Kısım перевод на французский
67,211 параллельный перевод
Eros konusunda hiç değilse bir kısım sorumlu şahıs orada olacak.
Au moins quelques-uns des responsables pour Eros y vivent.
- Hangi kısım? İstihbarat mı?
- Les renseignements?
DSD'yi arayıp, operasyonu engellediğin kısım bu mu?
C'est là que tu appelles le SD pour qu'on les arrête?
Burası benim cesarete ihtiyacım olan kısım.
C'est la partie où j'ai besoin de courage.
Ama burada verilen sözler artık tutulmuyorsa burada sınırlara artık saygı gösterilmiyorsa savunacağımız bir medeniyet kalmamış demektir burada.
Si les serments ne sont plus respectés, si les frontières ne sont plus maintenues, c'est qu'il n'y a plus de civilisation à défendre.
Şimdi ise canımızı sıksa da taktiksel anlamda geri çekilmeyi zorunlu kılıyor.
Cet objectif nécessite malheureusement un repli tactique.
Bıktım bunlardan. Öfke, tehdit savurma ve kanla kısır döngü haline gelen bu şeyden.
J'en ai assez de ces intrigues qui se perpétuent dans la colère, les menaces et le sang.
Şunu anla, aynı şeyi bir daha yaparsan hakkında kısıtlama emri çıkarttırırım.
Maintenant, comprends bien que si tu t'approches de Renata, je porterai plainte.
Bence belki de bazen bu mükemmellik düşüncesine sıkı sıkı sarılıyorum.
Peut-être que... Par moments, je m'accroche à l'idée de la perfection de toutes mes forces.
Çok sıkıştım.
Gratte-moi entre les omoplates.
Bu iki çöreği dürüst erkekler için. Yardıma layık olan erkekler. sen yardıma Layık mısın?
Ces deux pains sont pour les hommes dignes d'être aidés.
Sen bir sapık mısın
Un masochiste?
Bak, dün gece bazı karışık sinyaller oldu. - Ama Emmit'i arayacağım.
Il y a eu des signaux contradictoires, la nuit dernière, mais je vais appeler Emmit...
M, N, S, K, Y Üniti.
Unité M-N-S-K-Y.
- Kış vakti klima mı?
- C'est ça. Un climatiseur, en plein hiver?
Kız kardeşimin oğlu. Hatırladın mı? Evet.
Le petit de ma sœur?
Çocuğu olması gereken ama belli ki olmayacak kız kardeşine yardım etmek ister misin?
Bref, si vous pouviez aider une sœur en détresse, qui devrait être enceinte, mais qui apparemment, ne l'est pas...
Gece Kutusu Kullanılamaz Durumda Geçici Rahatsızlık İçin Özür Dileriz ATM Kullanım Dışı
Distributeur hors service
Phoebe kıvılcım olabilir ama iş burada bitmeyecek.
Phoebe est peut-être l'étincelle, mais ça ne s'arrêtera pas là.
Büyük satranç tahtasında yaşam ve ölümle oyun oynamaktan hoşlanan yaşlı ve şık bir kadınım.
Je suis une vieille salope, qui aime jouer avec la vie et la mort sur son gros échiquier.
Kıçımıza tekmenin basılışıydı o ortak, kusura bakma!
Désolé, partenaire, on se faisait botter le cul!
Sen. Tanışmış mıydık?
Toi. On s'est rencontrés?
Birleşik Devletler'in sıradaki başkanına danışmanlık yaptığımı mı düşünüyorsun?
Je conseillerais la prochaine présidente?
Efendim, 11 Eylül'de Beyaz Saray'daydım. Başkan yardımcısını sığınağa gitmesi için fiziksel olarak zorlamıştık.
Le 11 Septembre, le vice-président a été emmené de force.
Bay Emmons, karışıklık için özür dilerim.
M. Emmons, désolé.
Daha önce tanıştık mı?
On s'est déjà rencontrées?
Onlar benim kızım ve dadısı.
C'est ma fille et sa nounou.
Uyuyup uyumadığınızı bir an için kenara bırakalım. Kızınızın odasında dolu bir silahla ne yaptığınızı açıklar mısınız?
Mettons de côté pour le moment que vous étiez, ou non, endormie, pourriez-vous expliquer ce que vous faisiez avec une arme chargée dans la chambre de votre fille?
İlk toplantımızda yanlış bir başlangıç yaptık. Bunun için tamamen kendimi suçluyorum.
On est partis du mauvais pied et c'est entièrement ma faute.
Benim yaptığım işte çalışınca insan her şeye bağışık hale geliyor.
Avec mon métier, vous devenez immunisé contre tout.
Kevin beni üç yaşımdayken evlatlık almış.
Kevin m'a adopté quand j'avais 3 ans.
Bayım, kız kardeşiniz 14 Ekim'de mi kayboldu?
Est-ce que votre sœur a disparu le 14 octobre?
Aslında, kahrolası kurtarıcımızın kayboluşu dışında bayağı bir havari kıtlığı da yaşıyoruz.
En fait, en plus de l'absence de notre Sauveur, on manque également d'apôtres.
Yazısının başlığı ise "Anne ve Babaya artık neden ihtiyacım yok."
"Pourquoi je me passe de maman et de papa."
Kıpırdamadan duramaz mısın?
Vous avisez pas de broncher.
Boşanma davalarımızı aynı gün gerçekleştirdik ve birbirimize kaçtık.
On a divorcé le même jour. On s'y est croisés.
Barıştığımızdan beri Roosevelt Adası'ndaki yaz kampında, terk edilmiş tüberküloz hastanesinde koşturan, hayalet korkutan 12 yaşındaki kız gibiyim.
Depuis qu'on s'est remis ensemble, je me sens comme la fille de 12 ans de la colo sur Roosevelt Island, courant à travers le sanatorium désaffecté en chassant les fantômes.
Başka çıkış var mı?
Y a-t-il une autre sortie?
Şu anki bilgeler ışığında konuşursak, bilgiye ulaşım imkanımız kısıtlanmış durumda.
A notre connaissance, cette information toujours un accès limité d'un ou des deux côtés...
Bugün olanlarla birlikte etrafta çok fazla duygusallık havasında olduğunun farkındayım.
Je sais qu'il y a beaucoup d'émotions dans les airs avec tout ce qui s'est passé aujourd'hui.
Jadalla'yı alırım, kız kurtulur.
Faites ce que je vous demande et votre copine s'en sortira.
Orada çok fazla ışık yok, ama sanırım halledebilirim.
Il fait plutôt sombre par ici, mais je crois que ça ira.
Senin bu durumla ilgili bir sıkıntın olmayacak sanırım.
Et bien, vous semblez avoir très bien vécu avec ça.
İstersen karışık çayım var.
- D'accord. - Oui. - Sinon, j'ai aussi du thé indien aux épices.
Ama "biz ve onlar" ayrımı hep olacak, BPO gibi sıkı kontrol edilen "onlar" da bile.
Mais il y a un "nous et eux", même au sein du milieu fermé du BPO.
Sıkılıyorum.
Je m'ennuie.
Artık Kadın Barınağı'nda olmadığımı anlamış olsa gerek.
Il a compris que je n'étais plus au refuge.
Bana kızgın mısın?
Tu m'en veux?
Sanırım duyusallara özgü bir cinsel hastalık kapmış olabilirim.
Je crois que je viens de choper l'équivalent d'une MST chez les sensitifs.
Bundan bir çıkış var mı?
Y a-t-il un moyen de s'en sortir?
Sıkıldım.
Je m'ennuyais.