Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → французский / [ L ] / Liaison

Liaison перевод на французский

4,683 параллельный перевод
Çünkü siz de bu işin içindeyseniz ifadelerinizi yırtıp atmam gerekecek.
Parce que si vous avez une liaison, Je vais devoir rejeter votre témoignage.
- Babamı aldatıyordu demek mi istiyorsun?
- Tu parles d'une liaison?
Annemin babamı aldattığını söylediğinde bunu neden söylemedin?
Quand tu m'as dit pour la liaison, pourquoi t'as rien dit?
Takımdaki diğer bir Dedektif Yardımcısıyla ilişkisi varmış.
Elle avait une liaison avec un des autres inspecteurs de l'équipe.
Bu yüzden yasak bir ilişki yaşamış olmuyoruz. Sadece insanız biz.
C'est pourquoi nous ne sommes pas entrain d'avoir une liaison, on est justes humains.
Seninle bir ilişki içindeyim.
J'ai une liaison avec toi.
Bir kızım var, 16 yaşında,.. ... Paris'te yaşıyor. Bir fahişeyle olan dikkatsiz bir ilişkimin neticesi.
J'ai une fille, de 16 ans... elle vit à Paris... le résultat d'une liaison imprudente avec une prostituée.
Babamın bir ilişkisi olmuş, ben senin kardeşinim mi diyeceğim?
"Papa a eu une liaison." "Je suis ton frère."
Bir ilişkisi olduğu için falan.
Il se sentait coupable pour quelque chose, comme une liaison.
Bir ilişkisi olduğuna dair hiçbir belirti yoktu.
Je n'ai vu aucun signe de liaison.
Ne zamandır ilişkiniz vardı?
Depuis quand aviez-vous une liaison?
Sence Missy'nin bu ilişkiden haberi var mıydı?
Missy était au courant de votre liaison?
Yani, karın ve çocuğun olmasına rağmen bir Alman'la ilişki yaşamaktan daha mı tehlikeli?
Tu veux dire, plus dangereux que d'avoir une liaison avec un Allemand marié et père d'un enfant?
Birinin gizli bir aşk ilişkisi mi varmış?
Quelqu'un avait une liaison?
İlişkiniz var mıydı?
Avez vous une liaison?
Ama hücresel şebeke sistemini bıraktığımdan beri yeniden bağlanmak için beklemem gerekecek.
Mais depuis que la liaison cellulaire est coupée, je vais devoir attendre qu'elle se reconnecte.
- Bay Sutter'la gizli ilişkiniz vardı.
Et vous et M. Sutter aviez une liaison.
Ama bunu, ilişkinizi ortaya çıkarmadan itiraf edemezdiniz.
Mais vous ne pouviez pas le dire sans révéler votre liaison.
Bir sosyal yardım programı başlatacağım.
Je vais lancer un programme de liaison clinique.
Byron Fuller gibi biriyle ilişkisi olması, onu öldürtmez ama kesinlikle öldürtebilir de.
Avoir une liaison avec quelqu'un comme Byron Fuller ne la peut être pas faite tué, mais ça aurait pu.
Mia'nın ilişkisini öğrendiğinde Hindistan'ın yağmur ormanlarında ortasında olduğunu biliyoruz.
Nous savons que vous étiez au milieu de la foret tropicale Indienne quand vous avez su pour la liaison de Mia.
Spence Westmore ile ilişkiniz var demek.
Une liaison avec Spence Westmore.
Ufak bir baba-oğul kaynaşma gezisinden bir zarar gelmez.
Un petit voyage de liaison père-fils n'a jamais tué personne.
Senin için partide başlatacağımız, Başkanın ilişkisinde senin de suçun olduğu, doyumsuz ve gizli lezbiyen olduğun, ve kendi politik hırsların için,
- Après le murmure de campagne on commencera à l'intérieur la fête sur comment vous étiez complice au sujet de la liaison du Président, sur, combien vous étiez frigide et limite lesbienne, sur comment tu as fait chuter le Président
Belki de ilişkilerini öğrenip suçu bizim şüphelinin üzerine atmaya çalışmıştır.
