Lâyık перевод на французский
175 параллельный перевод
Beni oğlunuza lâyık bulmuyorsunuz. Haklısınız, değilim. Hayır.
Vous me trouvez indigne de votre fils, et vous avez raison.
Kendisi yüzünden bir erkeğin hayatını mahvetmesine izin veriyorsa, kadın ona lâyık değildir.
Toute femme qui laisse un homme se ruiner pour elle est indigne de lui.
- Kendinize lâyık görmüyorsunuz.
Vous êtes trop bien pour moi?
- Evet, bacım kendime lâyık görmüyorum.
Je me trouve aussi trop bien pour vous!
Sana lâyık değilim, Brita.
Je ne te mérite pas.
Esperanza'ya hoş geldiniz filan deriz. - Bu gece sana lâyık olmak için haddinden fazla şey yaptım.
Nous en avons assez fait pour ce soir.
Böyle bir şerefe nail olmaya lâyık olduğuma emin misin?
Tu es sûr que je le mérite?
Annemle tanışmaya lâyık olup olmadığına emin değilim sinyorita çünkü cesur bir adamın nasıl olduğunu unutmuşsun.
Je ne suis pas sûr que vous méritiez de rencontrer ma mère... car vous avez oublié ce qu'est un homme courageux!
Onunla mutsuz olacaksın! O sana lâyık değil!
Elle n'est pas sincère.
- Ağızlara lâyık bir martini olmuş.
Merci.
Evet, haklısın. Ben hiçbir şeye lâyık değilim.
- Tu as raison, je ne vaux rien.
Artık bir kahraman değil aynı zamanda da yoksul sefilin teki, ve bizim ona acımamıza lâyık.
C'est un héros, mais c'est aussi un pauvre type qui mérite notre pitié.
Hachiro benim yerime görevini lâyıkıyla yaptı.
"Et Kiyokawa n'a rien tenté, " à mon grand soulagement.
Büyük şair Gabriel Lidman ülkesine dönüyor ve lâyıkıyla karşılanacak.
Gabriel Lidman le grand poète, revient de l'étranger. On fête ses 50 ans.
# Ona vereceğim seve seve, seve seve # # Hizmetçi kız artık ne kadar lâyık görürse #
A lui seul, tout ce que j'ai je donnerai, je donnerai,
Aklımız senin davranışın üzerine kilitlendi, Marco ve güvenimize lâyık olduğunu kanıtlaman gerektiğine karar verdik.
Notre esprit rumine votre conduite, Marco, et nous avons décidé que vous devez nous prouver que vous méritez notre confiance.
Hünerli ellerine lâyık şöyle asil bir tema.
Un sujet noble digne de ton coup de pinceau.
Lâyık değil misiniz?
Indigne?
Böyle bir onura lâyık değiliz.
Nous nous sentons beaucoup trop indignes.
Sadece, böyle bir onura lâyık değiliz.
Je ne mérite pas cet honneur.
Bu onura lâyık değiliz.
C'est seulement trop d'honneur.
Ben buna lâyık değilim.
Je ne le mérite pas.
Umalım ki tavsiyelerim bu kadar çok güvene lâyık olur.
Espérons que mes conseils sont dignes d'une si grande confiance.
Bu nazik, onurlu adamın botlarını öpmeye bile lâyık değilsiniz.
Cet homme bon et honorable, dont vous ne méritez même pas de lécher les bottes.
- Bence hiç buna lâyık biri değil.
- Il ne le mérite pas. - Qui ça?
Övgüye lâyık bir şekilde hazırlanmışsın.
Tu es un grand bourreau.
Hayatta olmaya bile lâyık değilsiniz.
Tu ne mérites pas d'être en vie, espèce de salaud!
Çok derin ve ızdırap verici uzun saatler boyunca düşündüm ve sana lâyık olmadığıma karar verdim.
Que j'ai... après de longues heures de réflexion... et les plus douloureuses considérations... j'ai fini par en conclure... que je ne vous méritais pas.
Ben sana lâyık değilim.
Je ne suis pas digne de vous.
Bunu işittin mi Holmes, övgüye lâyık bir tabiatı olan bu genç bayanla ilgili daha fazla şey görüp işittikçe onu daha da fazla takdir ediyorum.
Plus j'en apprends sur cette jeune femme, plus je l'admire. Une jeune femme très bien en tous points! Veuillez arrêter ici, cocher.
Teşekkür ederiz, işini lâyıkıyla yaptın!
Merci d'être venu.
Yuan Usta, Dieyi'miz bu iyiliğinize nasıl lâyık olabilir?
Maître Yuan, comment notre Dieyi peut-il mériter votre faveur?
Soyca, Hero ona lâyık biri değil.
Elle n'est pas d'une naissance égale à la sienne.
Benedick'i severim. Keşke mütevazı bir gözle kendine baksa ve böyle iyi bir hanıma hiç de lâyık olmadığını görse.
J'aime bien Bénédict, et je souhaiterais que, par un examen modeste de lui-même, il vît combien il est indigne d'une femme si parfaite.
Yoksa bu beyefendinin, Beatrice gibi bir kadının yatağını paylaşmaya lâyık olmadığını mı düşündün?
N'est-il pas digne d'un lit aussi privilégié que la couche de Béatrice? O Dieu d'amour!
Herkes buna lâyık olduğunu söylüyor, ben de gördüm, hepsi doğru söylüyor.
Car on dit que tu le mérites, et moi, j'ai, pour le croire, mieux que des rapports.
Eğer durmuyorsa, Prens'in tebası olmaya lâyık değil demektir.
S'il refuse de faire halte, c'est qu'il n'est pas soumis au prince.
Peki canım, eğer durum böyleyse sana lâyık biri demektir.
et bien, ma chère, si c'est le cas, il vous mérite.
Size lâyık değilim.
Je ne suis pas une bonne mère.
Tanrı'nın annesi olmaya o lâyık görüldü.
Elle est devenue la mère de Dieu en personne.
Krallara lâyık bir şey.
Une grosse bouffe.
Size lâyık değilim.
Je ne suis pas digne.
Ama ona lâyık bir varissin.
Mais tu es digne d'elle.
Katil gibi görünmesini bir kenara bırakalım. Riddick bu ününe lâyık biri.
Les meurtres mis à part, Riddick fait partie du panthéon des connards.
Sadece'İş lâyıkıyla yapıldı " yazan yeri imzala lütfen.
Mettez vos initiales où ça dit : "travail terminé".
Senin gibi güzel bir kız en iyisine lâyıktır.
Une fille aussi belle que toi devrait avoir le meilleur.
Bu gece onu lâyıkıyla denemeye tabii tutacağım.
Je vais le tester, ce soir.
Ağzına lâyık.
C'est bon pour toi.
- Bana lâyık olmamak mı?
Vous ne me méritez pas?
- Bu işi lâyıkıyla halletmezsek, hiç uğraşmamışız gibi görünecek.
- Si on n'y met pas un bon coup...
Sana lâyık olamadım.
J'ai échoué.