Lien перевод на французский
8,864 параллельный перевод
Peki sen, Rachel, insanların genelde evlendiği bu yaşta çıkmakta olduğun bu beyefendiyle sonsuz bir bağ kuracağına söz veriyor musun?
Et vous, Rachel, promettez-vous d'établir un lien éternel avec ce monsieur que vous fréquentez à une période de votre vie où les gens se marient normalement?
Feribotla bir bağlantısı olmalı aksi halde çok büyük bir tesadüf olur.
C'est pas une coïncidence. Il y a un lien avec le ferry.
Henüz bir cinayetle bağlantısını kuramadım. Ama silahlar ve kurşunları toplayınca kapı sadece bir yere açılıyor.
Je n'ai pas encore fait le lien, mais des armes et des munitions n'aboutissent qu'à une seule chose.
Pardon beyler, biri bana çığlık atan bir koyunun e-posta'sını atmış da.
Désolé, on m'a envoyé le lien d'un mouton hurlant.
Bu sabah evinde portatif uydu bağlantısıyla bir Çin bilgisayarı üzerinde çalışıyordu.
Il travaillait sur un ordinateur chinois Avec un lien satellite portable chez lui ce matin.
Bir sebebi de, geçmişiyle olan son bağlantısı olması.
En partie parce que c'est le dernier lien de Callen à son passé.
Yakında, hepinizin Ajan Shafer'ın öldürülmesinde bağlantılı olduğunuzu anlayacaklar, ve sonra da sizin grubunuzun birçok hayvan vakasının yaşandığı yerde bulunduğunuzu farkına varacaklar.
Bientôt, ils feront le lien entre le reste de vous et le meurtre de Shafer, et ensuite quand ils réaliseront que votre équipe a été à l'origine de beaucoup de ces incidents d'animaux
- Leonard Snart yani nam-ı diğer Captain Cold ile akrabalığı olan Lewis Snart mı?
- Lewis Snart. Il y a un lien avec Leonard Snart, alias Captain Cold?
Yeni ateşlenmişti, üç kurşun ve Büro'ya giden dosyada hiçbir şey yok bu yüzden bulmamamız için dua etsen iyi edersin.
Elle a servi récemment, Trois balles, et il n'y a rien dans le dossier en lien avec le FBI, donc vous feriez mieux de prier qu'on ne les retrouve pas.
Bariz bir şekilde, bir kapıyla psişik bağlantı kuramayacağım belli tabii. Kızgın tipler olduğu biliniyor.
Clairement, on ne peut pas faire un vrai lien psychique avec une porte, pour une raison évidente... elles sont notoirement fâchées.
Terapi amaçlı ittifak kurmanın tek yol buydu.
Le seul moyen d'établir un lien thérapeutique.
Belki bağlantılıdır.
Peut-être un lien.
Benim saldırıyla ilgim olduğunu mu düşünüyorsunuz?
Vous pensez que j'ai un lien avec l'attaque au sarin?
Geitman'la bir bağı var mı?
Un lien avec Geitman?
Wilkin'a olan bağın nedir?
Quel est votre lien avec Wilkin?
Analistler merkezimizde çalışırlar ve size bulduğunuzun ne olduğunu ve ne anlama geldiği konusunda yardım ederler.
Les analystes travaillent au QG, ils font le lien entre ce que vous trouvez et ce que cela signifie.
İnsanlar neden boş bir odaya girip iletişim kurmadıkları biriyle seks yapar?
Pourquoi serait-on aller dans une salle vide et faire l'amour à quelqu'un qu'ils ont aucun lien avec?
Bana komplo kuran kişiyi bulmak için elimdeki tek şey.
C'est mon unique lien avec la personne qui m'a piégée.
Bombalama ile ilintili tüm suçlamaları FBI ajanı Alex Parrish'in kabul ettiği federal mahkemenin dışarısındayız.
... à l'extérieur de la cour fédérale, où l'ex-agent Alex Parrish a plaidé coupable pour toutes les charges en lien avec l'attentat.
Ne kadar da aptalım. Düşününce bana aday olduğunu söylemiştin.
je n'avais pas fait le lien, ce qui est plutôt stupide de ma part, si on y réfléchi, parce que, A, tu m'as dit que tu étais une recrue,
Fotoğraftaki adam teröristlerle bağlantısı olan bir suçlu.
L'homme sur la photo est un criminel en lien avec des terroristes.
Basına onun çetelerle yakınlığı olduğunu ve arandığını söyleyin. Halkı silahlı ve tehlikeli olabileceği konusunda uyarın.
Dites à la presse qu'il est recherché et qu'il a un lien avec un gang, et prévenez le public qu'il est potentiellement armé et dangereux.
