Kuzu перевод на французский
1,157 параллельный перевод
Boğazlanan Kuzu'ya gitmişler mi?
Sont-ils allés au Mouton massacré?
- Kuzu yahnisi.
- c'est un vrai ragout, ça.
Öğlen yemeğinde kuzu haşlama var.
C'est un ragoût de mouton.
Bir an için kuzu kadar nazik bir dakika sonra ise bir canavar.
Il est doux comme un agneau et l'instant d'après, c'est un monstre.
Şu kuzu pirzolalarımızı yiyelim.
Attaquons ces côtelettes d'agneau.
Elde yıkanan kuzu yününden.
C'est de la laine d'agneau tissée à la main.
Küçük minik kuzu yolunu kaybeder.
Le pauvre petit agneau s'est égaré.
Bilmiyor musun? Ben kuzu yılında doğdum.
Parfait, je suis né l'année du mouton.
Kuzu ayağı.
Gigot d'agneau.
- Güzel bir kuzu bacağı yemek ister misin?
- Pas vrai? - Tout à fait.
İyi bir doktor, sihri ve mantığı, kurt ve kuzu gibi birlikte idare eder.
Le bon docteur marie la logique et la foi comme le lion et l'agneau.
Ya da bir parça kuzu budu.
Un morceau d'agneau.
Sıcacık kuzu eti.
De l'agneau tout chaud.
Üç kasa içki, 70 kilo kuzu eti 500 yumurta.
3 cartons de rhum, 70 kg d'agneau. 500 oeufs.
"Kuzu üçüncü mührü açınca, üçüncü yaratığın :'Gel'dediğini işittim."
Quand il ouvrit le troisième sceau, la troisième bête dit : "Viens, et vois".
" Kuzu dördüncü mührü acınca,'Gel'diyen dördüncü yaratığın...
Quand il ouvrit le quatrième sceau, la quatrième bête dit :
Fırında kızarmış kuzu sandviçi istiyorum.
Je prendrai un sandwich à l'agneau. Gros.
Hemde sarışın kuzu.
Je ne l'ai pas volée. Je l'ai achetée.
Kuzu pirzola.
côtelettes d'agneau.
Rokalı Montana kuzu eti ve keçi peynirli salata.
L'agneau Montana avec la salade roquette et chèvre.
Sen de, süt gibi yumuşak bir kuzu gibiydin.
Et toi une agnelle. Douce comme le lait.
Ben bir Kurt'um. Sen, içimdeki kurdu harekete geçirdin. Bu seni, kuzu yapmaz.
Aller vers le loup ne fait pas de toi un agneau.
Köri soslu kuzu etiydi bayım.
- C'était du mouton au curry, monsieur.
"O ise kurban edilecek kuzu gibi tevekkülle boyun eğdi."
"il s'est avancé sans résistance, tel l'agneau mené au boucher."
O kuzu benim. Ölecek olan benim.
Judas, je suis l'agneau, c'est moi qui vais mourir.
"Kuzu benim" demiştin.
"Je suis l'agneau", disais-tu.
Bugün kuzu pirzolası yiyeceğim.
Le carré d'agneau.
- Geçmişe mazi, yenmişe kuzu denir.
- Ce qui est fait est fait.
- Ya da tahta çocuk. - Ya da kuzu.
- Ni un mouton!
"Şişe geçirilmiş sakatat". Bunun şişe geçirilmiş kuzu ciğeri olduğuna dair güvence verir misiniz?
Les "tripes à la broche", vous me certifiez qu'il s'agit bien de brochettes de rognons d'agneau?
Şeker değil bu, folyoyla sarılmış kuzu pirzola.
Poisson d'avril.
- Taze kuzu kanı da lazım.
- Du sang frais d'agneau.
Bu adam lanet olası bir kurda bile kuzu budunu çok iyi fırlatır.
Leiter pourrait déjouer un loup avec une côtelette d'agneau.
Yüreklere sevinç veren bağları budanmadan ölmekte... düzgün sıralanmış çitleri dal budak etrafa saçılmakta... nadastaki tarlalarında delice otu... baldıran ve şahterlerle kaplanmakta... ve bunları sökecek saban pas tutmaktadır... çuha çiçeği, mesine ve yeşil yonca veren... güzel çayırlar orak diye inlemekte... tembelliğe alışmakta ve nefret edilesi... deve dikeni, kuzu kulağı... yaban maydanozunun saldırısı... altında hem güzelliklerini hem de... faydalarını yitirmektedir.
Et de même que nos vignobles, nos prairies et nos haies... infidèles à leur nature, retournent à l'état sauvage... de même nos maisons, nous-mêmes et nos enfants oublient... ou n'apprennent pas, faute de temps... les sciences qui devraient embellir notre pays... mais poussent en sauvages, comme des soldats... qui ne songent qu'à verser le sang... qu'à jurer, l'air farouche, les habits en désordre... avec une allure... monstrueuse.
Bunlar tavşan boku, kuzu boku değil ki!
- Ce sont bien des crottes de lapin?
Bu aynı sorunun kuzu kılığına bürünmüş şekli.
C'est la même question déguisée.
Kesinlikle fırında kuzu ısmarlamayın.
ne commandez pas l'agneau rôti.
"Fırında kuzu ısmarlamayın." Bekle.
"Ne commandez pas l'agneau rôti." Attends!
Kuzu etinden verebilir misin, lütfen?
Vous pouvez me passer l'agneau, s'il vous plaît?
- Kuzu eti.
- L'agneau.
Kuzu bacağı. - Güzel mi?
Un gigot entier.
Bir tane... Yavru bir keçi mi kuzu mu ne. Dağda bir yarığın içinde sıkıştı.
Un agneau est coincé dans une faille dans la montagne.
"Ruhum bir kuzu gibi otlanıyor alçalan denizin güzelliğinde."
"Mon âme broute tel un agneau... sur la beauté de la plaine aux marées."
Leş gibi kuzu mu kokuyor yoksa?
Pue-t-il l'huile de la lampe?
Yarın hiç öyle kuzu gibi uysal olmayacağım.
Demain, je ne serai pas aussi docile.
- İki kişilik kuzu gerdan.
- Le carré d'agneau pour deux.
Kuzu kavurma.
- Agneau rôti.
- En sevdiğin, kuzu pirzolası.
Des côtelettes.
Kuzu gibi uyudu.
Il a dormi comme un agneau.
Şu deriye dokunsanıza. Kuzu derisi.
Alf a volé une voiture.
- Ve kuzu mantarlı sos!
- J'ai faim!