Euh... Qui a peut-être découvert la liaison et voulu piéger notre suspect.
Şehvetli net ilişkin hala devam ediyor mu?
Ta liaison virtuelle torride continue toujours?
- Sen beni aldatıyordun.
Tu avais une liaison.
Gelecek günlerde basında evlilik dışı bir ilişkim olduğu hakkında haberlerim çıkacak.
Dans les jours à venir, la presse va annoncer... que j'ai eu une liaison extraconjugale.
Bağlantısını keselim.
Coupons la liaison.
Onun bir ilişkisi olduğunu sakladınız ve sonra kendi yolunuza gidip işi onu öldürmüş gibi gösterdiniz.
Vous avez découvert qu'il avait une liaison, et puis vous avez fait un détour pour faire croire que son travail l'avait tué.
- Ne yapmaya çalıştığını anlıyorum ama işe yaramaz çünkü benimle birlikte değildi,..
Je vois ce que tu essaies de faire, mais ça ne va pas marcher. Parce que ce n'était pas avec moi qu'elle avait une liaison.
Conrad ve Alison'ın ilişki yaşadıklarını sanmıyorum.
Je ne pense pas que Conrad et Alison ont une liaison.
Kocanın bir ilişkisi var.
Ton mari a une liaison.
Sosyal hizmetler memuru oğlunuz hakkında konuşmak için orada olacaktır.
- L'agent de liaison vous en parlera.
Ben davaya bakan ABD savcı yardımcısının FBI'daki irtibatıyım.
Je suis la liaison entre le FBI et l'assistant du procureur qui s'en occupe.
Başkan yardımcısının irtibatısın, değil mi?
Vous assurez bien la liaison avec la veep?
Bu senin var oluş sebebin?
C'est votre "liaison d'être"?
Hallet şu işi yoksa taşağınla masan arasında irtibat kurarım.
Arrangez ça ou je fais la liaison entre vos couilles et votre bureau.
Marie Villeneuve ile kocanızın arasında bir şey olduğunu mu düşünüyorsunuz?
Vous pensez que votre mari avait une liaison avec Marie Villeneuve?
Seksi ve gizli olursa, belki.
Peut-être une liaison secrète et torride.
Niklaus, annemizin hepimizden saklayarak patavatsızlığının bir göstergesi olarak senin gibi bir kurt ile ilişki yaşamasının sonucu olarak dünyaya gelmişti.
Niklaus était né d'une indiscrétion que notre mère nous avait cachée. Elle avait eu une liaison avec un loup-garou.
İkimiz bir ilişki yaşıyorduk.
Non, nous avons entretenu une liaison.
Uzun süredir ortağı olduğum için Fransa'da oldukları zaman bile onlarla ilgilendim.
J'avais été son officier de liaison pendant longtemps. Je me suis senti responsable, même s'ils étaient en France.
Yapacağınız her görüşme kimliğinizi ve operasyonunuzu mahvedebileceği için üstünüzle bile aranızda mesafe olmak zorundadır.
Toutes les réunions que vous faites pourraient compromettre l'opération et ruiner votre couverture, même votre officier de liaison doit tenir ses distances.
Peki ya metro hattı?
Qu'en est-il de la liaison ferroviaire?
Anne, karım ilişkimizi öğrendiği zaman hamileydi.
Anne était enceinte d'elle quand ma femme a découvert notre liaison.
Jenna, bir kere olursa hatadır, iki kere olursa aldatma.
Jenna, un c'est un accident, deux c'est une liaison.
Üvey oğluyla bir ilişkisi var.
Elle a une liaison avec son beau-fils.
Eşinizin başka biriyle ilişkisi mi vardı?
Votre femme avait une liaison?
Anlaşılan kocasını aldatıyormuş.
elle était censée avoir une liaison.
Oval Ofis'in hemen dışında.
- Peux-tu me connecter à Nikkita par dessus la liaison - Près du bureau oval.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]