Maddox'la aranızda olan bu bağ- -
Ce lien que vous avez avec Maddox...
Layık oldukları aşk için biri ne kadar çok savaşırsa aralarındaki bağ o kadar güçlenir.
Les meilleurs se battent pour l'amour qu'ils méritent, et plus fort est le lien entre eux.
Evet. Bu tutku doğrultusunda harekete geçeye cüret edersem kafamın boynumdan kopmaması için güçlü bir bağa ihtiyacım olacak.
Je vais avoir besoin d'un lien fort pour garder la tête attachée à mon cou, si j'ose réaliser ces désirs.
Ben Alicia ile bu kadının bağlantısını buldum
Je vois pourquoi vous cherchez un lien entre elle et Alicia Garcia-Bloom.
Alicia ve Maribel arasındaki bağlantıyı yapmak istemiyorum zaten buldum
Je ne cherche pas de lien. J'en ai un.
Belki medya Bloom'un üstüne karısının kaybolmasındaki rolü hakkında böyle atlamasaydı kadınla olan bağlantısı daha erken ortaya çıkardı.
Si les médias n'avaient pas immédiatement et vicieusement soupçonné Bloom pour la disparition de sa femme, le lien entre elles aurait été établi plus tôt.
Kevin Clark'ın öldürülmesini bu torbacıya bağlamamıza engel olmak için.
Pour nous empêcher de faire le lien entre le meurtre de Kevin et ce dealer de drogue.
Polis iki olay arasında bağlantı olup olmayacağını araştırıyor.
La police n'écarte pas de lien entre ces événements.
Akıllıca ama gazetecilerin aradaki bağı kurması an meselesi.
Bonne idée, mais les journalistes vont bientôt établir le lien.
Irkçılık ve dini kökenlere bağlı homofobi.
"Racisme". "Homophobie en lien avec la religion."
Corbin ile Nevins arasındaki bağlantıyı en az senin kadar bende bilmek istiyorum.
Je veux savoir quel lien avait Corbin et Nevins autant que toi.
Bir dakika burada bir şablon var.
Attendez. Il y a lien là.
- Onunla aramızda bir bağ vardı.
- Il y avait un lien entre nous.
Kan, bütün o kutsal aile bağlarınızdan konuşmanız ne fark yaratıyor. Ben onun hakkında sizin hiç bilmeyeceğiniz şeyler bildikten sonra kalbinde en çok ağırlık yapan şeyleri dahi.
Le sang importe peu, toutes ces paroles à propos de votre lien familial sacré, alors que je sais des choses sur lui que tu ne sauras jamais, des choses qui pèsent sur son coeur.
Bağlantı kurabilirsen başkalarının gözünden bakabilmek için kullanabilirsin.
Vous pouvez l'utiliser pour voir à travers d'autres si vous faites le lien.
Böcekle bağlantı kurmaya çalış.
Essayez d'établir un lien avec le Faucheur.
Bağlantı kurdun mu?
Avez-vous établi le lien?
Bağlantıyı kur.
Établissez le lien.
Bir şey bağlantıyı engelledi.
Quelque chose a bloqué le lien.
Onu bulamıyorum, bunun anlamı cadı bedeni büyüyle olan bağlantısı sanki ortadan yok olmuş gibi.
Je n'arrive pas à la trouver, c'est à dire que son corps de sorcière, son lien avec la magie, c'est comme si tout avait disparu.
Bu acınası soruşturmaya devam edeceksin hiçbir zaman noktaları birleştiremeyeceksin, ya da ilerleme kaydedemeyeceksin.
Tu vas continuer ta pitoyable enquête, sans jamais faire le lien ni faire un quelconque progrès.
Ünvanınız daha önceden söz konusu olanlarla da birlikte iptal edilmiştir.
Votre titre est révoqué, tout comme votre lien avec ceux qui sont venus avant.
Moskova ya da buradaki elçilikle ilgili ya da buradaki Teşkilat'ta çalışan bir adamımızla bağlantılı bir şeyler.
Peut-être Moscou ou l'ambassade ici, Peut-être quelque chose en lien avec notre propre personnel.
Bağlantıları nedir?
Quel est le lien?
Bir geçmişleri, bağları var.
Ils ont une histoire, un lien.
Sevdiklerimiz bize karşı kullanıla bilir.
Tout lien affectif est un point faible... un moyen pouvant être utilisé contre nous.
- Hızlı çalış. Loksat ile tek bağlantımız bu.
C'est le seul lien que nous ayons avec Loksat.
Sara'nın kurbanlarını birleştirmede ilerleme kaydedebildin mi?
Tu arrives à trouver un lien entre les victimes de Sara?
Stefan'la aranda ne vardı?
Quel était le lien entre Stefan et toi?