Mını перевод на французский
1,046,244 параллельный перевод
Söylediğim gibi, yardımınız olmazsa tuzağa düştüler.
Sans votre aide, ils sont piégés.
Bu bağlılığın bir parçasıyım, Erica!
Je fais partie de cet engagement.
Sanırım viski ve Süt karıştırmayın.
Je suppose que le whisky et Milk ne se mélangent pas.
Hey. Büyük gün için hazır mısın, ha?
Allez on va se préparer pour le grand jour?
Ve bekleyemem Hayatımın geri kalanını seninle geçirmek için.
Et j'ai hâte pour passer le reste de ma vie avec toi.
Jasper, senin bir şeyin var mı Söylemek mi istiyorsun
Jasper, n'y a-t-il pas quelque chose que tu veux dire?
Çünkü planım cenin kalp atışlarını izlemek, Kasılmalarını zamana Ve dilatasyonunuzu ölçün.
Mon plan c'est de contrôler les battements de coeur du foetus, pendant les contractions, et de mesurer la dilatation.
Peki sen yaptın mı
Alors, l'as-tu fait?
Son altı ayın her gününü geçtim O doğum için hazırlanıyor. Hazırım.
J'ai passé chaque jour depuis c'est six derniers mois à préparer cette naissance.
Bir bebek doğurmak için parmağıma ihtiyacım yok.
Je n'ai pas besoin de tous mes doigts pour l'accouchement.
Tandy, burada mısın?
Tandy, t'es là-dedans?
Ve Phil'i çok sevdim. Ama hayatımın en önemli kişisin.
Et j'aimais Phil, mais tu es la personne la plus importante dans ma vie.
Şey, ihtiyacınız olan şeyleri elde etmek için uğradım.
Je pars chercher ce qu'il vous faut.
Onu duymadın mı
Quoi? Tu ne l'entends pas?
Jasper, hazır mısın, çocuk?
Jasper, t'es prêt, fiston?
Yani "bağlı bir arkadaşın" olmayacaksanız Sanırım ölüm ilanını yanlış yaptın.
Si tu ne te comportes pas comme une "amie dévouée", tu te trompes dans ta nécrologie.
Tamam, anladın mı
D'accord.
Aman Tanrım, başını görebiliyorum.
J'aperçois la tête.
Umalım da bunu yapmak zorunda kalmazsınız.
Espérons que vous n'ayez pas à le faire.
Kaçtın mı?
Tu t'es échappé?
Siz yardım için tek şansımızsınız.
Tu es notre seul espoir.
Size yardım etmeyi isterdim fakat elimizde yeterli kaynak yok.
J'aimerai vous aider, mais nous n'avons pas les ressources.
Zar zor kendi başımızın çaresine bakabiliyoruz.
On peut à peine s'occuper de nous.
Asla sizin yanınızda burada duracağım aklıma gelmezdi.
Je ne pensais pas que je serai ici avec vous tous.
Ve bahse varım siz de asla Wren Klanı'nın Gar Saxon'un elinden kurtulacağını düşünmemişsinizdir.
Et je parie que tu n'aurais jamais cru que le clan Wren pourrait se libérer du joug de Gar Saxon.
Bildiğim tek şey dostlarımın imkânsızı mümkün kıldığı.
Je sais que mes amis rendent possible l'impossible.
- Umarım planın işe yarar.
J'espère que ton plan fonctionne.
- Bu şekilde kalmasını sağlayalım.
Faisons en sorte que ça dure.
Kalkanımızın işi bitiyor.
Ils ont eu notre bouclier.
Beni aldığınız için.
De m'emmener.
Gece yarısı laboratuvarımıza gelip prototipimizi ve araştırmamızı aldınız ve bize söylemediniz bile.
Vous êtes entré dans notre labo au milieu de la nuit pour prendre notre prototype et toute nos recherches sans rien nous dire?
- İkinci aşamayı uygulamaya başladınız mı?
Vous préparez la phase deux?
Ne yani, bütün bir yıl boyunca yaptığımız çalışmayı elimizden alıp bizi bir kenara mı atacaksınız?
Donc vous allez simplement prendre tous nos travaux de l'année et nous mettre sur la touche?
Sürekli kiralık daire ilanları gönderip duruyordun.
Tu n'arrêtes pas de m'envoyer les petites annonces.
Bert'le oda arkadaşı mı olacaksınız?
Tu vas habiter avec Bert?
- Ee, Princeton işini anlattın mı?
Alors, tu lui as dit pour Princeton?
Bilmiyorum. Yani bilincimizin gerçeklik yarattığını ispatladığımızı varsayalım.
Je sais pas, disons qu'on arrive à prouver que notre conscience crée la réalité.
Ee, yeniden kendi evine kavuştuğun için heyecanlı mısın?
Alors, tu es content d'avoir ton propre appart?
Bunun farkında mısın bilmiyorum ama ne zaman projeler arasında olsan biraz güvensiz oluyorsun.
Je ne sais pas si tu te rends compte, mais chaque fois que tu es entre deux projets tu as tendance à manquer d'assurance.
Beni evinize aldığınız için ne kadar teşekkür etsem az.
Merci de m'avoir accueilli.
Özel hayatlarını kendilerine özel bırakalım mı?
On devrait les laisser tous seuls, non?
Neredeyse hiç tek başıma yaşamadım.
Je n'ai jamais vraiment vécu par moi-même.
- Havaalanına varınca mesaj atacak mısın?
Et tu m'enverras un SMS quand tu seras à l'aéroport?
Eyalet kuşunu mu yoksa cinayet oranını mı öğrenmek istersin?
Veux-tu connaître l'oiseau emblème de l'état ou le taux de meurtre?
Her zaman çalışmalarımın büyük bir hayranı olmuştur ve şimdi de Caltech'de araştırmalarına devam ediyor.
Elle a toujours été une grande fan de mes travaux, et maintenant elle fait de la recherche à Caltech.
Bir erkek arkadaşın var mı?
Tu as un copain?
Sana bahsettiğim Dr. Nowitzki'yi hatırladın mı?
Tu te souviens, je t'ai parlé du Docteur Nowitzki?
Oyuncak olayını unutalım, olur mu?
Oublions le jouet, ok?
Her neyse, gezinin hepinizin sevdiği şeyleri içermesini sağladım.
Non, ce n'est pas moi. Je suis en fait la vice-présidente de la recherche et du développement.
En azından herkes için yaptığım kişisel sloganlar içeren uyumlu tişörtleri giyelim.
Ce n'est pas du bluff, Mère!
Kulaklık aracılığıyla şakalarını mı besliyorlar?
- Oui.