Km перевод на французский
35,537 параллельный перевод
Cidden acıkmışım.
J'ai vraiment faim.
Tüm Pasifik Zirvesi Yolu'nu. 4264 kilometre.
Elle parcourt les 4 265 km du Pacific Crest Trail.
Her seferinde taşırıyorsunuz, sonra ocaktan çıkmıyor.
Quand vous le faites, tout déborde et ça colle aux plaques.
- O yol 3200 kilometre.
- Ça fait plus de 3 000 km.
Kelly acıkmıştı.
Kelly avait faim.
- Hastaneden çıkmış mı?
- Il est sorti de l'hôpital?
O, artık kontrolden çıkmış olabilir.
Elle pourrait bientôt perdre le contrôle.
Şimdi Don tepeye çıkmıştı ben aşağıdaydım, çocuklar da kızakta yağan kar donmuştu, kapkalın buz vardı.
Donc, Don est au sommet de la colline, et je suis tout en bas, les enfants sont sur le traîneau, et la neige était comme gelée, un bloc de glace.
Dün bir adamla bir şeyler içmeye çıkmış herif, ofisindeki casus olduğu ortaya çıkan sekreterin babasıymış.
Hier, il m'a raconté qu'il est sorti avec ce type qui était le père de la secrétaire à son bureau qui était un espion.
Son 100 kilometredir Long Island ekspres yolundayız diyebilirim.
On a fait 100 km d'autoroute.
- Jennings öldürüldüğünde bedenini düşmanla çatışarak 6,5 km sırtımda taşıdım.
S'il est vivant. Quand Jennings a été tué J'ai porté son corps quatre milles sur mon dos faisant du commerce feu avec hostiles.
Biz karşılaşmadan önce yola çıkmış olması gerek.
Il aurait été sur le chemin de avant qu'on se rencontre.
Çoğu suyla çıkmış, ama kafatasında hala biraz iz var.
L'eau a nettoyé la majorité, mais il reste des traces dans son cuir chevelu.
- Sarah dışarı pek çıkmıyormuş ve yazdıklarına bakılırsa yüzündeki tümörlerden utanıyormuş, ama Joseph denemesi için cesaretlendirmiş.
Sarah ne sortait pas souvent et selon un de ces échanges d'emails, elle avait vraiment honte des tumeurs sur son visage, mais Joseph l'a encouragée à faire un essai.
İkiniz çıkmış mıydınız?
Vous avez un différent?
- Sauce Grande 9O km uzakta.
Sauce Grande est à 90 km. Très bien.
Ama biraz gerçeklik girmeye çalışınca kafana sıkmış oldun.
À la seconde où un peu de réalité s'est immiscée, c'était terminé pour toi.
Aklımdan çıkmış olmalı, Bill.
J'ai oublié.
Helen'la birlikte hastaneye doğru yola çıkmışlar.
Helen et elle vont à l'hôpital.
Evet. Sizin gibilerin kokusunu bir kilometre öteden alırım.
Je peux repérer vos groupies a au moins 1 km.
Neden içeri girip bu piç kurularına sıkmıyoruz?
Pourquoi ne pas entrer et abattre ces bâtards? Faites les pronostics.
Üç yıl önce doğum gününde bardan çıkmıştık.
Nous avons quitté ce bar, il y a trois ans, à son anniversaire.
Belki bavuluma bir tane tıkmışımdır.
Il faut que je regarde dans ma valise.
Bütün bu fiyaskonun sonucunda ortaya çıkan şey zührevi hastalık oldu süt vermeyecek ineklerle dolu bir tarla ve sen 2 bin mil öteye taşınıyorsun.
Tout ce qui ressort de cette débâcle, ce sont des MST, un champ plein de vaches qui ne font plus de lait et toi qui t'en vas à 3 000 km.
Martu ile yeni tanışan beyaz Avustralyalılar onları misyonlara ve yatılı okullara yolladı.
