Köşede перевод на французский
2,102 параллельный перевод
Ve diğer köşede Stanley... O da çok kızgın.
Et dans l'autre coin, vous avez Stanley, qui est fou de rage aussi.
Köşede kalıp, güvende oynuyorsun.
Tu restes dans les coins et tu joues la prudence.
Bilirsin işte, her bir köşede Starbucks olması gibi bir şey.
Vous voyez, il y a un café Starbucks à chaque coin de rue?
Köşede bir lokanta var. Geçen akşam oradaydım.
Il y a un restaurant juste au coin.
Korkusuz Spartalılar Sıcak Giriş'e vardılar her köşede bir tehlike bekliyordu onları.
Les Spartiates arrivèrent aux Thermophyles où le danger menaçait à chaque recoin.
Şurada, köşede mi?
Par là, vous croyez?
Köşede ki adamı gördün mü?
Tu vois le gars dans le coin?
Kardeşini buldum ve hemen şu köşede bir arkadaşımda kalacak.
- Oui. - J'ai retrouvé votre frère. Il est chez un de mes amis.
- Köşede bir koli daha vardı.
Il y a un carton dans le coin.
Bu köşede durmam gerekiyor.
J'ai besoin de ce coin.
O ağaç on yıldan beri köşede dururdu.
Ce ficus a toujours été dans le coin depuis 10 ans.
Orada, köşede.
Là-bas, juste au coin.
O yanlıs köşede ve cezasını çekiyor.
Il est dans la mauvaise coin et il a payé le prix.
Ben şu Robb Reiner denilen adamı yakalayacağım. Almans'ın oradaki köşede oturuyor.
"Je vais chez Robb Reiner, il habite à côté de chez les Alman".
İki kişi daha var. Arka köşede.
Il y en a deux autres, dans le coin au fond!
Seni sağ köşede hissedebiliyorum.
Je vous perçois au coin de la rue.
Gerçekler ve mantık, bir köşede durmuş yüzünün eriyeceğini düşünen adamda mı?
Les faits et la logique sont du côté du mec qui croit que son visage va fondre?
Köşede otur ve sakın kıpırdama, sersem herif.
Assis toi dans le coin et bouge plus abruti.
Ama eve gelme, köşede buluşalım.
Je t'attendrai à la bifurcation.
Köşede kahve Red Bull ve Cheetos var.
Il y a du café, du Red Bull et des chips dans le coin.
İstihbaratımıza göre Cabal'ın silah laboratuarları birçok ücra köşede var.
Les labos d'armements de la Cabale ont été repéré - dans plusieurs endroits retirés.
Belki de bir köşede saklanmış, yaralarını yalıyordur?
Il est peut-être dans un coin, pansant ses plaies?
Cabal beni her köşede avlıyor.
La Cabale me traque où que je sois.
Köşede bir dükkân var.
Y en a juste au coin de la rue.
Bu köşede uyuşturucu pazarlıyormuş.
Il dealait dans ce quartier.
Altı numara köşede.
La 6 dans le coin.
10 numara köşede.
La 10 dans le coin.
Köşede otur. İşte böyle.
Assieds-toi dans le coin.
- Köşede. Endişelenme.
- À côté, t'inquiète pas.
Şu köşede durabilir misiniz?
Pouvez-vous me déposer au coin?
Biliyor musun, hemen şu köşede oturuyorum.
Mon Dieu! Écoute, j'habite à deux pas d'ici.
Yapamam. Bir dakika. O köşede biriyle buluşacaktım ama gelmedi.
Attendez, j'étais censé rencontrer quelqu'un à ce carrefour, personne n'est venu.
- Tam orada, köşede.
- Ici, dans le coin.
Sen arabayı çalıştırmayı denerken onlarla köşede duracağım.
Je me mettre au coin avec elles pendant que tu essaies de démarrer la voiture.
Neden köşede durmuş evimize bakıyoruz?
Pourquoi sommes-nous plantées là à fixer notre propre maison?
Kapıya kadar götüreyim mi yoksa köşede mi ineceksin?
Je te laisse... ta porte ou au coin?
Köşede de birkaç tane var.
Il y a en a deux dans le coin.
Köşede bekle, ben geliyorum.
Je serai là, bientôt.
Onları her köşede her duvarda görmeye başlarsın.
Voir des choses partout, sur tous les murs.
Sanırım aradığınız testere köşede, freze tezgâhının yanında.
La scie que vous cherchez est au coin près des défonceuses. Merci.
Köşede...
L'angle...
Gelinliği köşede duruyordu. Ölmüştü.
Allons boire un café, et ensuite, je te ramène pour ton entraînement.
Ortada kadınlardan oluşan bir büfe var ve sen köşede durmuş sürekli aynı acılı yumurtadan yiyip duruyorsun.
Il y a tout un buffet de femmes, et tu restes dans le coin, mangeant constamment le même oeuf mimosa.
Şu köşede kravat satıyorlar. Üç tanesi 10 dolar.
Ils ont des cravates, trois pour dix dollars au coin de la rue.
- Hemen köşede.
- C'est pas le moment pour ça, Dick.
Köşede oturmuş makasını yemeye çalışan, kafası karışmış zavallı minik bir hergele gördüm mü yardım etmeden duramam.
Si je vois un enfant, désorienté dans un coin, essayant de manger les ciseaux pour gauchers, il faut bien que j'aide ce pauvre petit crétin.
Kendime o gün Katie'nin neden onun eve değil de köşede bırakmamı istediğini soruyorum.
Pourquoi Katie ne voulait pas que je la dépose chez elle ce jour-là, pourquoi elle voulait que je la dépose au coin de la rue.
Benden onu köşede bırakmamı istedi çünkü başkası ile buluşacaktı.
Elle voulait que je la laisse au coin parce qu'elle voyait quelqu'un.
Bir köşede oturmak zorunda değilsiniz.
Vous n'étiez pas fait pour rester assis dans l'ombre,
Tahminimce senin gibi bir kadın kıyıda köşede 61'den kalma bir malt viskisi bulunduruyordur.
Maintenant... Mon hypothèse est qu'une femme de ton rang aurait une bouteille de scotch pur malt de 1961 qui traîne quelque part dans le bureau.
kösede yasayan bir adam Bedford Stuyvesant ve Brooklyn.
Un type qui vivait au coin de Bedford et Stuyvesant, à Brooklyn.