Karısı перевод на французский
54,379 параллельный перевод
Askerin karısı kayboldu!
La femme d'un soldat disparue.
Karısı ve çocukları için yaşar.
Il vit pour sa femme et ses enfants.
Hadi ama Raims. Bu adam daha yeni karısını kaybetti.
Allons, ce type, tu sais, il vient de perdre sa femme.
38 yaşında Sirilanka'lı bir adam karısı doğum sırasında öldüğünde kızlarını emzirdi.
Un homme du Sri Lanka de 38 ans a allaité ses filles quand sa femme est morte durant l'accouchement.
Yao'ya ihanet etmesi... karısının ölümüne sebep olan operasyon... suçluluk duygusunu üzerinden atamadı.
L'opération qui a tué sa femme... elle s'est toujours sentie coupable.
Neyse bir kaç ay önce, karısının onu aldattığından şüphelenmişti, bu yüzden, karısını takip etmesi için dedektif tuttu.
Il y a quelques mois, comme il pensait que sa femme le trompait, il a engagé un détective privé pour la suivre.
- Lucy ne durumda, karısı?
Et Lucy, sa femme?
Frank'in karısı.
La femme de Frank.
"Wyatt, karısının ölümüne takmış durumda. Hayatına devam etmesi gerekiyor."
"Wyatt est obsédé par la mort de sa femme il doit laisser aller, passer à autre chose"
Şimdiyse gidip intikam almamızı istiyorsun kardeşim ve karısı için değil çocukları için de değil çünkü onlar senin umurunda değil.
Et maintenant, tu veux qu'on aille les venger? C'est pas pour mon frère, pour sa femme, ni pour leurs enfants. Tu t'en fiches pas mal.
Onun da karısı sorun etmediği sürece.
Tant que sa femme est d'accord.
Eski karısı, Kate.
C'est son ex-femme, Kate.
Adı Tetracles'miş, karısının adı da Patricia'ymış.
Il s'appelait Tetracles et sa femme Patricia.
Şey, karışık durumları anlıyor diyelim.
Disons juste qu'elle comprend les choses compliqués.
Sanırım durum biraz karışık.
Je pense que c'est compliqué.
- Denedim. Babası karışıp durduğu için başarılı olamadım.
Je n'arriverai à rien avec l'ingérence de son père.
Bir karışıklık olduğunu söylediler, ancak Alice araştırmaya devam ediyor.
Ils disent qu'il y a eu un mélange, mais Alice continue de chercher.
Yani Isabella bu işe karışmak mı istiyor?
Donc Isabelle veut s'immiscer?
Eğer bu işe karışırsan askerlerim seni hemen öldürürler.
Si vous essayez interférer... mes soldats vous tueront immédiatement.
- Bir kere olsun hayatında bir şeye karışmadan duramaz mısın?
- Peux tu juste laisser tomber pour une fois dans ta vie?
Senden çok karışık sinyaller aldığımı belirtmeliyim.
Je dois le dire, je perçois des signaux contradictoires venant de toi.
Karışık ama... ön sayfaları doldurdu.
C'est tordu, mais... Ça fait une sacré première page.
Ama kızından ve karından uzakta kalan hayatını bir hücrede geçirmene razılar.
Mais ils s'attendent à ce que vous passiez le reste de la vie qu'il vous reste dans une cellule, loin de votre femme et de votre fille.
Belli ki ekibim için işler karışmış çünkü ben orada değilim.
Les choses se sont vraiment détraquées pour mon équipe parce que je ne suis pas là-bas.
- Karışıklık olmuş.
- C'était une erreur.
- Kafası karışıp raylara düşebilir.
Il pourrait être confus et échouer sur la piste.
- Kimyasalların bıraktığı izlerden "aqua regia" denen nitrik ve hidroklorik asit karışımı kullandıkları tahmin ediliyor.
A partir la forme laissée par les produits chimiques, il semblerait qu'ils aient utilisé un mélange d'acides appelé aqua regia.
Karışıklık bitene kadar görev yerinde kal.
Et restez à votre poste tant que l'agitation se calme.