Après ce premier contact avec les Martu, les Blancs les ont parqués dans des missions et des pensions. ÉGLISE APOSTOLIQUE - 54 KM
Hiç dışarıya çıkmıyorlar, dişiler dar kasalarda yaşıyor. Doğurdukları anda tekrar dölleniyorlar.
Ils ne sortent jamais, les truies vivent dans des cages très étroites, elles sont fécondées à répétition.
Adam ıskartaya çıkmıştı artık onlara bir şey yapamazdı ama yine de...
Il était hors-jeu. Il ne pouvait plus rien leur faire, mais ils...
Babasının artık onunla konuştuğunu söyledi. Ofisteki sekreterlerden birinin babasıyla bir şeyler içmeye çıkmışlar.
Il a dit que son père lui parlait davantage, et il lui a dit qu'il était sorti avec le père d'une des secrétaires de son bureau.
Serum yerinden çıkmış. Tekrar takmaya çalışırken nöbet geçirmeye başladı.
IV perdue en route, crise d'épilepsie en allant au bloc.
Neden sadece dışarı çıkmıyor. Ve rezil monolog yüz-yüze teslim?
Pourquoi ne sors-tu juste pas pour délivrer ton terrible monologue en face?
- Sanatoryumdan yeni çıkmış diye duydum.
- Elle sort du sanatorium, paraît-il.
Dr. Grodan ailesiyle tekneye çıkmış diye duydum.
J'ai appris que le Dr. Grodan a emmener sa famille faire de la voile.
Aceleyle çıkmışlar.
Partie en vitesse.
- Port Mary'den 48 kilometre uzaktayız.
- À 50 km de Port Mary.
Kimliğim açığa çıkmıştı.
J'ai été compromis.
İnsanların iç çamaşırlarını yıkamaktan bıkmıştım.
Parfait. Fini de laver les sous-vêtements des autres.
Saatte 2 km falan gidiyordu.
Il roulait à deux à l'heure.
"Altın Kasırga" setinden gelen dedikodulara göre de Chris ayıkmış ve işiyle meşgulmüş.
Et d'après les ragots entendus au sujet du tournage de "Gold Storm", - Chris était sobre et au top.
Toparlanmayı bitirdim dediğimi biliyorum ama bitirmedim ve bitirmemiş olma sebebim, hiçbir şey yapmamış olmam ve yarına kadar çıkmış olmam lazım aksi takdirde depozitomu kaybederim.
Je sais que j'ai dit que j'avais fini de faire mes cartons, mais je n'ai pas fini, et si je n'ai pas fini, c'est parce que je n'ai rien fait, et je dois partir avant demain, sinon je vais perdre ma caution.
Çünkü bir kere çıktı mı, çıkmış olur.
Car une fois coupé, c'est coupé.
Dişleri daha önce çıkmıştı.
Elles bougeaient avant...
Oğlunun dişi çıkmış.
Son enfant a perdu une dent.
Karnındaki bağlantılar çıkmış olmalı.
C'est peut-être juste le capteur qui a glissé.
- Hadi ama! - Özellikle de ortada kontrolden çıkmış bir asistan varsa.
- Surtout si nous avons affaire à un résident hors de contrôle.
Ve ikinizin arasında bir de 2000 km girecek?
Et tu vas mettre plus de 1 000 km entre vous 2?
Akşamdan kalmayım ama neyse ki hatundan laf çıkmıyor.
Tu sais, tard la nuit, par chance, elle me baratine jamais.
Leke çıkmıyor.
Cette tâche ne va pas disparaître.
Hazır olduğunda 3 km'ye ayarla.
Ajuste de 2 mm et tire quand c'est prêt.
Üsten çıktım bile, ve iyi ki çıkmışım çünkü kafayı yedin.
Je suis déjà en dehors de la base, et je suis content de l'être parce que tu as perdu la tête.
8 km kuzeyde, 40 hektar.
Nord de cinq milles, 100 acres.
Çıkmıyor muyuz?
On n'y va pas?