
Bir ölü çocuk var... bir tane canlı geri dönen, ve bir de hâlen kayıp olan Charlie Birckenbuehl.
On a un mort, un survivant et un porté disparu.
Maalesef, lig kuralları hâlen bir kontratın olması sebebiyle sana teklif yapmamızı engelliyor.
On ne peut pas vous faire d'offre tant que vous êtes sous contrat.
Hâlen tamamız, Kapsül komuta.
On est toujours "go", CAPCOM. "Directeur de vol"
Ama hâlen bir şeyin eksik olduğunu hissediyorum.
- Dépêche-toi. Tu es R.
Hâlen, bilmek istediğim şeyleri anlatması için iknâ edilmeye çalışılıyor.
Assieds-toi.
Hazırlıkları için hâlen bize ihtiyaçları var.
Ils ont encore besoin de nous pour leurs préparatifs.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]