Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → французский / [ I ] / Icime

Icime перевод на французский

1,825 параллельный перевод
Küçük bir oyun, gizli bir oyun olduğunu söyledin, sonra da şeyini içime soktun!
Tu m'as parlé d'un petit jeu entre nous et tu as mis ton gros machin dans moi.
Sence senin gibi bir hıyarın içime...
Tu croyais vraiment que j'allais laisser un idot comme toi jouillir dans moi?
İçime giren bu adamın damarlarında Hint kanı dolaşıyordu. Gitar çalan adam ise boşaldığında gülüyordu.
Et ce gars avec son sang indien qui tambourinait dans mon ventre, et ce gars avec sa guitare qui riait quand il jouissait.
İçime girmeni istiyorum.
- Maintenant, tu peux me rentrer dedans. - Quoi?
- İçime girmek istiyor musun?
- Est-ce que tu veux me rentrer dedans?
içime gir.
Baise-moi.
İçime doğdu.
J'avais un pressentiment.
Pompala, doktor. Pompala, doktor, içime.
Allez-y, docteur.
İçime nasıl girecek?
Par où va-t-il entrer?
Bunu beğendim ama şu tek omuz olayı içime sinmedi.
J'aime bien celle-ci. Elle est chouette. Mais, je ne sais pas trop pour les épaules.
Ve içime girmesine izin verdim.
Et je l'ai laissé rentrer.
çarşafların güzel kokusunu içime çekerek.
Respirant le parfum des draps.
İçime bir şeyler soktular.
Ils ont mit des saloperies en moi.
Hayır, ama içime kuşku düşürdüğün için sağol.
Non, mais merci d'avoir donné l'idée.
Şu anda daha çok içime göz yaşları döküyorum.
Comme mon cri intérieur de désespoir.
Makarnayi sapirdatarak içime çekerken çeneme degmesin diye hayli zorlandigimi hatirliyorum.
Je me souviens que j'aspirais bien mes spaghettis pour qu'ils ne coulent pas sur mon menton.
Daha yeni içime bosalmisti ve sonra beni öldürecegini söyledi.
Il venait de me pénétrer, puis il a dit qu'il voulait me tuer.
İçime çekmedim.
Je n'ai pas avalé la fumée.
Onu içime mi dökeceksin?
Tu vas mettre ça dans ma jambe?
Birden içime doğdu diyelim.
Le mot "évidemment" me vient à la bouche.
Neyi içime çekeyim?
Secouer quoi?
İçime zehirli duman çekiyorum.
È Je respire des fumées toxiques.
Benim de içime kurt düştü.
J'ai un mauvais pressentiment aussi.
Bir de insanlar içime kapanık olduğumu söyler. Ama su yok.
Et après on dit que je suis un ours.
Bir anda içime doğdu.
- Je sais pas, une impression.
Hayır, kimse içime girmedi Dean.
Personne ne me possède, Dean.
O ritimler çok erken içime işlemişti.
Ces rythmes sont rentrés en moi très tôt.
Bu seferki ölüm içime oturdu.
Cette mort-là m'a touché.
Wendell'i yem olarak ortaya attığımı içime sindiremem.
- J'arrive pas à croire que j'ai mis Wendell dans les viseurs.
Dostum, içime oturmuştu.
J'ai eu un déclic, gros.
Benim içime kapanık olduğumu düşünecekler.
- Ils pensent que je suis un ermite.
Benim teleskop ayaklarım olmadan o bir avuç kozmik saçmalığı bulamayacağı gerçeğini içime atıyorum.
Moi, je pourrais lui rabâcher que sans mon support de télescope, il n'aurait jamais trouvé ce ridicule petit tas de boue cosmique.
İçime bir bebek koy, Marshall.
Mets un bébé en moi, Marshall.
Ne yani, benzin depona lastik bir hortum sokup benzin gelene kadar içime çektiğimi ve bana olan 38 dolu borcunu karşılayacak kadarını boşalttığımı mı düşünüyorsun?
Tu crois que j'ai enfoncé un tuyau dans ton réservoir, que j'ai aspiré pour le vider et remplir le mien juste pour récupérer les 38 dollars que tu me devais?
Orada oturup hayatımın keşfini yemelerini izlerken içime bir şeyler doğdu, bir an her şey apaçık oldu.
Quand je me suis assis en train de les regarder manger ma découverte de toute une vie J'ai eu un déclic, un moment de totale lucidité.
Ziftin bütün tadı içime işledi.
Le zift a envahi mon corps.
Şey, bu içime su serpti.
Eh bien, voilà qui me rassure.
Gerçekten içime işlemiştin, Hank Moody.
Je t'avais vraiment dans la peau, Hank Moody.
Boşal içime!
Nourris-moi!
İçime işleyen, bunlar gibi insanlar. Cevap ararken dönüp bana bakanlar.
Ce qui me pousse ce sont des gens comme eux, des gens qui font appel à moi pour des réponses.
Şeyy, olabilir ama, bu şartlarda içime sinmiyor.
Eh bien, quoi qu'il en soit, je ne suis pas à l'aise avec les circonstances.
Onunla ilgili içime sinmeyen bir şeyler var.
Elle ne m'inspire pas confiance.
Bu arada Hank, bu lanet canavarı içime soktuğun için sana da koyayım!
Et Hank, merci d'avoir mis ce putain de monstre dans mon ventre.
İçimdeki otomatik pilot olayı devraldı ve sahiden öptüm onu. Sonra tek bildiğim içime girmişti bile.
Mon cerveau a foiré, je l'ai embrassé, et l'instant suivant, il était en moi.
Doğum kontrol hapı kullandığım ilk gün, hapı içime sokmuştum.
La 1e fois que j'ai pris la pilule, je l'ai mise à l'intérieur.
Sözleriniz içime işledi bayım.
Vos mots m'ont émue, monsieur.
Sexby öldüğü gün bana bıraktığı yeni hayat çoktan içime yerleşmişti.
Le jour de la mort de Sexby, la nouvelle vie qu'il avait laissée grandissait déjà en moi.
Tamam, içime ne soktuğunu söylemek için tam iki saniyen var kedicik!
Tu as deux secondes pour me dire ce que tu as implanté en moi!
Ve belirdiğinde, gökyüzüne doğru değil içime doğuyor.
Et lorsque cela se produit, elle ne va pas dans le ciel... mais plutôt plus profondément en moi.
Kokain beni iyileştirmekten, iyi hissettirmektense, kendi içime hapsediyor.
La cocaïne, au lieu de me faire du bien, de me remonter, elle me faisait me renfermer sur moi.
Tümü içime kazınmış kelimeler.
Tous sont gravés au plus profond de moi!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]