Kişişel перевод на французский
12,796 параллельный перевод
Hala tehditler ve diğer tehlike işaretleri için Palmer'ların kişisel e-posta hesaplarını inceliyorum, iş adresi için de izin bekliyorum.
Je regarde toujours dans les e-mails des Palmers pour voir s'il y a des menaces ou autres signes d'alarme, et j'attends d'avoir un mandat pour ses e-mails professionnels.
- Kişisel olarak yani?
- Je veux dire, personnellement?
- Bugün olanların kişisel olmadığını biliyorsun. İç.
Ce qui vient d'arriver, c'était pas contre toi.
Operasyonum senin kişisel kan davan için arkaplana atılmayacak.
Mon opération ne passera pas après votre revanche personnelle.
Tüm bu olanları kişisel olarak kabul etmeye mi başlayacaksın?
Vous allez partir en croisade contre toutes ces choses?
Ya kişisel bilgiler?
Et des informations personnelles?
Ne kadar iyi olduğunu biliyorum, ama bu benim için kişisel yani senin için de kişisel olacak ve bunu istemiyorum.
Je sais que tu es bon, mais c'est personnel pour moi, ce qui veut dire que ça sera personnel pour toi, Et je ne supporte pas ça.
Ortadan kaybolduğun zaman doğaüstü hiçbir olay yaşanmadı ben de kişisel şeylerle ilgilendim.
Pendant les mois où vous étiez parti, sans rien de surnaturel essayant de refaire surface, beaucoup de choses personnelles me sont revenues.
Bunu sakın kişisel olarak algılama.
Cela n'a rien de personnel.
Kişisel bir şey.
C'est personnel.
Kişisel bir şey paylaştığınızı anlıyorum ve böyle güzel anları bozmaktan nefret ederim ama benim de kendimce acil sorunlarım var.
Je peux voir que vous traversez des soucis personnels et je déteste interrompre des moments aussi charmants, mais j'ai moi-même quelques problèmes urgents à régler.
Üzgünüm evlat bu kişisel bir şey değil.
Désolé, gamin, ça n'a rien de personnel.
Ama bunu kişisel almayın canım.
mais ne le prend pas personnellement, très chère.
Kişisel alana tekrar hoş geldiniz
Hey, vous êtes à nouveau sur "Espace Personnel"
Ben sunucunuz Phillip Jacobs Ve size söylemeliyim ki Ben kişisel alanımı önemsiyorum
Je suis votre hôte Pillip Jacobs, et laissez moi vous dire que je tiens à mon espace personnel.
Şimdi buraya çıkalım böylelikle herkes yükselsin ve yüksek bir kişisel alanımız olsun Başlıyoruz
Bon, nous allons monter ici et tout le monde va monter allons vers un espace personnel surelévé, en montant ici. Nous y voilà.
Bir, kişisel alan.
Numéro un, l'espace personnel.
İki, kişisel alan.
Numéro 2 : l'espace personnel.
Üç, Kişisel alanımdan uzak dur
En 3, restez en dehors de mon espace personnel.
Dört, uzak dur benim kişisel alanımdan
4, quittez mon espace personnel.
O kişisel alandan çık
Fichez le camp de mon espace personnel.
Uzak dur Benim kişisel alanımdan
Éloignez vous de mon espace personnel.
Çık O kişisel alandan.
Quittez mon espace personnel.
Sekiz, kişisel alan.
8, l'espace personnel.
Dokuz, kişisel alan.
9, l'espace personnel.
Biliyor musunuz, kişisel alanları baya önemli buluyorum öyle bir noktadayım ki artık
Comme vous le voyez, l'espace personnel me tient vraiment à coeur, au point que je me fiche de cela..
Bu derinin kişisel alanımda bulunmasını
Je ne veux même pas avoir cette peau dans mon espace personnel.
... en iyi programda hepimizin sevdiği kişisel alan.
[Musique] le meilleur programme de tous les temps, le programme que nous aimons tous et avec lequel on a grandit "Espace personnel"
Gelecek Salı saat 08 : 00'de, daha çok Kişisel Alan!
Revenez pour plus d'Espace personnel, mardi prochain à 8 : 00.
Kapımı çalıyorsun yardım için yalvarıyorsun, seninle kişisel bir şey paylaşıyorum sen de gelip üzerine sıçıyorsun.
Vous frappez à ma porte, vous demandez mon aide, je vous partage quelque chose de personnel, et vous, vous chiez dessus.
Kişisel bir şey değil. Sadece iş icabı.
Ça n'a rien de personnel, c'est juste du bon business.
Dinle fıstık, Sextina Aquafina hakkında tweet atacaksan kişisel markamın ruhunu yakalaman gerek.
Écoute, ma poule : si tu écris les tweets de Sextina Aquafina, tu dois capturer l'essence de ma touche perso.
Wells ve Zoom arasında kişisel bir şeyler olmuş olmalı.
Il a dû se passer quelque chose entre Wells et Zoom, Fait ce personnel.
Buradaki konu, benim kişisel yaşamım değil.
Revenons à nos moutons.
Departman şeflerinin, bölüm şeflerinin ; ... isimleri, kişisel detayları, cinsel tercihleri, zayıf noktaları...
Les noms des chefs de département, des chefs de section, des détails personnels, les préférences sexuelles, les faiblesses.
Tabii bunun, aranızdaki kişisel ilişkiyi etkilemesine izin verme.
Mais, ne laisse pas cela influencer ta relation privée que tu as avec elle.
Bu Ahmed Nazari olayı ile kişisel olarak takip edeceğim.
Je vous promets que je poursuivrais personellement Ahmed Nazari.
Ama bu durum daha derin ve kişisel bir ilişkiyi gösteriyor.
Ça suggère une relation personnelle plus approfondie.
Ama o, kendi kişisel işiyle meşgul oluyor.
Et pourtant elle est là, à faire ses affaires comme tous les jours à son bordel de bureau.
Belki onların daha az kişisel işi vardır.
Peut-être auront-ils moins de bagages.
Kişisel gelişim kısmını arıyorum.
Je cherche le rayon "psychologie".
Biraz kişisel bir araştırma şeklinde işliyordu.
C'est comme une recherche personnalisée.
Kişisel eşyalarını burada tutuyor gibi görünmüyor
Elle ne gardait pas beaucoup d'effets personnels.
Kişisel yazışmaların her bir parçası ve mali kayıtların.
Tout le courrier personnel et les données financières.
Patronun kişisel hayatı hakkında benden çok şey biliyor. Tamam.
Elle en sait beaucoup plus sur sa vie privée que moi.
Hayır Bay Garrett, kızınızın kişisel bilgilerini istemiyorum.
Non, M. Garrett, je ne vous demande pas la vie privée de votre fille.
Gerçek şu ki, ben de onu kişisel olarak pek tanımıyordum.
À la vérité, je ne le connaissais pas tant que ça intimement non plus.
Bu konuşmayı sırf kişisel sebeplerim için devam ettirdiğimi onaylıyor musun?
Vous acceptez que je continue cette conversation uniquement pour raisons personnelles?
Kullandığı şiddet seviyesi suçun kişisel olduğunu gösteriyor.
Elle attaque avec une violence qui démontre que c'est personnel.
Elizabeth'in tuttuğu kin kişisel.
La rancune d'Elisabeth est personnelle.
Beni kıskanç davrandığımdan dolayı anlaşmayı batırmakla suçladığında gayet kişisel gözüküyordu.
C'est devenu personnel quand tu m'as accusé de tout gâcher parce que j'étais jalouse.