Kilise перевод на французский
4,288 параллельный перевод
Kilise sadece yardım etmeye çalışıyor olabilir.
Cette église devrait juste essayer d'aider.
Herkes şahidim olsun ki, bir daha hiç birinizden bu kilise için masanızdaki ekmekten fedakarlık etmenizi asla istemeyeceğim.
Alors, soyez tous témoins, comme je demande à chacun de vous de ne plus jamais sacrifier le pain de votre table au nom de cette église.
- Burası bir kilise.
- C'est une église.
Kilise benim için... her şey demektir.
L'Eglise est... tout pour moi.
Kilise, Briarcliff'in mülk sahipliğinden feragat ediyor, haberin olsun.
Vous devez également savoir que l'Église renonce à la propriété de Briarcliff.
1965 sonbaharında kilise, Briarcliff Malikânesi'ni Massachusetts hükümetine sattı.
L'Église a vendu le manoir de Briarcliff... à l'État du Massachusetts à l'automne 1965.
Kilise hukuku bu hususta gayet açık peder.
Le droit canonique est très clair.
- Kilise mezarlığına gömmek yok.
Pas d'inhumation dans la paroisse.
Üç yıl önce yeni bir kilise açıldığında burayı kapatmıştık.
Ouais... on a fermé ça quand on a ouvert le nouvel asile il y a trois ans.
Eğer... eğer kilise cemaatinizdekileri devletin resmi internet sitesine yönlendirebilirsem...
Si, si, si je pouvais peut-être, inviter vos résidents à utiliser le site web officiel du gouvernement...
Sen o kadının cebinde yaşayan şu küçük kilise faresisin.
Vous êtes la petite souris d'église qui vit dans sa poche.
Kilise için hazırlanalım hadi.
Préparons-nous pour l'église.
Guy bir kilise Tadilatı.
Il était en train de rénover une église.
- Kilise yogaya karşı mı?
L'église est contre le yoga?
- Kilise değil, piskoposumuz karşı.
Non, ce n'est pas l'église. C'est notre évêque.
Kilise kurulundayım, yani hızlıca ayarlayabilirim.
Je suis au conseil paroissial, donc je peux m'arranger pour accélérer la procédure.
Hep büyük bir kilise evliliğinin hayalini kurmuştum.
J'ai toujours voulu un grand mariage à l'église.
Kilise 12 yeni havari atadı ve büyük sırrı onlara emanet etti.
Et leur a confié le secret ultime.
Kilise ülkenden daha mı önemli?
L'église avant le Reich?
Kilise W. Craig ile ilgili ellerinde bir şey olduğunu söyledi mi?
Est-ce que l'église a dit ce qu'ils avaient sur w.Craig?
Sence kilise onların en kutsal emanetine hakaret etmemize memnun olup öylece gitmemize izin verecek mi sanıyorsun?
Tu penses que l'Eglise nous remerciera d'avoir profané leur relique la plus sacrée, et qu'ils nous laisserons tout simplement partir?
Kilise kararını verdi.
L'Eglise a parlé.
Fırıldak çiçeği mabedi bir kilise.
"La Chapelle Passiflore", c'est une église.
Odaları falan temizler. Kendine sunulanı beğenmezse, Boiling Springs'te gidebileceği bir sürü kilise ve genelev var.
Si elle n'aime pas ce qu'il prêche, il y a plein d'autres églises à boiling Springs.
Her şey saatle ilgili. 1938'de kilise 12 yeni havari atadı.
En 1938, l'Eglise nomme 12 nouveaux apôtre. Ils se font appeler les bergers.
Bir süredir özel bir eşleştirme programı kullanıyoruz. Bu tür kilise gibi yapıları analiz ediyor ve çevrimiçi diğer fotoğraflarla eşleştiriyor.
On a utilisé cette nouvelle technologie spaciale qui analyse les repères spatiaux, et qui les compare à d'autres photos sur internet.
Şu arkadaki kilise ve papağanla birlikte.
Avec l'église en fond, et le perroquet.
Owen ve ben vaftiz için kilise arıyorduk. Elka da burayı önerdi.
Owen et moi avions besoin d'une église pour le baptême, et Elka a gentiment suggéré celle-ci.
Bence bu kilise çok hoş.
Je pense que cette église est charmante.
Bence bu kilise çok hoş.
Je trouve cette église charmante.
Kilise büyüklüğün intikamda olduğunu da tavsiye edemez mi?
Et bien, pouvez-vous me recommander une église qui soit assez porté sur la revanche?
Kilise mümkün değil.
L'église, c'est impossible.
En son ne zaman kilise ayinine katıldınız?
Qu'est ce que vous attendez de ce rassemblement?
Seni barodan kovup hayatının sonuna kadar Raiford cezaevindeki bir kilise mahzenine gömerim. Seni şerefsiz kaypak.
Je vous ferai radier du barreau et vous enterrerai dans une crypte de la prison de Raiford pour le reste de votre vie... espèce de putain de cafard.
Üç çocuklu, kilise müdavimi biri zeki olsun, vay be.
Une mère au foyer bigote intelligente?
Kilise faaliyeti sayılmaz, hanımefendi.
C'est pas une église sociale, madame.
Cehennem ile kilise faaliyeti arasındaki farkı biliyorum.
Je sais faire la différence entre L'enfer et une église.
Ne zaman bizi erken uyandırsan ya kilise ya da kimliklerimizi değiştirmek zorunda oluyoruz.
Tu nous réveilles toujours tôt le matin, c'est soit l'église ou soit nous devons changer nos identités.
Bu hiç mantıklı değil,... bu kilise güzel ve bu rahip bir mahkum gibi yaşıyormuş.
Ça n'a pas de sens, cette église est superbe, et ce prêtre vit comme un prisonnier.
Kilise cemaatinden bir üyenin defteri mi?
Le registre paroissien.
Bütün kilise yanıp kül olmadığı için şanslıymış.
Heureusement que l'église n'a pas brûlé.
Peder Heslop kilise ile...... ilişkide bulunan bir papaz.
Le Père Heslop est le vicaire de cette église.
O genelde gece yarıları kilise de olmuyor muydu?
Il était souvent à l'église à minuit?
Biz zengin bir kilise değiliz.
Notre paroisse n'est pas riche.
O sosyal zamanını insanlara yardım etmek için geçiriyordu.. ... ve kilise için para topluyordu.
Il passait sa vie sociale à essayer d'aider les gens et à collecter des fonds pour l'église.
Kilise ışıkları kapalıydı, içersi karanlıktı.
Les lumières de l'église sont éteintes. Il fait noir.
O kilise için her şeyi vermiş.
Il a tout sacrifié pour son église.
Ama bizim onun cinayetini araştırdığımız sabah kilise tarafında yürümüyor muydun?
Comme par hasard, vous passiez près de l'église le matin où on enquêtait sur son meurtre?
O zaman dirseği 4 kişilik bir çadırın fermuarına takılmış kilise koro refakatçisi olurum. Çok yaratıcısın.
Oh, tu es tellement créatif.
Korkunç bir olay oluyor ve kilise neşe içinde doluyor.
( bips )
Üzgünüm dostum, kilise kapalı.
Désolée, l'ami. L'église est fermée.