Ling'in Sarayından getireceğiz çünkü karın Schmaegalman'a gitmiyor.
On commande à Ling's Palace parce que ta femme ne veut pas aller à Schmaegalman's.
- İyi bir karışım değil.
C'est un mauvais mélange. Où est-il?
Arkadaşım Steve kavgaya karışıp yaralandı, ben de onu hastaneye götürdüm.
Mon pote, Steve s'est battu et ouvert, alors je l'ai amené à l'hôpital.
Şu güvenilmez karışık söylentilere göre mi?
Ces comptes inégaux, et peu fiables?
Kurtulmana yardım eder sana birini önerirdim ama... bu iş çok karışık gibi.
Je t'aiderai si je le pouvais, je te proposerai un gars, mais... t'es dans la panade. La vraie panade.
Tren radarımızdan çıkar çıkmaz... senin telsizinde kayboluyor?
Donc tout est commodément devenu noir au moment où le radar du train s'est coupé?
Tecrübelerime göre, maktülü tanımadığını söyleyen insanların genellikle cinayete karışmış olduğu ortaya çıkıyor.
D'après mon expérience, quand une personne ment sur le fait de connaître une victime, c'est qu'elle est impliquée dans le meurtre.
Ama yeni bir şey öğrendim, en karışık aile ilişkisi bu elemanla.
Mais je viens d'apprendre que son lien familial le plus complexe est avec ce gars.
Bu işin çok karışık olduğunu biliyorum, ama bazı cevaplara ihtiyacım var.
Tout ça est déroutant, mais il me faut des réponses.
Bazen kar, bir subatanı ya da kaynarcayı ya da herhangi bir... çıkış işaretini ortaya çıkartabilir.
Dès fois la neige peut révéler un entonnoir ou une source chaude. ou d'autre signe de chemin de sortie.
Doktor senin içinden güzel bir sürpriz çıkarınca aynısı olacak.
Ce sera pareil quand le docteur sortira une magnifique surprise de toi.
Önsözde yazan "En iyi karides kokteyl ile zevki çıkar" dışında.
Sauf que la préface dit, "Plus appréciable avec un cocktail de crevettes"
Biraz aklı karışık görünüyor.
Il a l'air un peu déboussolé.
d Eğer bir çiftliğiniz varsa, d d mısırın gelecekteki fiyatını bilebilirsiniz... d d Sırf bu yüzden sigorta yaptırırsınız d d ki mısırlarınızı korumuş olasınız. d d Yağmur, fırtına ve kar d d ektiğiniz mısırlarınıza d d zarar verebilir, bu yüzden d
Si vous avez une ferme et que vous voulez connaître le futur prix du maïs Achetez un contrat pour protéger vos champs De la pluie, des orages ou de la neige
Başkan Nixon'ın da karıştığı ortaya çıktı.
Il s'avéra que le Président Nixon était impliqué.
Orası biraz karışık.
C'est compliqué.
4 gece sonra karım gecenin yarısı kalkıp kızımızı kontrol etmeye gittiğinde evde uyuyordum.
Hum, quatre nuits après, j'étais chez moi, endormi, quand ma femme s'est levée au milieu de la nuit pour aller voir notre petite fille.
Ben de onlara karışmış olabilirim ve korkuyorum.
Je pourrais être liée avec eux aussi, et j'ai peur.
Sen de burada olanları birilerine anlatırsın ve her kime anlatırsan onlar aramaya çıkar.
Je te laisse partir, et tu parleras de ce qui s'est passé, et... la personne à qui tu parleras viendra voir ici.
Biraz karışık.
Un peu délicat.
Karışıklık için özür dileriz.
Pardon pour le lancer de détritus.
Bacak şişmesi, karın ağrısı gibi.
Jambes lourdes, douleur abdominale?
Hasta korkunç bir karın ağrısıyla acile geldi. İçinde uzaylı bebek olduğunu ve kendisini yemeye başladığını iddia ediyordu.
Ce type est arrivé aux urgences avec d'énormes douleurs abdominales... en disant qu'un bébé alien était à l'intérieur, en train de le dévorer pour sortir.